Kızının beklemediği itirafı ile sarsılan Kraliçe "O bir Stymphalia Milliana. Sana bir gün onu bu esaretten kurtarmak için koruduğumuzu söylemiştim" derken içten içe bunu bildiği halde yanılmayı umduğunu kabullendi. Onların kaderlerini kendi elleriyle kesiştirmişti ama herkes şu an Kai'yi sevse de o çocuk ülkenin en büyük düşmanı olabilecek biriydi. Annesi bu ülkenin askerlerinin elinde can vermiş, babası onu geri alabilmek umuduyla Aranha'nın oyuncağı olmuş, ülkesi belki de yok olma tehlikesine girmiş biriydi Kai. Tüm bu olanları affedebilir miydi? Tüm bunları ona yaşatan adamın kızıyla mutlu olabilir miydi? Kızının, babasının ağır yükünü sırtlamasından hoşlanmıyordu Bondade. Kai'yi ne kadar sevse de kızının onun yüzünden kalbinde bir yük taşımasını istemiyordu. Milliana'nın "Ne düşündüğünü biliyorum anne. Bunca yıldır birbirimizin tek sırdaşıydık. Kai'yi ne kadar sevsen de onu sevmemin yanlış olduğunu düşündüğünü biliyorum. Bana gücümü kullanmayı öğretirken, gücümü babamdan saklarken de biliyordum durumumu. Bunca zaman tek yaptığının bizi ona karşı korumaya çalışmak olduğunu biliyorum ama buna engel olamıyorum. Çok çalıştım ama olmuyor anne" demesi üzerine Kraliçe "Nike'ı bir an önce bulmamız gerekiyor" dedi kesin bir ses tonuyla.
"İkiniz için de en iyisi o olacak. Aranha amacına ulaşmadan Nike'ı bulmalıyız. Babanı durdurabilecek tek kişi o şu anda"
Milliana yalvaran gözlerle annesine bakıp onu Kai'den uzaklaştırmadan bir yolunu bulmasını söylemek istemişti ama annesi ona bakmıyordu. Milliana annesinin dolan gözlerini ve sıktığı yumruğunu gördüğünde başka bir şansları olmadığını anladı ve gözlerinden akan yaşlar hızını artırırken odalarının kapısı savrularak açıldı ve küçük kardeşi içeri girdi. Ne annesine ne ablasına bakmadan Kai'nin yatağına tırmanan Fama küçük kollarını abisinin boynuna dolayarak "Kai uyan! Uyan Kai!" diye onu sarsarken Milliana arkasını dönmüş ve ıslak gözlerini kurulayarak annesinin koluna girip onu yakın bir koltuğa oturtmuştu. Fama'nın sarsıntılarıyla gözlerini aralayan genç çocuk "Sakin ol ufaklık boynumu koparacaksın" dedi yorgun bir tonda. Fama neşeli bir şekilde gülümseyip "Senden güçlü olduğum için koparabilirim değil mi?" dedi kendinden emin bir şekilde ve abisine sarılarak onun yanına uzandı. Fama doğduğu günden beri Kai'nin yanından uzaklaşmayan ona büyük bir hayranlıkla bağlı bir çocuk olmuştu. Küçükken annesinin yanında değil Kai'nin yanında uyurdu ve Kai ne derse onu yapardı. Kraliçe iki çocuğunun da Kai'ye bu kadar bağlı olduklarını yeni fark ediyor gibi dolan gözlerini silerken Milliana'nın doğruları bilmesine rağmen kırılacak kalbine nazaran Fama'nın her şeyden habersiz küçük kalbini düşündü. Aranha'nın herkesi etkisi altına aldığı bu kardeşlik bir yalandan başka bir şey olmasa da çocuklarının ona olan sevgisi gerçekti bu yüzden kalpleri daha çok kırılacaktı. Bondade kafasını sallayıp kafasındaki düşünceleri uzaklaştırmaya çalıştı. Nike gelip de Aranha'yı durdurabilirse en azından çocukları daha az kırılacak ve Kai zaman geçtikten sonra belki de onları affedebilecekti. Fama ve Kai'nin yatakta oynamalarını izlerken kızı yanına gelip "Nike demiştin değil mi? Onu araştıracağım. Babamın bunu bilmemesini sağla çünkü bu alenen ona açtığımız bir savaş olacak. Bizi Fama ile tehdit etmesini istemiyorum. En azından onun bu sahte mutluluğu biraz daha sürsün" dedikten sonra annesinin yüzüne bile bakmadan Fama'yı kucağına alıp "Hadi ama ufaklık bırak da dinlensin biraz. Sen derslerini kaçırmadın mı hem? Bizimle gelmek istiyorsan derslere dikkat etmen gerekiyor hadi bakayım" diyerek saçlarına küçük bir öpücük kondurduğunda Kai minnetle bakıyordu Milliana'ya. Fama'ya hayır diyemiyordu ama hala kendini kötü hissediyordu. Fama bu sözler üzerine hem ablasını hem abisini öpüp annesine el salladıktan sonra geldiği gibi koşarak çıktı odadan. Kai kafasını yatağının yanında oturan yorgun annesine çevirdiğinde "Anne iyi misin?" diye sordu. Kadın çocuk ona her anne dediğinde içinde uçuşan kelebeklere ve acıyan kalbine alışamamıştı. Kafasını sallayıp "Sen beni boşver asıl sen nasılsın? Kendini çok fazla yoruyorsun Kai." dedi endişeyle. Çocuk muhteşem gülüşü ile kadının yorgunluğunu alırken "Yorulmuyorum. Bu ülke benim de ülkem. Ülkeme hizmet etmek için babama, sana biraz olsun yardım edebileceksem daha fazlasını yapmalıyım." dedi. Bondade bir şey söylemeye yeltenirken Milliana onu durdurdu ve "Anne Fama'nın yatağı çok küçük. Sen de kendi odana gidip biraz dinlen sonra azarlarsın bizi hadi. Kai ile ilgilenirken sen de yorgun düştün. Yardımcıların kapının önünde olacaktı bekle de çağırayım" diyerek annesinin gözlerine "Daha fazla devam etme" der gibi baktı ve kapının önündeki hizmetkarlara seslenip annesini odasına götürmelerini emretti. Bondade derin bir nefes alıp yatağa doğru yürüyerek oğlunun saçlarına bir öpücük kondurarak "Seni çok seviyorum Kai sakın unutma tamam mı?" dedi titrerk bir sesle. Kai annesinin bu tavrına anlam veremeyerek şaşkın bir şekilde "Ben de seni seviyorum anne de bu ne şimdi? Üç günlük ömrüm kalmış gibi bakıyorsun" diyince Bondade'nin rengi attığında Miliana "Aaa hadi artık. İkiniz de çok yorgunsunuz ve artık saçmalamaya başladınız! Birbirinizi sevdiğinizi söylemek için önünüzde uzun yıllarınız var hadi diyorum. Altı üstü bayıldı anne ya hemen dünyanın sonu gelmiş gibi davranmasana. Senin oğlun bir general artık büyüdü" diye kadını odadan dışarı resmen sürklerken hizmetkarlarına "Uyuduğuna emin olun" diye emir verip kapıyı kapatarak kimse gelmesin diye kilitledi. Miliana ona kalan kısacık zamanında mutlu anılarının olmasını istiyordu. Sürekli ağlamak, ya da daha gelmeyen bir ayrılıkla kendini hırpalamak ona göre değildi. Geri dönüp Kai'nin yatağının yanına otururken "Mili ne oldu orada?" diye sordu Kai yatakta doğrulup sırtını yatağın başına dayayarak. Miliana kafasını çocuğun omzuna koyarken " Hipnozunu çıkarmayı başarabildin ama kontrolünü kaybettin. Hatırlamıyor musun?" dedi. Artık o kadar kolay yalan söyleyebiliyordu ki bazen buna kendi de inanıyordu. Kai "Sadece siyah güllere dönüştüğümü hatırlıyorum. Sana ya da anneme değersem zarar vereceğimi hissediyordum bu yüzden sizden uzak kalmaya odaklanmıştım." dedi acı çekiyordu ama kolunu kaldırıp Milliana'ya sarılmıştı. Kai dünyadaki tüm kardeşler birbirlerine sarılırken böyle mi hissediyordur diye düşünüyordu Fama doğana kadar ama daha sonra Miliana ile ikiz olduğu için böyle olduğunu düşünmeye başlamıştı. Ona sarıldığında mutluluğu artıyor, korkuları azalıyor, üzgünse bir anda neşeleniyordu. Miliana yanında olduğunda her şeyi yapabilir gibi hissediyordu ve onu yanındaki herkesten kıskanıyordu. Kalbini deli gibi çarptıran da onu sakinleştirebilen de tek kişi vardı bu evrende. Miliana ile konuştuğuna kız "İkiz olmak böyle bir şey aptal! Ben de öyleyim" diye onunla dalga geçmişti. Kız kafasını çocuğun göğsüne dayadığında "Mili sence bir gün gerçek bir elf olabilecek miyim?" diye sordu acı dolu bir sesle.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Rose
FantasyNike ve Stymphalialar bir önceki savaşlarından sonra dinlenemeden yeni bir göreve atılıyor. Düşmanları farklı, müttefikleri farklı ama amaçları aynı. Evrenin düzenini sağlamak için geçmişten gelen bir düşmanla yüzleşen Nike ve dört Stymphalia hız ke...