four

116 16 6
                                    

Jongin'in anlatımından

Gün ağırırken ben yine aynı yerde durmuş, onun evini izliyordum. Uykuya ihtiyacım olmaması onu güvende tutmamı sağlıyordu. 

Amacım onu güvende tutmak değil ölmesini sağlamaktı ama yapamıyordum. Hayat zaten ona adil davranmamıştı, bir kaç yıl daha yaşayamaz mıydı?

Titrek bir nefes çektim içime ve ağır adımlarla ilerledim. Kapının içinden geçip sessiz adımlarla ilerledim Kyungsoo'nun odasına. Uykusu derindi. En azından bir kaç gündür derindi. 

Okuluna başlamış, hayatını düzene sokmaya çalışıyordu. Yalnız yaşıyor olmak onu çok yoruyordu. Üniversite ile konuşup dört yıllık ücretini peşinen ödemiştim ama bundan haberi yoktu.

Okuyamayacaktı ama mutlu olsun istemiştim. 

Birlikte oturduğumuzda yüzündeki gülümseme tüm uğraşlarıma değmişti. 

Yatağında melekler gibi uyuyan Kyungsoo'yu izledim. Saatin veya ne kadar zaman geçtiğinin farkında değildim. Kyungsoo kıpırdamaya başladığında yavaşça kalktım oturduğum yerden. 

Maraton yine başlıyordu. Kalkacak elini yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltı bile etmeden evinden çıkacaktı. Bugün dersi öğlendi. Bisikleti ile okuluna gidecek ve saatlerce derse girecekti. 

Derslerden sonra ise parası az olduğu için bir çörek alacak ve eve gelirken bir yandan da onu yiyecekti. Eve geldiğinde ise evini toplayacak ve ödevlerinin başına oturacaktı.

Düzenliydi, tam bir haftadır neredeyse aynı düzen ile yaşıyordu. 

Bu düzeni bozmak adına daha o uyanmadan çıktım evinden ve markete doğru ilerledim. Lezzetli ramen paketlerinden iki tane aldım. İçlerinde altışar tane vardı. En az on iki gün yeterdi. Gülümseyerek ödedim ve evine doğru ilerledim. 

Saatime baktığımda saatin on bir olduğunu görmem ile hızla poşeti tam kapısının önüne bıraktım ve zili çaldım. Koşar adım uzaklaşmaya başladım. Borçlu hissetmesini veya reddetmesini istemiyordum.

Mahallenin başına kadar geldiğimde duvarın ardına saklandım. Kyungsoo ise o sırada bahçe kapısından çıkmış elindeki poşet ile etrafa bakınmaya başlamıştı. Bir kaç saniye bakındı ama kimseyi görememesinin ardından evine geri girdi.

Dakikalar sonra evde çıkıp bisikletine bindiğinde dikkatli adımlarla ilerledim evine. Etrafı kolaçan edip içeri girdim ve mutfağa ilerledim. Henüz yıkanmamış küçük tencere ve hala biraz sos bulunan tabağı görünce gülümsemem büyüdü.

En azından bütün gün aç kalmayacaktı.

Kyungsoo'nun anlatımından

Hızlı adımlarla ilerliyordum Jongin'in evine. Bunu neden yapıyordu? Neden bana bu kadar yardım ediyordu? 

Bana acıyor muydu?

Kapısını sinirle çalmaya başladım. Bugün eve gelirken konuştuğum bir kaç küçük çocuk mahalleye yeni taşınan adamın benim kapıma yemek koyduğunu gördüklerini söylemişti. 

Ben onun bursla okuttuğu veya baktığı beslemesi değildim.

Kapıyı açtığında her zamankinin aksine rahat kıyafetler içinde olduğunu ve saçlarını hafifçe dağılmış olduğunu gördüm. Onu bu halde ilk kez görüyordum ve...hoşuma gitmişti.

Neden burada olduğumu hatırlayarak sinirle çattım kaşlarımı. ''Neden benim evimin önüne ramen bıraktın?'' Derin bir nefes çekti içine. ''Hava soğuk, içeride konuşalım mı?'' 

Başımı olumsuzca salladım. ''Gerek yok. Sen bana neden bunu yaptığını söyle bende gideyim.'' Gözlerini devirdi sonrasında. ''Yardım etmek istedim.'' Sinirle güldüm ''Yardım istediğimi söylemedim.'' 

''Yalnız başına yaşıyorsun üstelik okuyorsun ve çalışmıyorsun. Sadece yardım etmek istedim Soo. Aldığım şey öyle çok pahalı bir şey bile değildi.'' Derin bir nefes çektim içime. ''Acıyor musun bana?'' 

Gözleri büyükçe açıldı. ''Sana neden acıyayım?'' esen rüzgar ile titrememi durduramazken ''Böyle olmayacak ya sana bir hırka vereceğim yada içeri geç lütfen. Neden böyle çıktın ki zaten?'' ''Gerek yok.'' desem de uzanmış ve üşümüş olan kolumdan tutarak içeri çekmişti beni.

İtiraz etmedim ve takip ettim onu. Evi benim evimden daha büyük ve daha sadeydi. ''Hala tam anlamıyla yerleşmiş sayılmam.'' dedi salona geçerken biz. ''O yüzden etraf biraz dağınık.'' ''Sorun değil.'' diye mırıldandım koltuğa otururken.

Yanıma oturdu ve bana döndü. ''Böyle düşünmemen için gizlice bıraktım o rameni. Sana acımıyorum Kyungsoo. Tam tersi, böylesine azimle hayata tutunmaya çalışman, beni etkiliyor. o yüzden yardım etmek istedim sana. Lütfen yanlış anlama beni.'' 

Hafifçe gülümsedim. ''Söylediklerin için teşekkür ederim Jongin. Daha önce bana kimse yardım etmedi. Kimse böylesine yanımda olmadı. Yaptıkların o yüzden biraz fazla geldi. Fazla tepki verdiysem, üzgünüm.'' 

Başını olumsuzca salladı. ''Tepkinde haklıydın, asıl ben üzgünüm.'' İkimizde gülümserken Jongin hızla kalktı ayağa ''Aman tanrım yemeğim!'' koşar adım odadan çıktığında şaşkınlıkla güldüm ve ardından onu takip ettim. 

Hızla ocağı kapattı ve yemeği kontrol etti. ''Şükürler olsun zamanında yetiştim. Yoksa bu yaktığım üçüncü yemek olacaktı.'' Güldüm bu haline. ''Yemek yapmakta pek iyi değilsin sanırım.'' Güldü hafifçe ''Fazla unutkanım bu aralar.'' 

Aldığı iki tabağı masaya koyarken bakışlarımız buluştu. ''Otur, bak bakalım iyi miyim değil miyim?'' Şaşırırken ''Ben gitsem daha iyi olur.'' diye mırıldandım. ''Hadi ama Kyungsoo, yalnız yemek yemeyi sevmiyorum.''

Israrı üzerine masaya oturdum ve yemekleri koymasını izledim. Hazırladığı acılı tavuk soteyi yerken yemekte iyi olduğunu fark etmiştim. Gülümseyerek döndüm bana bakan Jongin'e. ''Kötü olduğun tek bir konu var mı?'' Küçük bir kahkaha attı. ''Ah, maalesef yok.''

Yemeklerimiz bittiğinde kaldırmasına yardım ettim. İşimiz bitince gülümseyerek döndü bana ''Bir kahveye ne dersin?'' ''Reddetmek zorundayım, ödevim var.'' derin bir nefes verdi. ''Pekala, sözün olsun o zaman, hım?'' Yüzümdeki gülümseme büyürken başımı olumluca salladım ''Olsun.''

Birlikte kapıya ilerledik ve çıkardığım ayakkabılarımı giymemi bekledi. Yüzümde yer edinmiş olan gülümseme ile döndüm Jongin'e. ''Her şey için tekrar teşekkür ederim.'' Dudağını ısırdı hafifçe ''Tekrar söylüyorum gerçekten önemli değil.'' 

Ellerim terlerken dakikalardır düşündüğüm şeyi yapmak adına bir adım yaklaştım ve hızla yanağına uzandım. Hızla öpüp geri çekildim. ''İyi akşamlar.'' diyerek açık kapıdan hızlı adımlarla çıktım. 

Jongin ise öylece kalakalmıştı ardımda. Umarım dedim içimden. Umarım aptallık edip yaptığı şeyleri yanlış anlamıyorumdur. Umarım o da bana karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştır. 

O yüzdendir bu yakınlığı. 

Paradisiacal/KaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin