11🌸

10.5K 141 35
                                    

Selam yarraklarımmmm 🐖


Sevgi benim için bir aslanın pençeleri arasından ekmeğini almaya çalışmak gibiydi. Hayatın ne kadar zor ve acımasız olduğunu biliyordum. Çok sene acı çektim. Ancak hiç bir senem buna denk değildi. Bunu kuvvetlendiren hislerim bir kenara, hayatıma giren adam beni dipsiz bir kuyuya çekiyordu sanki.

Bir insanın bu kadar cazibeli ve umut verici olması günah değil midir?
Hayatın asıl yüzünü görmeme, sillesini yememe rağmen hala ona inanmam beni nasıl bir yoksullukta gösteriyordu?
Yoksa bu adam Tanrı'nın yeryüzüne indirdiği şeytan mıydı?
İnsanları, kadınları sönmeyen ateşe mi sürüklüyordu?

Onu seviyordum. Biliyorum, büyük bir hatadır bu. Ancak hangi insanoğlu doğru yapmıştı ki?
Kalbimde taşıdığım en sahici duyguydu ona olan bu hissiyatlarım. Sanki...sanki derin okyanus dibinde bulunan gizli sandığın açılması gibiydi.
Dokunulmamış, görülmemiş paslanan duygularım... aşkım, hayranlığım, yaşama olan tüm inancım vardı o sandıkta.
Kendimden sakindigim duygularımı şuursuzca ona, Atlas'a altın tepside sunuyorum.

En kıymetli, en gösterişli, fiyatı yüksek elimde olan tek varlığımdır duygularım. Her insanın öyle değil midir?
Hangi mahlukat cömertçe verebilir? Kimse, kimse vermez o yüce duygularını. Ancak onu gizlice büyük iri bir el sökerek alır. Yüreğini de aklınla beraber götürür. İnsan, acizce izler. Sessizce zevkle ve acıyla iniliyerek mayhoşluğun tepelerine çıkar.

Yanar... yakar! Birdenbire o tepeden yuvarlanışı vardır ki...
İşte burada susmak gerekir. Niçin insan azap çekmeyi sever?
Aşk azap değil midir? O tepeden yuvarlanacagini bile bile çıkmak hangi umut kapısına dayanır?
Hangi insanoğlunun merhametle kucak açıldığı görülmüştür?

Doyumsuz olduğumuz için midir hepsi? Tanrı bizi böyle mi cezalandırıyor?
Ah bu ne büyük eziyettir! Korpecik kalplerin, kafeste uçuşan yüreklerin isyanı susmak bilir mi?
Şaşırtıcı derecede ona olan sevgim başını yeni gösterirken benim çektiğim bu on misli acı nedir?
Yüce İsa'nın çarmıha gerilen bedeni gibi..
Sevgili Yusuf'un ihanete uğrayan minik bedeninin karanlık kuyuya inişi gibi...
Karışık fakat aynı acıyla yaşanan duygular.
Hayır, duygularımı hissetmiyorum. Hayır, ben onları yaşıyorum! Buramda... yüreğimin en ortasında içine akan bir dert var.

Damağıma kekremsi bir tat bırakıyor bu aşk. Farklıdır sevdalar.
Ben onu çıplak ayakla kara basmak gibi seviyorum
Üşürken yağmur altında dans etmek gibi
Çaresiz..
Annemin dizinde uyumak, papatyalar arasında yatmak gibi
Yenidoğan güneşi seyrederken nefesi içine çekmek gibi
Gökteki yıldıza bakarak yerdeki toprağı öpmek gibi seviyorum.
Yokluğuna sığınarak, adını dilime pelesenk ederek, takıntılı ruh hastası gibi yarım halimle seviyorum onu.

Fakat...sahici aşklar hep uzak dağlarda görünmez mi?
Benim gözümle seçemediğim o uzaklığı yüreğim nasıl oldu da hissetti?
Sanmıyorum ki o kadar geniş yürekli olayım. Ben kendini törpülemeyi unutmuş düz kafalı bu asrın dengi olmayan bir kadın değil miyim?

Tüm aklımla, ruhumla beş yaşında babasını kaybeden Ceylan duruyor içimde. Öylece dikiliyor köşede bir yerde.
Perdeleri kapanan ruhumun en karanlık köşesine geçip gölgesini izliyor.
Etrafında gezinen uzun boylu korkuyu, çirkin suratlı nefreti, arsızca kahkahalar atan mutsuzluğu duyuyor, fark ediyor, ancak parmağını bile kıpırdatmıyor.
Her şey canlı, duyguları dahi..mutluluk bile köşede ağlıyor.
Ancak babası...o öylece yatıyor. Oysa küçük ceylan en çok o canlı olsun isterdi. Kendisinden bile.

Şimdi tüm dengelerimi değiştiren bir adam var yanımda.
Ne yapayım! Ne yapayım?!
Koynumda büyüyen mutsuzluğu, enseme yapışmış korkuyu bir anda atamazdım.
Mutluluk bana yabani gelirken hiç yapamazdım!
Ben...artık dolambaçlı yollardan fevkalade sıkılmış bir yarım akıllı olarak sessizce kaderimi beklemeye razı gelirim.
Bu gönlümde taşıdığım çıplak duygularımı titizlikle saklamaya karar veririm.
Sonuçta o, bana uzak çok uzaktadır...

KONSOMATRİS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin