Aranha, kızının ani saldırısı ile diğerlerinden uzaklaşırken Milliana "Siz işinize bakın. Çıkarmanız gereken periler yok muydu?" diye arkasındakilere bağırdı. Aranha "O kadar kolay değil Miliana! Buraya kadar geldikten sonra senin tüm planlarımı alt etmene izin vereceğimi mi sanıyorsun?" diye kıza saldırdığında Kai'nin çığlıkları herkesi etkisi altına almıştı. Elfler krallarıyla prenseslerinin savaşından dolayı hareket bile edemezken Luhan'ın "Kai'nin buradan çıkması lazım. Jung Shin ve William siz onu alıp uzaklaşın biz de perilerle ilgilenelim. Nike.." diye söze başlaması ile Nike çoktan Miliana'nın yanında soluğu almıştı. Buraya geldiğinde de Aranha'yı tek başına alt edemeyeceğini biliyordu ama partnerinin Miliana olacağını düşünememişti. Nike, ölümlüyken bile fazlasıyla zorlu bir rakip olan Aranha'nın bir de üstüne üstlük Stymphalia'ların ölümsüzlük meyvesini yiyerek onları yok olmaya mahkum ettikten sonra nasıl güçlendiğini hayal edebiliyordu gelmeden önce bile. Baekhyun ile birlikte onunla karşılaşmayı planlıyordu ama şimdi yanında savaştığı silah arkadaşı çok nostaljik hissettirmişti Nike'a. Luhan'ın "Tamam, Nike da yerini bulduğuna göre yürü bakalım ufaklık daha fazla koruman olmayacağım. Şu perileri çıkaralım zindanlardan" diye Sehun'u itmişti. Baekhyun'un hareket etmediğini fark eden Luhan gitmeye hazırlanırken durmuş ve gözlerine bakmıştı. Birkaç saniyelik bir bakışmanın ardından Luhan kafasını sallarken "Hadi daha ne kadar izleyeceksin işimiz var" diye Nike ve düşmanları olarak bildiği Miliana'nın sırt sırta Aranha'ya karşı savaşını izleyen çocuğun kafasına bir tane geçirmişti. Kendini toplayan Sehun, Luhan ile birlikte zindanlara giderken Baekhyun tam ters yönde Jung Shin ve William'ın zapt etmeyi başaramadığı Kai'nin yanında almıştı soluğu. Hem Jung Shin hem William Kai'yi zapt etmeye çalışırken yaralanıyor ve Kai'nin bilinci tamamen yitmişken verdiği zarardan haberi bile olmuyordu. Uzun yıllar önce onun ilk geldiği halini hatırlayan Baekhyun, Kai'nin normale dönmesi için sır gibi sakladığı geçmişinden bir parçayı onunla paylaştığı zamana dönmüştü. Nike dışında kimsenin bilmesini istemediği Luhan'ın bile haberinin olmadığı saklı geçmişinden bir kısmını Kai'ye açtığında bu onu rahatsız etmemişti. Her zaman gürültücü ve ukala görünen, vurdumduymaz bu çocuğun aslında ne kadar hassas ve düşünceli olduğunu en iyi bilenlerden biriydi Baekhyun. Kai aralarında geçmişini hiç unutmamasına rağmen bunun verdiği acıyı neşesiyle maskelemeyi en iyi başaran kişiydi.
Kai'nin bedenindeki mühürler kırıldıkça ona teslim olmak istemeyen çocuk tüm enerjisini buna harcarken bile ölüme yürüdüğünü bilerek arkadaşlarını koruyordu. Baekhyun kolayı seçip kendini hipnoza bırakmayan ve son mührü hayatı pahasına korumaya çalışan kardeşinin savaş alanından uzaklaştırırken geçmişinin anıları üzerine üşüşüyordu. William ve Jung Shin bir yandan onunla birlikte koşuyor bir yandan da bir sürü büyülü sözler söyleyerek asalarında çıkan alev rengi ışıklarla genç adamın bedenini yıkıyorlardı ama çıkan ışıklar daha Kai'nin bedenine değer değmez beyaz bir duman olarak uçup gidiyordu. Jung Shin'in "William böyle olmayacak bir bariyer kurmalıyız yoksa çok geç kalacağız" dediğini duyan genç adam kılıcıyla bir elfi yere serip karşılarından onlara doğru koşan askerlere doğru saldırarak "Ah güzel fikir Shin~ah! Sen getirdiğimiz örtüyü piknik sepetinden çıkar ben sandviçleri hazırlayıp geliyorum oturur bir bariyer yaparız. Dalga mı geçiyorsun sen benimle Allah aşkına Jung Shin!" diye bağırınca Baekhyun onu ilk kez böyle gördüğünü fark etmişti.
"Kai'yi taşırken ve onun darbelerine maruz kalırken William'ın önden gidip, gelen elfler ile mücadele ettiğini fark edememişti. Geçtiği yerlerde yatan elflere bakınca Nike'ın "Perilerin düşmanımız olduğunu düşünmek bile korkutucu geliyor artık. Alex uyandıktan sonra ki periler bu zamana kadar gördüklerimizden kesinlikle çok daha farklı" dediğinde ne demek istediğini daha iyi anlıyordu. Will ile ilk tanıştıkları zamanı hatırlayan Baekhyun gülümseyerek "Onun gibisin" diye mırıldanmıştı. William, toplantıya küçük kardeşinin sürüklemesi ile giren ve ablasından dayak yiyen sorumsuz, aklı bir karış havada bir periden çok uzak kararlı ve yetenekli bir savaşçının gözleriyle dönüp "Ne dedin Baekhyun? Kai'ye bir şey mi oldu?" diye sorduğunda Baekhyun yine gülümseyerek "Yok bir şey." demişti. William, en yakın arkadaşlarından biri ölümün eşiğindeyken gülebilen adama bakıp anlamayan gözlerle onu süzerken Jung Shin'in uyarısı ile önüne çıkan elfleri son anda fark etmişti. William'ın "Biraz ara verseniz olmaz mı?" diye ortalarına dalması ile Jung Shin "Baekhyun sen uç ben Will'den kalanları lanetlerle halletmeye çalışacağım. Bir an önce kendimize kapalı bir yer bulmalıyız böyle olmayacak" diye haykırdı. Kai Baekhyun'un kanatlarını kırmaya çalışırken mavi heybetli kanatlarını açan adam bir yandan da Kai'den kendini korumaya çalışıyordu. Çocuğun acı çığlıkları arasında "Annem", "Katil" gibi kesik kesik gelen kelimelere rağmen hala kendini salmadığını gören Baekhyun Will ile Kai'nin benzerliğini bir yana bırakıp tüm dikkatini arkadaşına çevirdi. Kapalı bir yer bulsalar bile gelen askerlerle oyalanmaktan Kai ile ilgilenmeye fırsat kalmayacaktı. William'ın bir köşeyi işaret etmesi ile ani bir manevra yapan Baekhyun birkaç saniye sonra o koridorda büyük çaplı bir patlama olduğunu duymuştu. Arkasına baktığında Jung Shin'i sürükleyerek arkasından koşan William'ı gördüğünde çocuğun ne yapmaya çalıştığını anlamıştı. Geçtikleri koridoru da patlatarak girişleri kapatan William "Baekhyun dur" diye bağırdıktan sonra aynı şekilde önünde de bir moloz yığınına neden olmuştu. Uzun koridorda kapalı kaldıklarını fark eden Baekhyun aşağı indiğinde Jung Shin hiç düşünmeden ve aldığı darbeleri umursamadan Kai'yi Baekhyun'dan alırken "Bu cidden işe yarayacak mı acaba?" dedi kendi kendine. William alnındaki terleri ve yüzüne bulaşan kanları elinin tersi ile silerken Baekhyun çocuğun ne kadar yorgun olduğunu ve yaralandığını fark etmişti. Kai yine saldırmaya başlayınca "Vazgeçmiyor. İşe yaramak zorunda." diye ona cevap verirken Baekhyun ne yapacaklarını merakla bekliyordu. William kollarını yukarı doğru sıyırırken Betty'nin "DUR!" diye haykırdığını duydu üçü de. Will gözlerini kapatıp sinirle "Yine ne var!" diye bağırınca "Luhan ve Sehun esirleri kaçırmayı başardı Miliana onlara bir geçit açtı birkaç dakika içinde hepsini yanınızda olacak. Eğer şimdi başlarsan işler sarpa saracak" dedi soluk soluğa. William'ın dudaklarından okkalı bir küfür döküldüğünde "Şimdi sırası mı ya!" diye haykırmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Rose
FantasyNike ve Stymphalialar bir önceki savaşlarından sonra dinlenemeden yeni bir göreve atılıyor. Düşmanları farklı, müttefikleri farklı ama amaçları aynı. Evrenin düzenini sağlamak için geçmişten gelen bir düşmanla yüzleşen Nike ve dört Stymphalia hız ke...