two

154 21 1
                                    

Yazarın anlatımından

Kyungsoo gözlerini duyduğu tıkırtı sesleri ile araladı. Zaten kaç gündür asla rahat, güzel bir uyku çekmemişti yalnız olduğu bu evde.

Duyduğu en ufak sese uyanıyor, panik oluyordu. Babasının hala yakalanmamış dışarda geziyor olması bunun en büyük sebebiydi.

Tıkırtı önce cam tarafından geliyordu. Kyungsoo geçmesini bekledi ama tıkırtı arttı ve kapı tarafına doğru yöneldi.

Hızla kalktı ayağa Kyungsoo. Babası gelmiş olabilir miydi? Bu kadar aptal mıydı babası?

Kapının hemen yanındaki pencereye yaklaştı yavaşça. Kapının o tarafa baktığında babasının bedenini gördü.

Elleri korku ile titrerken göz göze geldi babasıyla. O kan çanağına dönmüş gözlerini günler sonra gördü Kyungsoo.

Gözlerinin önüne an ve an gördükleri geldi. Annesinin yerde yatan cansız bedeni, babasının hemen yanından geçip koşarak kaçması. Kulakları uğuldarken hızla ilerledi kapıya.

Korkmuyordu. Bu kez o iğrenç heriften korkmuyordu.

Çocukluğunu bile yaşayamamıştı onun yüzünden. O ve içkisi, içkiye bile oğlundan daha fazla sevgi gösteriyordu babası.

Annesi güçlü bir kadın değildi, ve her şeye rağmen severdi o adamı. O yüzden yıllarca hakaretlerine de dayaklarına da sabretmişti.

Sonu ise yine o adam yüzünden olmuştu.

Kapıyı açtığında kendi gözlerine birebir benzeyen gözler ile karşılaştı Kyungsoo. "Sen ne yüzle geliyorsun buraya!?" Diye bağırdı içini yakan öfke ile.

Adam açıklamaya bile çalışmadı. Hızla kenara itti kolu ile Kyungsoo'yu. "Çekil, parayı alıp gideceğim." İçeri giren babasının kolundan tuttuğu gibi hızla itti dışarı "hiç bir yere gitmiyorsun!" Hızla uzandı telefonuna "ben şimdi polisi arıyorum ve sende hapishaneye gidiyorsun anladın mı beni!?"

"Lan bu neyin cesareti! Kafan mı iyi senin? Vurdum mu oturturum yerine sessiz ol!" Kyungsoo'nun telefonu kulağına götürdüğünü gören adam acımasızca vurdu eline. "Ben sana ne diyorum lan!"

Kyungsoo adamı itemye kurtulmaya çalışsa da başaramıyordu. Ondan çok daha güçlüydü.

"Daha ne istiyorsun ha!? Çocukluğumu aldın! Annemi aldın! Daha ne istiyorsun benden! İki tane ekmek alacak param var benim al onu da yemek yiyecek param bile kalmasın!"

Yüzüne yediği sert tokat ile kendini yerde buldu Kyungsoo. "Sessiz ol dedim lan sana!" Diye bağırıyordu başındaki adam. Dediklerini duymuyordu bile, asla etki etmiyordu ona.

Oğlunu bitirdiğini görmüyordu.

Karnına sert bir tekme attıktan sonra hızla ilerledi Kyungsoo'nun odasına. Paralarını her zaman koyduğu çekmeceyi açtı ve kalan son parasını da aldı.

Tekrar koridoru geçip çıkacak iken kapıda duran adam ile göz göze geldi. "Sen de kimsin?" Diye sordu korku ve sinirle.

Jongin'in yüzünde sinir bozucu bir gülümseme oluşurken bir kaç adım atarak evden içeri girdi ve adama yaklaştı.

Kyungsoo'ya söylediği yalanı gerçek yapmaya çalışırken mahallenin sonunda satılık olan evi almakla uğraşmıştı tüm gün Jongin.

Kyungsoo'nun acı çektiğini hissettiğinde ise anında yaptığı işi bırakmış ve kendini bu evin açık kapısının önünde bulmuştu.

Karşısındaki adamın kim olduğunu tahmin edebiliyordu. Kyungsoo'ya acı çektiren kişi babası olmalıydı.

"Meleğim ben" diye fısıldadı gülerek. "Kyungsoo'nun acı çektiğini hissedip geldim." Karşısındaki adam büyük bir kahkaha attı. "İyi iyi, güzel kafa hadi çekil önümden."

Jongin yaklaştı ve omuzundan hafifçe itti karşısındaki adamı. Bu hafif itme ile arkadaki duvara çarpan adamın gözleri hızla büyüdü. "S-sen nesin böyle?"

Jongin acelesiz adımları ile yaklaştı adama. "Ee o faslı geçtik sanıyordum. Meleğim dedim ya." Karşındaki adam yutkundu sertçe. "Kafayı yemişsin sen." Jongin'in yüzündeki gülümseme yavaşça kayboldu.

"Alınıyorum ama, neden böyle dedin ki şimdi?" Adam Jongin'i itip gitmeye çalıştığı sırada yerinden asla kıpırdamadığını fark etti.

Adamın tüm çabasına rağmen yerinden bir adım dahi kımıldamayan Jongin yavaşça kaldırdı elini ve adamın şakağına dokundu iki parmağı ile.

"Uyandığında hakettiğin yerde olacaksın." Diye mırıldandı adam yere doğru düşerken. Sonrasında ise hızla döndü ve küçük salona ilerledi.

Kyungsoo'nun yeni kalktığını gördüğünde hızla ilerledi ve yerde gördüğü telefonu ona uzattı. "Polisi ara." Kyungsoo dolu olan gözleri ile şaşkınlıkla bakıyordu Jongin'e.

"Senin burada ne işin var?" Jongin derin bir nefes çekti içine. "Hemen polisi ara da sonra senin yüzündeki yaralar ile ilgilenelim. Kötü görünüyorlar."

"Babam nerede?" Diye sordu şaşkınlık ile Kyungsoo. O sırada açık olan dış kapıyı kapatan Jongin "koridorda, baygın. Hadi ara artık bende yardım malzemesi bakayım."

Küçük tuvalete doğru ilerledi Jongin. Bu evde yardım malzemesinin işi olmayacağını biliyordu. Bir hayaline bakardı, sorun değildi.

Kyungsoo ise o sırada şaşkınlık ile yerde baygın yatan babasına bakmış ve sonrasında ise hızla polisi aramıştı.

Babasının evinde olduğunu annesini öldürmekten arandığını bildirmişti.

O sırada salona giren Jongin'in elinde yardım malzemesi görmesiyle gözleri büyüdü. "Bizim evimizde böyle bir şey olmadığına yemin edebilirim." Jongin hafifçe gülümsedi. "Kendi evime gidip alıp gelemeyeceğime göre senin evinde olması gerek değil mi Kyungsoo?"

Koltuğu işaret etti. "Otursana, intihap kapmasın temizleyelim." Kyungsoo koltuğa oturdu ama hala şaşkın bakışları Jongin'in üzerindeydi.

Jongin ilk önce kaşına pansuman yapmaya başladığında Kyungsoo'da saf merakla yüzünü inceliyordu. Hiç bir kusur yoktu yüzünde. Kusursuz görünüyordu karşısındaki adam.

"Babamı sen mi bayılttın?" diye sordu merakla. Jongin sadece başını salladı. "Evime gidiyordum sesleri duydum. Sana zarar verdiğini gördüğümde ise etkisiz hale getirdim."

Kaşına küçük bir bant yapıştırdı ve tekrar tentürdiyota uzandı Jongin. Bu kez alt dudağındaki yaraya sürdü yavaşça pamuğu. Canını acıtmamaya dikkat ediyor arada hafifçe üflüyordu.

Kyungsoo bu naifliği annesinden bile görmemişti. Yıllarca kendi yaralarını kendi sarmış, veya sarmayıp kendi kendine geçmesini beklemişti.

O yüzden kendine engel olamıyor, etkileniyordu.

Hafifçe dolan gözleri ile baktı karşısındaki adama. "Teşekkür ederim." Diye mırıldandı Jongin alt dudağına da küçük bir bant yapıştırken. Bakışları buluştuğunda Jongin'in kaşları çatıldı. Kyungsoo'nun gözleri yine doluydu, neye üzülmüştü? Canını mı yakmıştı?

"Canın mı yandı?" Diye sordu yardım çantasını masaya bırakırken. Kyungsoo başını olumsuzca salladı. "Hayır, minnet duydum sanırım. Bana daha öncesinde böylesine yardım eden biri olmamıştı." Hafifçe gülümsedi Kyungsoo. "Teşekkür ederim tekrar."

Jongin büyüleyici gülümsemelerinden birini verdi Kyungsoo'ya. "Önemli değil." Diye mırıldandı. O sırada duyduldu mahalleye giren polis arabasının sirenleri.

Hafifçe döndü kapıya Jongin. "Gelmişler, gel kapıyı açalım." Kyungsoo Jongin'in ona uzattığı eli tuttu yavaşça.

İlk kez biri ona tutması için elini uzatıyordu. İlk kez kendi çabasıyla değilde birinin yardımı ile doğruluyordu. Bu belki de güçsüz hissettirmeliydi ama hissettirmiyordu.

Aksine, ilk kez bu kadar güçlü hissediyordu. İlk kez yalnız hissetmiyordu.

Sevmenize cidden çok sevindim💜
Bir sonraki bölümde görüşürüz~

Paradisiacal/KaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin