18☘️

3.9K 76 21
                                    

Merhaba lan 😃

Güneşin keskin ışıkları üstümüzde geziniyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Güneşin keskin ışıkları üstümüzde geziniyor. Onun kara saçları parlıyor. Benim ıslak yanaklarım yanıyor.
Ayak uçlarımda öylesine içli ağlıyor ki. Ona ağlamak yakışmıyor.
Ciğerlerinden çıkan hırıltılar..her kulağın aşina olmadığı bir acı.
Bir erkek böyle aglayabilir mi? Ses telleri adem elması altından parçalanıyor sanki...
Yüreğinin tellerini koparmış gibiler. Güllerin bitiverdiği yüzünden parlak gogusune kadar kan bürümüş idi. İman tahtasında demir eritiyorlarmis gibi...

Yarabbi.. gittikçe küçülüyor bu adam. Ağladıkça yok oluyor. Bir sonra ki ağıdı öncekini delip geçiyor. Dili kelimeleri unutmuş da...yaratıldığından beri bu ağıdı çalmak için varoluşsal sancılar çekiyormuş gibi.
Sanki...süt kokan yavrucağını toprağa vermiş.
Sanki...yetimlik göğüsü öksüz kalmış da toprağa ana demiş.
Sanki...sevdiceğini ölüme göndermiş gibi ağlıyor.

O her dizlerini dovdugunde tavan biraz daha düşüyor tepemize.
Ben eziliyorum...
Başlarda yüzünde mimik oynamayan bu adamın şimdi sıfatı acıya yuva oluyor.
Acının en sağlam kabuklu tohumu yüreğine düşmüş. Ben düşürmüşüm.
Filiz de vermiş üstelik...köklerini tüm ruhunu kanatırcasına damarlarına kadar ilestirmiş. Nefesine kadar dolanmış.
Her şeyim üzerine verdiğim yemin gerçekleşti işte...
Bu adam... gücün kurucusu...ayaklarım önünde diz çöktü!

Kızaran yüzü, omuzlarında ki yüküyle af diliyor. Ben...kazandım! Bir mavi...sonsuz siyahı yendi. Benim yeminim bir suda can buldu.
İntikamın çakıllı yollarında koşarken kendimden de bir şeyler vermişim.
Merhametle ışıldayan yüreğim şimdi taş tutmak üzere.
Önce ki Ceylan olsa...bunların hiçbirine izin vermezdi. Fakat her şey zaman gibi hemen eskiyordu. Özellikle de sevgiler bir soğukluğa bakıyordu.

Üstelik bizim aramızda sadece soğukluk yoktu...ayaz, çetin bir kış içine girmiştik biz. Bu soğukluğun kaynağı yüreğimizi yakan bir sebepti. O yakmıştı..ben yanarak bizi kül etmiştim.
O yaşıyordu, ben yaşıyordum lakin biz ölmüştük.
Hislerimiz, bakışlarımız ve sevişmelerimiz ölmüştü. Katili ama o ama ben...fark etmiyor. Biz yavaş yavaş bu bedenler içinde çürüyorduk.

Kafamı çevirip ıslak yanaklarımı hemen sildim. Nefeslerimi duzenlemeye çalıştım.
-Be..benden nefret ediyor musun?
Onun berrak yaşlarının süzülüşünü izledim. Kan çanağına dönmüş gözleri bana asla dokunmadı. Koca bedenini titreyerek yerden kaldırdı ve koltuklardan birine bıraktı. Duvara iyice yaslandım ve bir kez daha titreyen sesimle konuştum.
-Be..ben...den nefret...ediyor..musun?
Merak ettiğim ancak duymaktan korktuğum cevaplar. O sustukça omuzlarım goguslerime doğru daha da çöküyor.
-Sen?
Tuzlu dudaklarımı yalayarak ona baktım.
-Hı?
-Sen...kendinden nefret ediyor musun?
Refleks olarak elim kasıklarıma gitti.

Göz kapakları acıyla kapandı. Yutkunamadım. Fakat ağladım. Hep ağlarım...
Babam -ona baba demeli miyim bilmiyorum- bana küçükken insanların gülmekten çok ağlamaya ihtiyaçları olduğunu söylerdi. Ağlayan insan kalmadı Ceylan derdi...
Tanrı bilir şimdi benim bu gözlerimi görse ne yapar. Fakat ben küçükken verdiğim sözü tutuyorum baba...ben hep ağlıyorum. Ceylan gözlün... gözlerini kör eden bir aşka ağlıyor..

KONSOMATRİS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin