İçimde bir şeylerin kırıldığını hissettim. Dudaklarımda kırık bir tebessüm oluşurken sol gözümden bir damla yaş yanaklarıma kaydı. Kendi ağzından bunu duymama rağmen ondan neden beklemediğimi bilmiyorum. Beni eve hapsetmesini ona yakıştıramıyordum belki de. Ama asıl sorun bende... Adamı tanıyalı daha iki hafta bile olmamış ki buna da tanıma denirse! Yine ve yeniden kızgınlığım kendime. Beklenti içinde olmazsam bu yaptığına kırılmazdım. Ya da daha beş gündür evinde kaldığım adamla belirli bir güven sağlamamış olsam. Bunu da bilerek ve ya isteyerek yapmamıştım... İçimde ona karşı bir yakınlık hissettiğimden.
Şuanda ağlamamak için kafama yukarı kaldırdım. Mavi olarak güçlü olmak hep tek çarem. Mutfağa doğru dönen adımlarımla çantamı masanın üzerine bıraktım. Mutfak camından ne zaman baksam görünen adamlardan bugün hiç iz yoktu. Terasın kapısını açmak için kapının kolunu aşağıya indirdim. Ama nafile... Burası da kilitlenmişti. Sinirle elime aldığım ada sandalyesini hızla boydan cama fırlattım. İçimden büyüyen çığlık dışarıya bağırmamla az da olsa ulaşıyordu. Pencerede küçük bir çizik bile oluşmazken sandalye sert zemine düştü. Anlaşılan pencere kırılmaz camdandı... İstemsizce attığım kahkaha sinirimi bir gram olsun düşürmüyordu. Nefes nefese kalmış halimi düzenlemek ve kendimi çaresizliğe itmemek için adaya yaslanıp biraz sakinleşmeye çalıştım. Bir dakikaya yakın alıp verdiğim nefesler sonrasında salona doğru geçmeye başladım.
Bütün vücudumu kaplayan sinir, şuanda bu evden çıkmak dışında her şeye beni kapatmıştı sanki. Hızla elime aldığım ağır bibloyu salonun camına atmak için hareketlendiğimde karşımda gördüğüm tablo olduğum yerde donmamı sağladı.
Garajın önünde bir yığın adam ve aralarında diz çökmüş garaja dönük, üstü başı kan içinde biri. Gözümün takıldığı bir başka yer ise garajın iç kısmına yaslanan Deniz. Beyaz tişörtü üstüne bulaşmış olan fazlaca kanı belli ediyordu. Siyah saçları dağılmış, yüzünün sertliği de belirginleşen yüz kemiklerinden belli oluyordu. Yine aynı şekilde sert olan bakışlarıyla karşısındaki adama bakıyordu. Adam Deniz'e bir şeyler söylerken, o sadece dinliyordu. Ne konuştuklarını duyamasam da adamın yalvarıyor olduğu çok belliydi. Deniz, korumalar içinde olan Metin'e ağır bir şekilde kafa salladıktan sonra eve doğru yürümeye başladı. Deniz eve doğru gelirken adam konuşmaya devam ediyordu. Ağzından okuyabildiğim tek şey Ateş oldu. Adam arkasından ne söylediyse Deniz olduğu yerde durdu. Sanki yüzü daha fazla sertleşebilirmiş gibi sertleşti. Bir anda belinden çıkardığı silahla adamı kafasından vurdu... Aklımda kalan son görüntü ise adamın kafasından çıkan kan ve et parçaları.
Hangi ara yere çöktüğümü ve Deniz'in yanıma geldiğini hatırlamıyorum. Nefes almakta güçlük çekerken aynı zamanda da fazlasıyla üşüyordum. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Uzun zamandır uğramayan panik atak, bu sefer fazlasıyla zorluyordu. Gözümün önünden son görüntü bir türlü gitmiyordu. Deniz'in konuştuklarının çoğunu duymamakla beraber bakışkarım sadece yerdeydi. Mavi ateş edilen silah senin elinde değildi. Sakin ol!Başka şeyler düşün... Bugün bir mahkemeye katılıcaksın hatırladın mı? Biraz olsun kendime gelmemle kafamı kaldırdım. Karşımda gördüğüm iki kara göz beni sakinliğe iterken zor olsa da ağzımı açabildim.
"İ-ilaç ça-çantamda." dedim kısık ve titreyen sesimle.
Deniz önümden kalkarken nefes alış verişlerim biraz da olsa düzene giriyordu. "Mutfakta." kendimi zorluyarak çıkarabildiğim son kelimeydi.
Kıs bir süre sonra önüme çöken Deniz, elindeki hapı dudaklarıma götürdü. Ağzımdaki hapı hızla yuttum.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama kendime gelmiştim. Yüzüm, Deniz'in elleri arasındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuk Çizgisi
Misterio / Suspenso✨✨ 'Işığına herkes koşar ama karanlığından bir ben kaçmam.' ✨✨