Kyungsoo'nun anlatımından
Kapıyı açtığımda bakışlarım hızla önündeki defteri kapatan Jongine döndü. Hafifçe gülümsedim. "Yemekler hazır sevgilim." Derin bir nefes verdi. "Ben hazırlayacaktım bugün, dalmışım üzgünüm."
Hızla açtı çekmeceyi ve defteri içeri koyup kilitledi. Bir kaç adımla yaklaştım. "Günlük mü yazıyor yoksa benim sevgilim?"
Güldü hafifçe "okumak mı istiyorsun yoksa?" Elleri belimi sararken gülümsedim. "Yanii fikirlerini merak ediyorum tabii."
"Sor, her şeyi söylerim." Kaşlarımı kaldırdım "her şeyi mi?" Başını olumluca salladı. "Her şeyi."
Ağırca okşadım yanağını. Gözlerini kapattı iyice yaslandı elime. "Neden bu kadar dalgınsın? Ben erken uyanıyorum ama her zaman uyanık oluyorsun. Uykunda bir sorun mu var?"
İç çekti yavaşça. "Onlar dışında." Güldüm hafifçe "Jongin, endişeleniyorum." Başını olumsuzca salladı. "Endişelenme güzelim. İyiyim, sen yanımdasın nasıl kötü olabilirim ki?"
"Uyku problemin var mı?" Diye sordum tekrar. Hafifçe güldü "yok, sadece akışkanlık."
Yaklaştı ve uzun bir öpücük verdi yanağıma. "Yoksa kollarının arasında mışıl mışıl uyuyorum sevgilim."
Ardından elimi tuttu ve salona ilerledi. "Yemeklerimiz soğudu!"
*******
Eve geldiğimde ilk kez bu kadar sessiz olduğunu fark ettim. Normalde Jongin kapının sesini duyar gelirdi ve küçük bir öpücük verirdi bana.
Ama bu kez sadece sessizlik vardı.
"Jongin! Evde misin?" Hiç bir ses gelmediğinde çantamı bıraktım ve mutfağa girdim. Buzdolabının üzerindeki notu görünce uzandım ve aldım.
"Alışveriş için çıkıyorum sevgilim. Evde neredeyse hiç bir şey kalmamış. Çabucak geri gelirim! Endişelenme~" yazmıştı.
Bozdalabını açtığımda neredeyse dolu olduğunu görüp kaşlarımı çattım. Belki de yeni bir tarif demeyecekti, o yüzden alışverişe çıkmıştı.
Olabilirdi değil mi?
Özellikle bir kaç gündür dikkatimi çeken defter aklıma geldiğinde yutkundum. Odamıza girdiğimde bakışlarım anında çekmeceye düştü.
Anahtarı nereye koyduğunu biliyordum. Okusam, bir şey olur muydu?
Bence olmazdı sonuçta sevgiliydik değil mi?
Hızla uzandım ve dolabın kapağını açtım. İçindeki kum saatinin altındaki küçük anahtarı aldım. Bir kez daha düşünme şansı vermedim kendime hızla çevirdim kilidi ve çekmeceyi açtım.
Defteri tutup çıkardım ve masaya koydum. Deri kaplı bir deterdi ve biraz eski görünüyordu.
Sandalyeye oturdum ve önüme çektim defteri. Derin bir nefesin ardından araladım kapağını.
İlk sayfası boştu.
Yavaşça çevirdim ve karşıma çıkan sayfa ile okumaya başladım.
Kimseye anlatamıyorum. Kafayı yemek üzereyim. Birine anlatsam bile kim inanır ki bana? Üstelik dünya üzerinde bir tek Kyungsoo'yu tanıyor iken kime anlatabilirim derdimi?
Günler çok çabuk geçip gidiyor. Tutamıyorum, durduramıyorum zamanı.
Çoktan sayılı günler kaldı bile. Ben sadece onu izlemeye devam ediyorum.
Tüm gece, gündüz sadece onu izliyorum. Yanındaki varlığını hissediyorum.
Bugün tam on beş gün kaldı.
Kaşlarım çatıldı hızla. Neye on beş gün kalmıştı? Bu yazdıkları da neydi böyle?
Hızla çevirdim titreyen parmaklarım ile sayfayı.
Ah Kyungsoo, gözlerinin içine baktıkça ağlamak geliyor içimden. Sadece on dört günümüzün kalmış olması beni öldüren tek şey.
Keşke, daha önce bulsaydım seni. Keşke daha önce sevseydim. Keşke ölüm için bulmasayadım seni.
Kendimden de, kaderden de nefret ediyorum. Düzeltmek için, senin hayatına bir yıl daha katmak için kendi canımı feda ederim.
Bir an bile düşünmezdim Kyungsoo. Kaderi değiştirmek için her şeyi yapardım.
Bugün tam on dört gün kaldı.
Gözlerim şaşkınlık ile büyürken okuduklarımı anlamaya çalışıyordum. Neden böyle şeyler yazmıştı? Neden on dört günümüzün kaldığını yazmıştı?
Hızla yazılı son sayfaya ulaştım.
Günler geçtikçe korkum büyüyor. Sen bunları okuyamayacaksın biliyorum. Okusan inanmazsın zaten.
Canına kıyacağına da, benim senin canını almak için gelen bir melek olduğuma asla inanmazsın.
Benim tek görevim vardı sevgilim. Bir tane, o da seni ölüme yaklaştırmaktı. Ben tam tersini yaptım.
Hayatını güzelleştirmek, seni mutlu etmek adına uğraştım durdum. Çekimine kapıldım çabucak aşık oldum.
Kurtulmak isterdim ama yapamıyorum. Ne kadar ceza alacağım umurumda bile değil. Hatta senin ardından umarım son verirler sonsuz ömrüme.
Ne yaparlarsa yapsınlar, yapmayacağım bunu. Senin canını alan ben olmayacağım.
Bugün, tam on gün kaldı.
Hızla kapattım defteri. Korku ile nefes alıp veriyordum. Bu yazdıkları, doğru olabilir miydi? Delirmiş miydi? Delirmiş miydim?
"B-bu gerçek olabilir mi?" Aklıma gelen şeyler ile kaşlarım çatıldı. Ona ihtiyacım olduğu anda orada bitmesi, beni babamın elinden kolayca kurtaraması, babam gibi iri bir adamı kolayca etkisiz hale getirmesi.
Bir yerde çalışmamasına rağmen böylesine bir evi olması, ailesinden tek bir kişiyi dahi görmemem.
Gözlerim korku ile dolarken hızla koydum defteri çekmeceye ve çekmeceyi geri kilitledim. Anahtarı da eski yerine koyduğumda titreyen dizlerimle çıktım odamızdan.
Sadece on günüm mü kalmıştı benim? Sonum, intihar mı olacaktı yani?
Peki ya bunlar gerçekse, Jongin ne cezası alacaktı? Benim kaderim bu ise, değişmiyor ise onun ceza almasına izin vermezdim.
Benim yüzümden ölmesine izin veremezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paradisiacal/Kaisoo
FanfictionDoh Kyungsoo'nun psikopat babası yüzünden zorlu geçen hayatı annesinin ölmesiyle daha zor bir hal alır. Zorluklar içinde onu yeniden hayata bağlayan biriyle tanışır fakat bu kişinin kendi canını alması için gönderilen bir ölüm meleği olduğundan hab...