Jungkook
Taehyungun isteğiyle, her gece gelip Yoonginin iyi olup olmadığını kontrol etmeye geliyordum. En sonunda öldürülecektim o olacaktı.
Saraya yaklaştıkça, kurt halinden insan haline geçiş yapmıştım. Etrafıma bakınıp, arka tarafa doğru ilerledim. Her gece yan balkona çıkıp, oradan Yoongiye bakıyordum. E tabi beni görse, korkudan ölürdü herhalde.
Kimsenin olmadığına emin olduğumda, dikkatle tırmanmaya başladım balkona. Başımdaki siyah kapüşon önümü görmemi engelliyordu. Kendimi odanın balkonuna attığımda, dönüp her defasında yaptığım gibi saraydan aşağıya baktım.
Kaslı vücudum sayesinde, 7 kat tırmanıyordum resmen. Kendimi övmeyi de bitirdiğime göre, asıl işime odaklanabilirdim. Ama aniden burnuma gelen kiraz kokusu az kalsın balkondan düşmemi sağlıyordu.
Kokunun geldiği yöne döndüğümde, olduğum balkonun odasındaki çocuğu gördüm. Pembe saçlarını tarıyordu. İki tane kız taradığı yerleri örüyorlardı. Saçları çok uzun değildi ama ördürüyordu.
Çocuğa o kadar odaklanmıştım ki, zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Ta ki, kendisi beni farkedene kadar.
Ben bağırıp çağırmasını beklerken, o kızları dışarı göndermişti. "Geri kalanı ben sabah kalktığımda örerim. Teşekkür ederim kızlar" onları kapı dışarı ettikten sonra, arkasını dönüp balkona doğru ilerlemeye başladı. Ben ise durmuş öylece yanıma gelmesini bekliyordum.
Kapıyı açıp dışarı çıktı. Ben hala büyülenmiş gibi bakıyordum. Kurdum canımı yakacak kadar tepiniyordu onu gördüğüm andan beri.
"Yoongi için mi geldin? Taehyung mu gönderdi seni?"
İsmini duymamla, aklıma yeni gelmişti ona bakmak. Elimi alnıma vurduğumda, kıkırdaması gelmişti kulağıma.
Yeniden ona dönüp, "Gece yarısı, böyle rahatsız ettiğim için özür dilerim. Ama bir süre bu devam edecek. Lütfen benden korkma. Sana zarar vermem"
Bir iki adımda bana yaklaşıp, tam dibimde durdu. Gözlerinin renginin değiştiğine anbean şahit olmuştum. Ben ruh eşimi böyle bir yerde bulacağımı hiç düşünmemiştim.
"Beni de alır mısın?"
Beni düşüncelerimden uzaklaştıran şey, sorduğu bu garip soruydu. Kaşlarım çatıldığında, başını eğip sakince konuşmamı bekledi.
"Ben anlamadım"
Başı eğik şekilde, "Yoongi orada çok mutlu olduğunu söyledi. Taehyung ona çok değer veriyormuş ve...yarın benim için geliyorlar"
Son söylediği şeyle, kaşlarım olabilirmiş gibi daha da çatıldı. Nasıl yani onun için geliyorlar. Her şeyi unutup, "Sen bana bu konuyu baştan anlatsana. Bu arada Ben Jungkook" elimi uzattığımda, çekingen tavırla elimi kavrayıp, "Bende Jimin. Tanıştığıma memnun oldum" gülümseyip karşılık verdim.
Elimi bırakmadan odasına cekiştirdiğinde, karşı koymadım. "Sen burada otur. Ben içecek bir şeyler alıp geliyorum" kafamı salladığımda, hızla çıkmıştı odadan.
Gerçekten merak ediyordum. Nasıl bir ruh halinde olduğunu, neler yaşadığını. Çünkü kimse yeni tanıdığı birinden, hele ki düşmanı diye tanıdığı birinden böyle bir şey istemezdi.
Odaya göz gezdirdiğim sırada, elinde iki tane kupayla içeri girdi. Kapı açıldığı an burnuma gelen kokuyla gözlerimi kapatmıştım. Kupayı önüme koyduğunda, hızla elime alıp bir yudum içtim.
"Yoongiyi almaya geleceksiniz ya hani. Kral bunu biliyor ve önce yaşça büyük olduğum için beni, sonra da onu eşleştirmek istiyor. Krallığı devredecek bir alfa olmadığı için böyle bir şey planlıyor. Ve ben ruh eşimden başkasıyla olmak istemiyorum."
Söyledikleri beni gerçekten sinirlendirmişti. Kendisinin izni olmadan kimse ona dokunamazdı. Zaten ruh eşim olduğunu kendisi de anlamıştı.
"Yarın ne yap ne et, o çocukla buluşma. Sana söz veriyorum yarın gece sizi alacağız buradan"
Gözleri dolu dolu olduğunda, "Ruh eşi olduğumuzun farkındasındır umarım" gülerek söylediğim şeye, kafasını sallayarak cevap verdi.
"Evet, gözlerin kırmızı kırmızı olmuştu. O yüzden yardım istedim zaten. Biliyor musun, eskiden kuzey insanlarının cani olduğunu düşünüyordum. Ama yoongi öyle şeyler anlattı ki, hayran kaldım size."
Gerçekten şaşırmıştım. Yoonginin bu kadar şey yaşamasına rağmen bizi övmesine şaşırmıştım. Ama Taehyung çok güzel kalbi olduğunu söylemişti.
"Jimin-ah, benim şimdi gitmem lazım. Ama bana güvenmeni istiyorum senden. Dediklerimi yap, yarından sonra her şey çok farklı olacak"
Ayağa kalktığımda o da ayağa kalktı. "Jungkook, giysilerimi hazırlayayım mi?" Sorduğu soruya kahkaha atmak istemiştim.
"Siz iki kuzen, kaçırılmaya çok meraklısınız cidden"
Anında yüzünün düşmesiyle, kötü bir şey mi söyledim diye kaldım öylece.
"Yanlış anladın sen. Şaka yaptım."
Yüzüme hala beklentiyle bakıyordu.
"Jimin-ah, sen gidip Yoongiye bakar mısın? Benim acilen gitmem lazım.. "
"Merak etme. Ben gidip bakarım şimdi. Dikkatli git"
Kafa sallayıp, balkona doğru ilerledim. Ben saraydan inip, ormana girene kadar arkamdan beni izlediğini hissedebiliyordum.
Şimdi gidip, Taehyungu ikna etmem gerekliydi. Planımızı yarın akşama kadar hayata geçirmeliydik.
Çok zor yazdım.
Başımın ağrısından ölüyorum
Beğenirsiniz umarım
Buna da açıklık getirmek istiyorum ki, Jimin ruh eşi olayına çok inandığı için ve jk de onun ruh eşi olduğu için onla kaçmak istiyor. Daha hoşlanma ve ya başka bir durum yok.
Neyse gideyim başımı duvara vurayım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
princess | taegi
Werewolfomegaverse Yan çift: jayki, jikook 18+, şiddet, argo, smut uyarısı koyuyorum buraya. Daha sonra gelip, linçlemeyin.