William acıyla kıvranan çocuğu bağlamak için bir iki tane güçlü lanet kullanmıştı ama bu durumu üstlerine rapor etmeye gerek görmemişti. Kai perilerin tutulduğu zindana yakınlaştıkça o kadar çok acı çekiyordu ki William bir an geri dönmeyi bile düşünmüştü ama Nike yanlarından ayrılmadan önce "Yeni bir şey değil. Kai ülke sınırlarını geçtiğimizden beri acı çekiyor sadece bunu göstermedi. Şimdi saklayabileceğinden daha çok olduğu için fark ediyorsun. Önden gidiyorum size yol açana kadar onun kendinde kalmasını sağla" diye emredip gözden kaybolmuştu. William yanındaki genç adama bakıp ter içinde kaldığını gördüğünde içine bir ürperti dolmuştu. Bu haline rağmen hazine odasında kalanlarla irtibata geçmeye çalışmasını takdir etse de onun acısına engel olamadığı için kendini suçluyordu. Yine de neden bu kadar acı çektiğini anlayamadığı genç adamı kontrol etmek zorundaydı. En azından tablet güvenceye alınana kadar. Aklından geçen bu düşünceyle "Peki sonra?" diye sordu kendine... Kai, tableti güvenceye aldıktan sonra kendini kaybederse ne olacaktı? William sadece birkaç saniyede güvendiği bu adamı kendi elleriyle öldürmek istemiyordu. Onun gözlerinde gördüğü şeye son verecek olma düşüncesi tüm ömründe kendinden nefret etmesine yetiyor da artıyordu bile... Kai'nin dişlerini sıkarak arkadaşlarıyla konuşmaya çalışmasını izlemek gerçekten kendini aciz hissettirmişti ona. Tek yapabildiği birkaç tane bariyer kurup bulunmalarını geciktirmek ve Kai'yi bir hediye paketi gibi bağlamaktı. Nike'dan uzak bir köşedeydiler ve onun isteği ile dış seslerden yalıtılmışlardı. Bu yüzden duyduğu tek ses olan Kai'nin inlemelerini azaltmak için onun yerine diğer taraftakilerle iletişim kurmaya çalıştı.
"Sehun ne yapıyorsunuz?"
Kai yerde kıvranırken William gözlerini ayırmadığı çocuğa "Yapabileceğim bir şey var mı?" diye sorunca "Diğerleri hazine odasından çıktığında beni öldürebilirsin" deyip bağırmamak için dudağını ısırıp kanattığında "Başka bir şey?" diye sormuştu Will. Alex'in bunları duyduğunu biliyordu ama şu an Kai'ye ihtiyaçları olduğu için bir şey söylemiyordu.
"Biraz daha idare edebilirim. Hala irademi kullanabiliyorum"
Kai sözlerini bitirdiğinde bir kez daha Sehun'a seslenen William "Sehun size soruyorum" diye yineledi sorusunu. Bir süre bekledikten sonra karşı taraftan gelen nefes nefese ses "Az sonra döneceğim size bekleyin bir dakika" dedi.
William ve Kai birbirleriyle bakışırken onlardan uzakta kalan dört kişi hazine odasındaki savaşlarında bir şeye dokunmadan tableti aramaya bir yandan da kendilerini elflere karşı korumaya çalışıyordu. Sehun, Jung Shin'e gelen bir darbeyi kanatlarını gererek engellediği sırada Baekhyun ve Luhan da sırt sırta vermiş üzerine saldıran elflerden kurtulmaya çalışıyorlardı. Sehun kanatlarını siper ettiği çocuğa "Hala bulamadın mı şu tableti? Will ve Kai acele ediyor" diye sorunca elflerden birinin yaraladığı kolunu küçük bir parça bez ile saran uzun boylu peri "Ben de acele ediyorum ama şuranın haline baksana" diye önündeki denizi gösteriyordu. "Bunlara elimi sürmeden nasıl bulacağım ki o tableti diye sorduğunda Sehun "Yani şu an odaklanacağımız şey bu iki yüz tane elfi öldürmek ve onların cesetlerini kullanmak değil mi?" diyince Jung Shin onayladığını belirten bir baş hareketi yapmıştı. Ölü elflerin bedenlerini kullanarak eşyaları hareket ettiren Jung Shin'i izlediğinde önce şaşıran Stymphalialar bunun en etkili yol olduğunu fark ettiklerinde sevinselerde geri kalan elfler de bunu fark ettikleri için ölen tüm yoldaşlarını yakarak düşmanların eline geçmesine engel oluyorlardı. Jung Shin sürekli hipnoz yapmaya çalışan askerleri engellemeye çalışıp bir yandan da tableti ararken Sehun bir an olsun yanından ayrılmıyordu ama bu çok da kolay olmuyordu. Bir şeye değmemek için uçmaya karar verdikleri için sadece kuş bakışı olarak tableti arayabiliyorlardı. Luhan sonunda dayanamayıp ilk formuna geçtiğinde birkaç tane elf daha gözünü açamadan onları öldürmeyi başarmıştı. Onu takip eden Baekyun da hızlı bir temizliğe giriştiğinde elfler Sehun ve Jung Shin'i biraz olsun rahat bırakıyordu artık. İkili tekrar arama görevine döndüğünde hepsinin yer yer yaralanan bedenlerinden kanlar yağmur gibi odaya ya da elflerin üzerine akıyordu. Özellikle Baekhyun'u hedef alan elfler yanlarındakinin ölmesini umursamıyor gibi görünüyordu. Bu büyük nefreti sorgulamayan Jung Shin yerdeki bir tane elf bedeni yanmadan önce ele geçirdiğinde Sehun bedeni yakmadan önce kolunu koparmış ve alev alan bedeni bir grup elfin üzerine fırlatmıştı. Jung Shin elindeki kopmuş kola iğrenerek baksa da bir yığının üzerinde altakileri görebilmek için üste yer alanları yanlara fırlatıyor bir yandan da Sehun onu tutarken yere düşmemeye çalışıyordu. Sehun sürekli William ve Kai'nin sesini duymaktan bir de üstüne üstlük Kai'nin sesindeki acıyı fark etmekten o kadar yorulmuştu ki Jung Shin'i bir anda yukarı çekip tek kolunun altına hapsederken bir yandan da koluna dokunup "Betty Allah aşkına benle şu Kai ve William'ın bağlantısını keser misin çıldıracağım!" diye bağırdı. Betty bir süre bekledikten sonra tedirgin seslerle "Bağlantınızı koparamam Sehun ama sen onlarla iletişme geçene kadar bir şey söylemeyecekler. Biraz acele edin. Elinizden geleni yaptığınızı biliyorum ama çok vaktimiz yok." dedi. Sehun bu tedirginlikle sarsılınca Baekhyun'un onları duyup duymadığını merak ederek arkasına baktığında çoktan ikinci forma geçen genç adamın elini koluna bastığını ve "Kai mühür bozuldu mu?" diye sorduğunu duydu. Jung Shin gözlerini Sehun'a çevirdiğinde genç adamın endişeli olduğunu hissedebiliyordu. Gücünü kullanarak onu yatıştırmaya çalışırken bir yandan da "Merak etme Will yanında. Ona bir şey olmasına izin vermez" dedi. Sehun bu sözlere inanmak istese de emin olamıyordu. Jung Shin'i yine iki koluyla tutup aşağıdaki yığını araştırmak için aşağı indirdiğinde genç peri onu yatıştırmaya çalışmanın mantıksızlığını fark ederek bunu yapmaktan vazgeçti. Ona sahte bir rahatlık vermek Kai'ye olacakları engellemeyecekti. Onunla tanıştıklarında hisseetiği ve daha sonra William ile onayladıktan sonra Kraliçe'ye bildirdikleri güçlü hipnoz eninde sonunda onu ele geçirecekti. Nasıl olduğunu bilmiyordu ama bir şekilde hipnozu bastırmayı başarmışlardı. Baekhyun'un mühür diye bahsettiği şey neyse bu zamana kadar iyi idare etmişti ama Kai'nin hipnozu, William ile birlikte üç gün çalışırlarsa bir ihtimal iyileştirebilecekleri türdendi. Bastırılmış olmasına rağmen hissettiği gücün bizzat Aranha'nın etkisi olduğu anlaşılıyordu. Ama hipnozu bozabilmek için bu güçlü mührün kırılması gerekiyordu ve mührün kırılmasıyla ilgili de kötü düşünceleri vardı Jung Shin'in. Eğer hipnozu kaldıracaklarsa Aranha'dan mümkün olduğunca uzak olmayı tercih ederdi. Şu anda bahsedilen mühür bozulursa işler epey sarpa saracaktı zira.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Rose
خيال (فانتازيا)Nike ve Stymphalialar bir önceki savaşlarından sonra dinlenemeden yeni bir göreve atılıyor. Düşmanları farklı, müttefikleri farklı ama amaçları aynı. Evrenin düzenini sağlamak için geçmişten gelen bir düşmanla yüzleşen Nike ve dört Stymphalia hız ke...