''Jaejoong...''
Yer yatağında gözleri kapalı uzanan güzelliğe fısıldamıştı. Jaejoong'un kafası prensin kolunun üstündeydi. Örtüyü üstlerine çekmişlerdi. İki çıplak beden birbirine değiyordu. Prensin esmer bedeninden bir sıcaklık yayılıyordu.
Jaejoong fısıltılı sesi duyunca yavaşça gözlerini araladı. Büyük olan gözlerini yorgunluğun etkisiyle yavaşça açıp kapıyordu. Şafak vaktiydi. Başını soluna,prense çevirdi. O da fısıldadı.
''Efendim majesteleri...''
Yorgun gözler birbirlerini tartarcasına izliyordu. Prens Yunho gülümsedi. Uzun kolunu Jaejoong'un sağ omzuna attı ve Jaejoong'u yatakta yan çevirdi. Sonra da iki elini beyaz kolların altına soktu ve kendi üzerine çekti. Jaejoong'u üstüne aldığında yanakları yine utangaçlığını belli ediyordu. Kırmızıydı. Yunho onu üzerine oturturken yatak örtüsü sıyrılmış ve Jaejoong'un kalçaları açılmıştı. Prens hafifçe doğruldu ve örtüyü tuttu. Kendi üstlerine doğru çekerken dibinde duran pembe dudakları öptü. Ardından beyaz tenliyi kendine bastırarak yer yatağına geri yattı.
Jaejoong,onun yüzüne bakamıyordu. Çünkü bakınca yaptıkları şeyler aklına geliyordu. Aklına gelmesiyle bel altına bir tekme kalbine de yumruk yiyormuş gibi canı acıyordu. Başını prensin göğsüne koydu ve en rahat şekli bulmak için kafasını esmer göğüste sağa sola oynattı. Tabi bunu yaparken yeni yeni uzayan saç telleri göğsünü okşamıştı.
Prens kıkırdadı.
Elini Jaejoong'un kısa saçlarına attı ve parmaklarını saçların arasına soktu. Yine fısıldadı.
''Uzun saçlı halini de görmüştüm...Bir melek gibiydin. Her yanın...yere bere içinde olsa da...''
Jaejoong gözlerini kapadı ve o işkencelerin aklından geçmesine engel olmaya çalıştı. Prens devam etti.
''Ben...ben...Sana vururlarken...Seni izledim..Sadece..izledim.''
Jaejoong kulağının altındaki kalbin atışlarını tamamen duyuyordu. Hızlanıyordu sanki.
Başını prensin göğsünden kaldırdı ve ona baktı. Yunho'nun gözleri dolmuştu. Jaejoong elini prensin yanağına koydu ve okşadı.
''Size dokunmak için izin almadım ama ağlamamalısınız. Siz prenssiniz. Benim bir vatan haini olduğumu düşünüyordunuz. Ya da bir suikastçı.''
Yunho yanağındaki eli tuttu ve içini iki kez öptü. Kendi eline göre küçük olan eli dudaklarına yani yüzünün ortasına kapatmışken Jaejoong parmak uçlarına değen ıslak kirpikleri hissetti. Elini çekti. Prense hüzünlü bir yüz ifadesiyle bakarken prensin yanağından bir gözyaşı aktı.
İri ve güçlü bedeninin altında küçük bir çocuk yatıyordu sanki. Yaptıkları için hatta yapmadığı şeyler için kendini suçlu hissediyordu. Yunho başını utanarak sağına çevirdi. Jaejoong,Yunho'nun gözyaşını sildi. Esmerin yüzünü kavradı ve kendine doğru çevirdi.
''Lütfen ağlamayın....sizin bir suçunuz yok. Bu...Bu cahil kul için ağlamayın...''
Yunho bir anda yastıktan başını kaldırdı ve yatakta doğruldu. Jaejoong'u göğsünden yatak minderine ittirdi ve birbirine zıt iki beden yatakta ters yattı. Yunho kırmızı gözleriyle Jaejoong'a yukarıdan baktı. Jaejoong ani hareket sebebiyle sadece üstündeki adamı izliyordu.
''Artık...Kendine böyle hitap etmene izin vermeyeceğim...Sen...nasıl bir şey olduğunun farkında değilsin...''
Jaejoong şaşkınlıktan dudaklarını öne doğru çıkarıp büzdü.