Bölüm 11

1K 83 64
                                    

Hala bileğini tutmaya devam ediyor,ince bileği sessizce konuşurken parmakları arasında sıkıyordu.

Jaejoong canının acısındansa başka bir şeye odaklanmıştı. Yunho'nun gözlerine bakıyordu. Hafif karanlık bahçede seçebildiği koyu kahve gözler titriyordu.

"KONUŞSANA!"

Jaejoong'u kavradığı ince bilekten hafifçe sarstı. Yağmur hızlanmaya başlamıştı. Jaejoong gözlerini kıstı.
Ağlamak istiyordu.

"Hayır. Saçımın teline bile dokunmadı."

Kendini tutarken iki dudağını birbirine bastırdı. Zorla nefes aldı. Gözlerini Yunho'nun kahve gözlerine dikti.

"Ben bir köleyim,çabuk unuttunuz herhalde. Emir verilir ve ben de yaparım."

Üstüne yapışan giysileri yüzünden hafifçe titremeye başlamıştı.

"Yine de affınıza sığınarak bir şeyi gerçekten öğrenmek istiyorum."

Yunho hala Jaejoong'un bileğini bırakmıyordu. Onun her hareketini kaşlarını çatmış dikkatlice izliyordu.

Jaejoong yutkundu ve boşta kalan eliyle yanağını bir kez sildi. Gerçi fayda etmezdi. O silse de yanağında yeni yağmur damlaları ve sıcak bir şey yerini alıyordu.

Ağladığını yeni fark etti. Gözyaşları ve yağmur birbirine karışıyordu. Gözleri yaşlardan pusulandı diye birkaç kez kırpıştırdı ve titrek sesiyle konuştu.

"Bugün....Kraliçeden duyduklarıma inanamadım. Inanmak istemedim...ama sizin ağzından duymak istiyorum..."

Nefes aldı. Ve seslice verdi.

"Doğru muydu? Gerçekten de...yaşadıklarımız anlamsız mıydı? Hoş...ben değersiz bir varlığım ve sizin gibi kutsal birine dokunmaya cüret ettim-"

Yunho kavradığı bileği bıraktı Jaejoong'un üstündeki beceriksizce bağlanmış yeleğin iki yakasını tuttu. Yavaşça kendisine çekti. Gözlerine sinirlice baktı. Jaejoong,prensin dişlerini sıktığını görebiliyordu. Ve zarif,oturaklı Yunho nereye gitti çok merak ediyordu.

Jaejoong'un gözyaşları akıyordu ama belli bile değildi. Jaejoong dudaklarını birbirine bastırdı.

"Sana ne olduğunu söyleyeyim. Evet....O şeyleri söyledim."

Jaejoong'un gözleri büyüdü ve istemsizce dudakları aralandı. Çattığı kaşlarını sonunda serbest bıraktı,hatta bunu yapınca da biraz rahatlamıştı sanki. Yutkundu. Titrek sesi Yunho'nun kulaklarını doldurdu.

"İnanmak istemiyorum..."

Yunho hiddetle yeleğin iki yakasını ayırdı.

"İnansan iyi olur!"

Yeleğin arasındaki kuşak yırtıldı ve Yunho yırtılan kuşağa bakarken başka bir şey fark etti. Önce Jaejoong'un yüzüne baktı ve sonra da yavaşça yeleğin altından süzülen beyaz kumaş parçasına. Jaejoong'a yaklaştı ve yeleği onun omuzlarından indirdi. Sağanak yağmurun altında beyaz transparan elbise ıslandıkça Jaejoong'un üstüne yapıştı. Bütün vücudu belli oluyordu. Köşedeki küçük tahta odanın madangına fener asılmıştı. Fenerden süzülen ışıkla pembe göğüsler,ince bel ve pürüzsüz kasıklara giden yol belliydi. Elbisenin bir tarafındaki yırtmacından ıslanan parlak bacak görünüyordu.

Yunho karşılaştığı manzarayla vücudundaki kanın bir anda başka bir yere ilerlediğini hissetti. İlerlemek de değil hücum etmekti.

Jaejoong'un üstüne yapışan ince elbisenin kumaşını belinin iki kenarından tuttu ve parmakları arasına sıkıştırdı. Şuan çok sinirliydi.

N.O.Y.EHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin