İlerideki deniz görünüyordu sanki.
Ya da hava bunu mu hissettiriyordu ?
Serin ve ürperticiğiyle.
Bacaklarının ürperdiğini hissetti.
Bacaklarına baktı.
Beyaz bacaklarını ve erkekliğini görmek aklına
neden soyunuk olduğunu getirmemişti.
Onun yerine ayaklarının altındaki çimenlere bakınca
nerdeyim demişti kendi kendine.
Başını kaldırdı ve kollarını gövdesine doladı.
Rüzgar harbiden ürpertiyordu.
Sonra nal seslerini duydu.
Çimenlerdeki hışırtıyı.
İlerden gelen at göründü.
Ağaçların arasından geçiyordu.
Bembeyaz bir at rüzgara karşı geliyordu.
At yaklaştıkça üstündeki esmer de göründü.
Atın tüyleri ve teni ne kadar da zıttı.
Parlak teni...
Sonra iyice yaklaştı.
Hışırtı sesleri çoğaldı.
Beyaz at onu biraz geçip arkasında durdu.
Beyaz tenli çocuk hemen arkasına döndü.
Esmer olan çırılçıplak bir şekilde atın üzerindeydi.
Eyer bile yoktu.
Ayrık kalçalarının arasında da bir zıtlık vardı.
Atın beyaz tüyleri sebebiyle.
Erkekliği bacakları arasında önünde,atın gövdesindeydi.
Uzun bacaklarından birini atın gövdesinin öbür yanından diğer bacağına çekerken
kalçaları tahrik edici bir biçimde oynadı.
Şimdi ayrık olmak yerine birleşmişti.
Kalçaları beyaz tüylerin üstünde kaydı ve attan indi.
Uzun saçları rüzgara karşı durduğu için arkasına savruluyordu.
Beyaz tenliye yaklaştı.
İkisi de çırılçıplaktı.
Ama bunu düşünmedi.
Beyaz tenli kendini bir an çimenleri sırtını kaşındırırken buldu.
Yerde uzanıyordu.
Kutsal,esmer beden üzerine doğru eğildi.
Uzun saçlar yüzüne döküldü.Gözlerini kırpıştırdı.
Büyük eller başının yanına ulaşıp çimenleri ezdi.
Sıcak nefes dudaklarına değdiğinde tüyleri diken diken oldu.
Bu yabancı hisler...
Nabız yoklamak için buradayım.
Durumlara göre her şeyi yoluna koyup gelebilirim de gelemeyebilirim de.
Sizleri seviyorum.