Bölüm 5

158 23 11
                                        

Kai diğerlerinin yanında getirdikleri uzun beyazımsı sarı perukları takmalarını ve kulaklarına küçük çıkıntılar eklemelerini izliyorken Nike, Luhan, Baekhyun, Sehun ve William beyaz tenleri ile tam bir elf görünümüne bürünüyordu. Jung Shin'in biraz daha beyaz görünmesi için ona makyaj yapmış olsalar da Kai'nin tenini bir elfinki kadar beyazlaştıramayacakları için onun bir tüccar gibi görünmesinde karar kıldılar. Büyük bir şapka ile yüzünü kapatan Kai gerekli aksesuarlarını çoktan eline almıştı. Şehir içinde çok kalabalık dolaşmaları dikkat çekeceği için ikişerli gruplar halinde dağıldıklarında birbirlerine yakın ama ayrı ayrı ilerlemeye başladılar. Bir yandan da her adımlarını birbirlerine anlatabilmek için parmaklarını kollarında tutmaya dikkat ediyorlardı. Bunu saklamak için kollarını göğüslerinde birleştirerek yürümeleri dikkat çekmesin diye de uzun elbiseleriyle geçtikleri yerlerde mağaza önlerinde oyalanıyor, gelip geçerken birbirlerini tanıyormuş gibi sohbet ediyor ya da Kai'nin yönlendirmeleri ile gelen geçene yol soruyorlardı. Kai kafasını öne eğmiş bir şekilde sırtında taşıdığı çuvaldaki sözde eşyalarını takas yapabileceği gümrük benzeri yere ilerlerken diğerlerini teker teker yönlendirmek için tüm konsantrasyonunu en üst seviyede tutmaya çalışıyordu ama buralarda olmak hoşuna gitmiyordu. Her adımda anıları üzerine çullanıyor gibi hissediyordu. Karşıdan gelen iki çocuk çığlıklar eşliğinde ona çarpana kadar titrediğini fark etmeyen genç adam yere düşen çocuğu kaldırırken gözleri su mavisi olan kız ona gülümseyerek "Teşekkürler" diyerek Kai'nin onu ayağa kaldırmasına izin verdi. Kız tamamen ayağa kalkıp Kai'nin yüzüne baktığında uzun kirpiklerinin ardındaki gözler ışıldayarak "Çok yakışıklısın" dedi. Kızın bu tavrına gülümseyen Kai "Teşekkürler küçük hanım" diye kafasını okşarken o da yavaşça ayağa kalkıyordu. Kız Kai'nin elini tutarken daha tam kalkamayan genç tek dizi üzerinde küçük çocuğun söyleyeceği şeyi beklerken küçük kız cebinden bir şey çıkarıp Kai'nin avuçlarının içine bırkakıp parmaklarını kapattı, bir yanda da kulağına eğilip "Bunu benden aldığını kimseye söyleyemezsin." dedi. Kai karşısındaki minik kızın sevgi dolu dokunuşlarına tekrar gülümserken "Bu nedir?" diye elini açmaya yeltenmiş ama kız "Şşş" diye ona engel olarak "Bunu bulundurmak elfler için yasaklandı ama benim için çok değerli mutlaka sakla olur mu?" diyerek çocuğun yanağına bir öpücük kondurduktan sonra sabırsızlıkla bekleyen kardeşinin yanına koşup elinden tutup arkasına dönerek Kai'ye el sallaya sallaya uzaklaştı. Kai aklını dağıtan küçük kızın ardından bir süre baktıktan sonra avucunun içine bıraktığı hazinenin ne olduğunu görmek için yavaşça elini açtı. Karşısında gördüğü siyah gül goncası ile yüzündeki tüm gülümseme silinip giderken histerik bir titreme yine geri geldi bedenine. Avucunu sıkıp siyah gül goncasını gözler önünden saklarken William'ın "Kai her şey yolunda mı?" diye soran sesini duydu. Cevap vermeden bir süre kendini sakinleştirmeye çalışarak "Zindanlar gümrüğün arkasında siz oradan geçemezsiniz. Ben içeri sızacağım burada dikkat çekmemeye çalışarak bekleyin" diye gümrüğün olduğu yere yürürken Baekhyun'un "Olduğun yerde kal ufaklık. Ne zamandır emirleri sen veriyorsun? Bu kadar yeter. Tek başına gitmiyorsun. İkiye ayrılıyoruz. Ben, Luhan, Sehun ve Jung Shin diğer taraftan dolaşıp içeri sızacağız ve hazine odasını kontrol edeceğiz, William'ı bekle ve onunla birlikte git. Nike hızı sayesinde görünmeden sizi takip edebilir. Burdan sonra emirleri senden almıyoruz Kai sakın aptalca bir şey yapmaya kalkışma." diyen sesi herkese ulaştı. Kai, Baekhyun'un onu ne kadar iyi tanıdığını hatırlasa da hepsinin içeri girip bir tuzağa yakalanmasını istemiyordu. Baekhyun sadece Kai'nin duyabileceği şekilde koluna dokunup "Kai! Burdayız." dedi.

"İçerisi nasıl bir şey bilmiyorsunuz. O zindanları..."

"Kai! Buradayız kardeşim. Hep birlikteyiz. Ne olursa olsun"

Kai parmağını kolundan çekerken derin bir nefes aldı ve belli belirsiz kafasını salladığında kalabalıkta yavaş yavaş ilerleyip birkaç yerde durup olmayan malı hakkında pazarlık ediyor bir yandan da William'ın yanına gelmesini bekliyordu. Sonunda yanına gelen genç adam "Bana şu hiçbir yerde bulamayacağım meyvelerini göstermeye ne dersin yabancı" dedi neşeyle. Kai dönüp yüksek sesle konuşan ve etrafına ışık saçan çocuğa baktığında bir an onun buraya görevle gönderilmiş bir savaşçı olduğunu unutmuş gerçekten ukala ve zengin bir elf olduğunu düşünmüştü. Will kafasını eğip kaşlarıyla çuvalı göstererek "Alacağım diyorum göstermeyecek misin?" diye sorunca Kai kafasını toplayıp "Şöyle köşeye geçelim. Burada ürünümün ezilmesini istemiyorum" dedi. William eline elma şekeri verilmiş bir çocuk gibi sallanarak yürürken Kai biraz olsun tedirginliğinin azaldığını hissediyordu. Jung Shin etraflarında olmasa da William onun için bir mutluluk perisi görevi görüyordu. Will dönüp göz kırptığında hafifçe gülümseyen Kai yanından sarı bir ışığın geçtiğini hissetti. Nike buralardaydı. Kai derin bir nefes alıp bir köşeye çekildiğinde askerlerin koruduğu ön girişi gösterdi William'a. Will çuvalın içindekileri inceliyor gibi görünürken hemen arkalarında beliren Nike "Bunların içinden bile hızımla geçemem. Birinden biri beni fark eder ya da çarparım çok fazlalar." dedi. William sanki pazarlık ediyormuş gibi davranırken "Az önceki numaralarından biri daha yok mu general" diye sordu Kai'ye ama Kai onunla dalga geçtiğini düşündüğü için cevap vermedi. Koluna dokunup diğerlerinden durum güncellemesi istedi.

Black RoseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin