Tranquility/Huzur

179 19 0
                                    

Will, sırtı karanlık yatak odasındaki tek ışık kaynağı olan şömineye bağdaş kurmuş oturuyordu. Kanatlarını uzatabildiği kadar açmıştı. Fazla çaba harcamadı, ancak duşta yıkandıktan sonra daha ağırdılar. Hannibal kendininkini kolayca havluyla kurulamıştı ama Will'in kanatlarına zarar vermekten endişe ediyordu. "Hala oldukça zayıflar," demişti. "Onları bir şekilde incitmek beni öldürür."

Şimdi, kucaklarına bir battaniye örtmüş oturuyordular, dizleri birbirine değiyordu. Yüzü sargılıydı ve ilaçla temizlemiştiler. Will, sırtındaki sıcaklığı hissetti, ateşin çatırdamasını duydu. Islak saçları çam iğnesi kokuyordu.

"Ne gördün? Cenneti gördüğünü söyledin?" diye sordu Hannibal, yüzü gölgede kaldı.

Will, görüşünü ele geçiren sahneyi anlattı ve Hannibal'ın yüzüne küçük bir gülümsemenin yerleşmesini izledi.

"O geceyi hatırlıyorum" dedi. "Beni öptüğün gece."

Will Kızardı. "Seni öptüm?"

"Evet." Gülümsemesi daha da büyüdü. "Gideceğine dair hiçbir fikrim yoktu. Kesinlikle bir sürprizdi."

"Ha. Şaşırmak senin işin değil."

"O gece süprizlerle doluydu." Will'e baktı. "Geçerli kuralları hatırlıyor musun? Yukarıdaki?"

Will düşündü, sonra başını salladı. Sadece kısacık anları hatırlayabiliyordu.

Hannibal, "Cennet, şimdi insanlar için olduğu gibi, o zamanlar bizim için de bir muammaydı. İlk zamanlarda, birbirlerine dokunmaktan neredeyse yok olan meleklerimiz vardı" dedi. "Parmaklarını birbirine dokundurduğu zamanda... Elektrik çarpması diyebilirim sanırım.Bazen o kadar büyüklerdi ki melekler bayılırdı. Korkunç bir zamandı. Neyin felaket olup neyin olmayacağını bilmiyorduk." Kaşlarını çattı, meleklerinden bazılarını neredeyse kaybetmek üzere olduğunu hatırladığı belliydi.

"Bunun için mi oradaydım?"

"Sen onlardan biriydin."

Will şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. "Bu acıttı mı?"

"Evet. Angel Chaos ile." Hannibal'ın dudakları isim üzerine kıvrıldı. "Korkunç bir şekilde yaralandın. Sanırım sende bir iz bıraktı - o günden sonra farklıydın."

"Vay." Will, o günle ilgili herhangi bir şey için beynini yoğun bir şekilde zorluyordu ama hiçbir şey çıkmadı. Muhtemelen buna sevinmeli, diye düşündü. "Sonunda durdu mu?"

"Meleklerin birbirine dokunmasını yasaklamalıydık. Olacaklardan çok korktuk." Kafasını salladı. "Başlangıçta çok barbarca bir fikirdi, nasıl olur da birbirimize dokunmadan anlaşabilirdik? En ufak bir şey bile değil mi? Ama hepiniz çabuk adapte oldunuz. Melekler daha da yalnızlaştı."

"Sen ve ben...yakındık. Tüm meleklerime elementlerini nasıl kullanacaklarını gösteren küçük dersler verdim. Ama sen farklıydın. Yağmur-onlara sadece su yapmalarını söyledim. Gök gürültüsü- çok fazla ses çıkardı. Gürültü yapmayı severdi."

"Yağmur. Yağmur benim arkadaşımdı."

Gülümsedi, gururlu ve nostaljik bir sırıtışla. "Evet. Siz ikiniz ayrılmazdınız. Siz onların gücünü kullandınız, onlar da sizinkini.

"Huzur elle tutulur bir şey değil. Ustalaşması zor bir şeydi. Birlikte çok çalıştık ve senden hoşlandım."

"Elbette maddi olmayan şeyleri yaratan başka melekler de vardı."

Will, birinin onu bir başkasına tercih edeceğine inanmakta hâlâ güçlük çekiyordu. Daha önce hiç seçilmemişti; daha iyi biri çıkınca hep geride kalırdı.

Hannibal Şeytanı//Hannigram✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin