Taehyung
Momo gelip Yoonginin evden kaçtığını, gittiğinde evde kimseyi bulamadığını söylemişti. Ben de zaman kaybetmeden, kurda dönüşüp evin yolunu tutmuştum. Ev saraydan biraz uzaktı. O yüzden var gücümle koşuyordum.
Gerçekten kaçtığına inanamıyordum. Krallığına zarar gelmesini umursamıyordu demek ki. Böyle düşündükçe sinir kat sayım yükseliyordu.
Evin önüne geldiğimde, insan haline bürünüp kapıyı açmaya çalıştım. Ama kilitliydi. Yoongi de anahtar yoktu ki. Daha sonra Momonun kilitlemiş olma ihtimali aklıma geldi. Demek ki, gerçekten kaçmıştı.
Kurdum Güney krallığına gitmek istiyordu. Ama ondan önce kıyafetlerimi değiştirmeliydim. Hızla evin etrafında dönüp, balkondan içeri atladım. Sürgülü kapıyı açıp içeri geçtiğimde, burnuma dolan mandalina kokusu gözlerimi kapamama neden olmuştu.
Karanlık odada bir kaç adım daha attıktan sonra, kokunun ağırlığından başım dönmüştü. O etrafta yokken, koku bu kadar ağır olamazdı. Gözlerim odada gezinirken, yatağın üzerindeki karartı dikkatimi çekti. Ay ışığı direkt üzerine vuruyordu.
Yanına yaklaşıp dikkatle baktığımda, Yoonginin olduğunu gördüm. Anlam veremiyordum. Momo onun kaçtığını, evde kimsenin olmadığını söylemişti. Ama Yoongi yatakta uyuyordu.
Tam dönüp içeri geçecekken, Yoonginin uyanmasıyla gidememiştim.
"Taehyung?"
"Benim korkma."
"Ha-hani gelmeyecektin?"
Yatağın bir kenarına oturup, "kaçtığın için geldim. Yoksa bir kaç gün daha gelmeyecektim."
Dediğim şeyler üzerine doğruldu. Elini elime atıp, dizine dokundurdu. "Hissediyor musun? Ya dirseğimdeki kurumuş kanı?? Hani ruh eşiydik? Ben bu kadar acı çekerken, neden hissetmedin?" Ağlayarak konuşmaya başlamasıyla, dudaklarımı bir birine bastırıp elimi çektim.
Yoongiyi bu hale Momo mu getirmişti yani?
"Hadi kalk elini yüzünü yıka. Şu kanlardan da kurtul"
Burnunu çekerek ayağa kalkmasıyla, sendeleyip geri yerine oturmuştu. Göz devirip ayağa kalktım. Kolundan tutup kaldırmaya çalışmamla, acı dolu inilti kazanmıştım Yoongiden.
"Kucağıma alıyorum o zaman?" Cevap olarak bir burun çekme sesi gelmişti. Bu evet mi demek oluyordu şimdi?
Yavaşça eğilip küçük bedeni kucağıma aldığımda, kafasını omzuma yaslayıp sessiz sessiz ağlamaya devam etti. Şimdi biraz sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Daha sonra her şeyi detaylı şekilde soracaktım.
Kimse benim sevgimi kazanan kişiye zarar veremezdi. Ailem bile.
Yoongiyi banyoya getirip, yüzünü yıkaması için kucağımdan indirdim. İlk başta sendelese de, daha sonra toparlanıp ellerini suyun altına soktu. Kollarını, dizlerini de suyla arındırdıktan sonra yüzünü bana döndü.
"Kucağıma mı gelmek istiyorsun?" Başını eğip, elleriyle oynamaya başladı. Bu haline içim ısınmıştı? Bu çocuğun yanında bir garip oluyordum. Kendim olmaktan çıkıyordum resmen.
Farkında olmadan gülümsediğimi farkettiğimde, kendime gelip arkamı döndüm. "Kendine gelmişsindir bence" banyodan çıktığımda, ne kadar geri gitmek istesem de ayaklarımı mutfağa yönlendirmiştim.
Ben mutfağa geçip su içmek için elimi tezgaha attığımda, tezgahtaki salatalığı görmüştüm. Salata mı yapıyordu kendine?
Ben önümdeki tabağa bakarken, o da merdivenlere tutunarak aşağı iniyordu. Zorla da olsa, yürüyüp koltuklardan birine oturdu. Uzaktan sadece kafası görünüyordu. Hatta sadece kafasının üstü.
Bir bardak su alıp, bende salona geçtim. Aklımda hala aç olduğu, ve yemek yemediği gerçeği dolaşıyordu.
Onun karşısındaki koltuğa oturup, suyu bir dikişte içtim. İçerken gözüm yine ondaydı. O ise, benden başka her yere bakıyordu. "Bana her şeyi anlatır mısın? Yani ne oldu? Kız kardeşimi sana bakması için göndermiştim. Kavga falan mı ettiniz?" diye sordum birden bire.
Göz göze gelmiştik hemen. Önce alaylı bir gülüş kondu dudaklarına. Daha sonra gözlerini kapattı. Sakinleşmeye çalışıyordu galiba.
"O her kimse, gelip bana demediğini bırakmadı. Önce itekledi düşürdü, sonra senin gibi manyaktan çocuk yapacağımla ilgili saçma sapan konuştu. Daha sonra da, sürükleyerek dışarı çıkardı. Kapıyı kilitledi ve gitti. Ha bir de, boş hayaller kuruyormuşum. Bunu da senin giysilerini giydim diye anladı herhalde" dedi tek nefeste.
İlk önce dediklerini algılamaya çalıştım. Daha sonra takıldığım en önemli şey, benim tshirtümün ona bu kadar yakışmış olmasıydı. "Sanki ben sana aşıkmışım da, kendi isteğimle gelmişim de. Yok daha neler. Dinlemedi bile beni. Hem benden önce başkaları da mı oldu? Onları da mı böyle göndermeye çalıştı?" Bir sürü soru sormuştu iki dakikada.
"Yeter!"
Elimi kaldırıp susmasını sağlamıştım. Yüzüne baktığımda, gözlerini döve döve bana baktığını gördüm. Ay ışığının güneş ışığı gibi aydınlattığı bu evde, parlıyordu resmen.
"İlk önce şunu söylemeliyim ki, bir daha böyle bir şey yaşanmayacak. Korkmanı gerektirecek bir şey yok. O bu kadar şey söylerken, sen niye sessiz kaldın? O da bir omega. İsteseydin kavga edebilirdin"
"Hayır, yapamazdım. Ben birine zarar veremem"
Dedikleri üzerine oflayarak ayağa kalktım. Gözleriyle beni izliyordu, bunu hissedebiliyordum. "Hadi kalk gidiyoruz." Dediğimle birlikte ayağa kalktığında, kalktığı gibi iki büklüm olmuştu.
"Tae-taehyung, gi-t."
Kaşlarımı kaldırıp, "anlamadım" dedim.
"Kız-gınlık"
Dediği tek kelimeyle nutkum tutulmuştu. Yutkunup etrafa bir bakış attım. Ya kendimi düşünüp, onu bu soğuk yerde bırakıp gidecektim. Ya da her şeyi göze alıp, onu daha sıcak bir yere götürecektim.
"Gitmen...lazım."
Karnını tutup zar zor konuşmasını bekledim. Daha sonra, yavaş adımlarla dış kapıya doğru adımladım. Ben bir kraldım. Günlerce birinin kızgınlık kokusuyla dolaşamazdım ortalıkta.
NE??
Taezevenk diye boşuna demiyoruz.
Bölüm biraz gecikti kusura bakmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
princess | taegi
Werewolfomegaverse Yan çift: jayki, jikook 18+, şiddet, argo, smut uyarısı koyuyorum buraya. Daha sonra gelip, linçlemeyin.