Bölüm 14

134 20 20
                                    

Nike ve Miliana bıraktıkları yerde ne olduğundan habersiz öfkeden çılgına dönmüş Aranha ile uğraşırken akılları hep Kai ve William'daydı. Nike'ın perileri ışınlamak için feda ettiği gücünü toplaması için yeterli zamanı olmamıştı ve Miliana da çok fazla geçit açtığından savaşmak için yeterli enerjiyi bulamıyor sadece Aranha'nın Nike'a hipnoz yapmasına engel olmak için uğraşıyorlardı. Aranha aman vermez saldırıları yüzünden zorlandıklarını gördüğünde sırıtarak "Burada sonunu kendi ellerimle yazacağım Miliana. Sen de Bondade'nin yok oluşunu izlediğin gibi izleyeceksin bunu Nike. O geceki çığlıklarını hala hatırlıyorum. Duyduğum en muhteşem müzikti benim için. Senin gücünü istiyorum Nike. İkimizde ölümün soğuk kollarından kendimizi arındırdığımıza göre bunu benim için kullanacaksın. İşte o zaman herkese hükmedebilirim" diye kahkaha attığında dişlerini gıcırdatan Nike "Ölümsüzleri bile yok etmenin yolları vardır Aranha! Bununla yüzyıllardır mücadele ediyorum ve kullanacak kadar da iyi biliyorum" dese de tehdidine kulak vermeyen adama var olan tüm gücüyle saldırıp onunla Miliana arasına girmeye çalışmıştı. Uzun ömrüne birçok sevdiğinin yok olduğunu izlemiş birçok dostunun yasını tutmuştu ama hiçbirini ikinci kez yitirmemişti. Bondade'nin bire bir aynısı olan bu kızın yok oluşunu izlemeyi de düşünmüyordu. Miliana onun ne yapmaya çalıştığını anladığından beri yardımcı olmayı deniyordu ama Nike buna izin vermiyordu. Prenses kendini iki galdyatörün savaşını izleyen seyircilerden biri gibi hissederken parasını hangisine yatırması gerektiğine emin olamıyordu. Nike olmayan gücüyle Aranha'ya karşı dururken Miliana onun böylesi korumacı biri olabileceğine inanmıyordu. Ne kadar yaralanırsa ne kadar güç kaybederse kaybetsin Aranha'nın Miliana'ya yaklaşmasına izin vermiyordu. Miliana onun tavırlarında annesinin kararlılığını görünce kendisini ne kadar kötü hissetse de ne yaparsa yapsın Nike'ın önüne geçemiyordu. Kızın güç bakımından onu fersah fersah aştığını biliyordu ama babasının da ondan daha güçlü olduğunu yatsıyamıyordu. Gözünde biriken yaşlar yüzünden sel gibi akarken ikisinin savaşını izlemekten başka bir şey yapamayan kız geri dönerlerse nasıl bir durumla karşılaşacaklarına emin olamadığı için geri de dönemiyordu. Burada sıkışıp kalma hissini aşamıyordu üstüne üstlük aklı Kai'ye olanlarda olduğu için konsantrasyonu olduğundan daha düşüktü.

Nike ve Miliana bambaşka bir boyutta merak ettikleri ikilinin durumunu bilemese de orada olanlar da neler yaşandığını bir türlü anlamıyordu. Bir çember içinde kalan William'ın bedeni simsiyah güller arasında kalmışken Baekhyun ne kadar uğraşırsa uğraşsın o çemberi aşıp içeri girmenin bir yolunu bulamamıştı. Kai'nin nihai formunda dokunduğu kişileri dayanılmaz acılarla yok ettiğini ve ardında hiç iz bırakmayıncaya kadar bedenlerini emdiğini biliyordu ve William'ın ölü bile olsa bir bedenin olması gerektiğini istiyordu. Luhan da Sehun da Kai'nin bloklanmamış gücüne karşı duracak güçte olmadığı için bunu yapabilecek tek kişinin kendisi olduğunun da farkındaydı ama az önce harcadığı güç yüzünden var olan gücü onu engellemeye yeterli olamıyordu. Yine de vazgeçmeyen Baekhyun ilk formuna geçip altın kılıcı ile önündeki siyah güllerden oluşan çemberin bir kısmını yok ederken vurduğu kişinin kardeşi olduğunu düşündükçe içine çöken acının tarifsizliği ile daha da sinirleniyordu. Ona bunu yapmak zorunda bırakan Aranha'yı parçalamak istiyordu. İçinde kabaran öfkeyi öncelikle Kai'yi durdurmaya harcamayı hatırlatıyordu kendi kendine. Kai'nin eğer kurtulma gibi bir şansı olursa William'ı yok ettiğini öğrendiğini kendi kendinin işini bitireceğini adı gibi biliyordu. Baekhyun ne kadar azaltsa da siyah gülleri yerine yenileri inanılmaz bir hızla çıkıyordu. Konsantre olmuş bir halde Kai'yi durdurmaya odaklanan adam onun ismini çağıranları duymuyorlardı bile. Baekhyun'un açtığı açıklıktan içeri dalmayı başaran Sehun ve Luhan onu durdurmaya çalışırken bile gelenleri fark etmeyen Baekhyun ikisini de yaraladığında Jung Shin azıcık olsun topladığı tüm enerjisini Baekhyun'un duygularıyla oynamaya harcasa da çocuğun konsantasyonunu delmek çok güç oluyordu. Tamamen etkisi altına alamasa da acı çekiğine inandırdığı çocuğu durdurmak için Sehun ve Luhan'a bir fırsat oluşturmuştu. Luhan ve Sehun yaralarına aldırmadan Baekhyun'u durdurup onun kendilerine bakmasını sağlarken yavaş yavaş kendine gelen Baekhyun "Neler oluyor?" diye sormuştu. Luhan bu soru üzerine ve zaten şaşkınlık ve sinir yüzünden gerilen sinirlerini yumuşatmak için genç adamın suratına okkalı bir yumruk geçirdiğinde burnunun çatırdaması ile yarı sürünür yarı yürür halde yanlarına gelen Jung Shin "Bugün birbirimizle savaşmaktan düşmana zaman kalmadı çok şükür" diye onaylamadığını belirten bakışını ikisine attıktan sonra William'ın bedenin olduğu yerde çökmüştü. Fama karşısında gördükleriyle de bir ömür yaşadığı yalanlarla da öyle bir çöküntü içindeydi ki ne yapacağını bilmiyordu. Hayatı boyunca en sevdiği en nefret ettiği adamın ona ihanet etmediğini aksine babası yüzünden çektiği acıları yeni fark etmiş olması bir yana şimdi onu kaybetmek üzere olduğunu bilmekle nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Baekhyun kanayan burnunu eliyle tutup doğrulurken ona siniri hala geçmeyen Luhan'a değil de Sehun'a dönüp "Neler oluyor?" diye sorduğunda omuz silken çocuk "Jung Shin seni durdurmamızı söyledi" diyince "William'ın sonsuza kadar yok olması için mi?" diye şaşıran Baekhyun'a pis bakışlar atan Jung Shin yüzünden susmak zorunda kalmıştı. William'ın bedenine olanları gördükten sonra onlara düşmanca bakışlar atmaktan geri durmayan çocuğu daha fazla kızdırmak istemedikleri için seslerini çıkarmayan Stymphalia'lar neler olduğunu anlayamıyordu. Jung Shin koluna dokunup "Alex hala ayılmadı mı?" diye sordu.

Black RoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin