Tüm insanlar yalancıydı. Kimi iyiyim diyerek basit yalanlar söylüyor kimiyse altında ezileceği yalanlarıyla kendini harap ediyordu. Söylemesi bir kumar gibi kendine bağımlı hale getiren yalan ise bundan zevk alıyordu. Tıpkı yıllar önce gerçeğin kılığına girdiğim anda ki gibi.İlerideki tatlı telaşın içinde olan arkadaşlarıma döndüm. Serkay'ın dediği gibi onların hayatında yok muydum? Ya da köşede her an gidebilecek bir yabancı mıydım? Onların da hayatı, arkadaşları, sevdikleri vardı. Bana tüm zamanlarını ayırmalarını istemek benim aç gözlülüğüm olurdu. Ama daha önce de hiç bu kadar aç gözlü olmak istememiştim. Daldığım yerden başımı kaldırarak etrafa bakındım. Herkes çadırlarıyla uğraşıyordu. Bende yerde duran çadırı alarak boş bir alan bulana dek yürümeye başladım.
Okuldaki yangının ardından bu kamp işi çok iyi olmuştu. Koluma gözümün önüne geldiğinde hafif sırıttım ve önüme döndüm. Bir yandan çadırın demirlerini bulmaya çalışıyor bir yandan da açmaya çalışıyordum. "Ama bebeğim olmuyor böyle, benden yardım istesene." Furkan'ın yanımda belirmesiyle ürkerek geri çekildim.
"Kahramanım neredesin ben de seni bekliyordum." gülerek ona yanaştığımda elimdeki demirleri alarak birbirine geçirmeye başladı. Onun nasıl yaptığını izledikten sonra kısa sürede çadırı kurduk. "Google mısın hayatım çünkü her aradığımı sende buluyorum da." dediğim şeyle ben kahkaha atarken Furkan'ın tiksinir ifadesini görmemle kendimi durdurdum. "Sen ne anlarsın espriden."
Sinirli adımlarımla kavak ağacının altına gelmemle oraya yaslanarak etrafı izlemeye başladım. Deniz ile Aslı sohbet ediyor, Görkem de yanlarında duruyordu. Furkan ise önüne gelene yardım ediyordu. Bunu onları görmemek için yaptığı çok belliydi. Nefesimi dışarıya üfleyerek gözlerimi kapattım.
Duyduğum çıtırtıyla yerimde zıplarken kendimi zor tuttum. "Allah belan-"
"Ayıp oluyor ama." Oğuz'un yüzünü görmemle boğazımı temizleyerek ağaca yaslandım. "Sende öyle sessizce gelmeseydin."
"Ben değil sen geldin. Ben hep buradaydım." eliyle yerdeki yastığı gösterdiğinde gözlerimi devirdim. "Bu bir kanıt değil."
Gözleri şaşkınlıkla büyürken kaşları çatıldı. "Ama... Senden tam bir avukat olur biliyor musun?" dediği şeyle düşünmeye başladım, cidden olur muydu? "Senden de... Senden de tam bir... Suçlu olur."
"Olmadı bu." dudaklarını büzüp kafasını iki yana sallamasıyla rezil olduğumu bir kez daha anlayarak kafamı eğdim. "Yıldız!"
Arkadamdan gelen sesle kafamı çevirdiğim an yüzüme gelen sert bir şeyle olduğum yerde geriye düşerken gözlerim sızlamaya başlamıştı. Son görebildiğimse Oğuz'un yüzü olmuştu.
Oğuz'dan
Çadırın dışında volta atarken kendimi eşi doğumda olan babalar gibi hissediyordum. Yaklaşan yüksek sesler karşısında kafamı kaldırdığımda Görkem ve iki arkadaşını gördüm. Sinirli ve oldukça hızlı adımlarla buraya geliyorlardı. "Nasıl oluyor bu ya? Koskoca ormanda kızın attığı taş Yıldız'ın kafasına geliyor." sitah kısa saçlı kızın yüksek çıkan sesi karşısında ikisi dinlemeye başlamıştı. "Belki dr yanında olmalıydın arkadaşının Aslı Hanım." erkeğin söylediği şeyle kızın gözü hızlıca açılarak Görkem'e baktı. "Bana diyen beyefendiye bak. Sen neredeydin?"
"Yeter ya. Sizi mi dinleyeceğiz burada." Görkem sert ve gür çıkan sesiyle onları susturduktan sonra bana döndü . "Sen sanırım yanındaymışsın. Neyi var şimdi?"
"Arif Hoca pansuman yaptı işte uyuyor şimdi de." kafasıyla beni onaylayıp derin bir nefed vererek yere çöktü. Birbirlerine bu kadar çabuk değer vermeleri beni şaşırtmıştı. "Oğuuz! Beni suçluyor bunlar." omzuma sarılan eller ile kaşlarım çatılırken Asya'yı görmemle bir adım gerileyerek kolundan kurtuldum. "Suçlusun çünkü."
"Ama kazaydı her şey. Sende gördün."
"Yolarım kızım seni." kısa saçlı kızın saçlarına yapışmasıyla Asya'nın çığlık atması bir olmuştu. Görkem ile diğer çocuk kızı çekiyor ben de Asya'yı ondan ayırmaya çalışıyordum. Dövülmeyi hak etse bile bunun için ceza alan yine Yıldız'ın arkadaşı olacaktı." Bittin sen. Şikayet edeceğim seni. " Asya'nın yeniden o tarafa dönmesiyle belinden tutarak kaldırdım ve daha da geriye getirdim.
"Bende seni edeceğim hem de ruh ve sinir hastalıklarına." çadırın açılması ve gördüğüm gözler ile hareketsiz kalırken kollarıma ve tekrar yüzüme çevirdiği gözleriyle afallayarak hızlıca kollarımı sardığım Asya'yı yere bıraktım. "Ah! Salak mısın be!"
Alnındaki sarılı pamuktan kanlar biraz dışarıya çıkmıştı. Dağınık olan saçları şimdi nedense daha şekil almış gibiydi. Gözlerini ovuşturarak bir iki adım yanaştı ve Asya'nın dibinde durdu. "Bunun bir kaza olmadığını hepimiz çok iyi bil-"
"Ka-"
"Şışışışı" parmağını dudağına götürerek Asya'yı susturduktan sonra devam etti. "Benim kaybedecek bir şeyim olmadığını biliyorsun değil mi? Ama senin beni tanıdığın gibi bende seni çok iyi tanıyorum ve kaybedecek ne kadar çok şeyin olduğunu en iyi ben biliyorum. Yani demek istiyorum ki Asyacığım bunun bedeli senin için çok ağır olacak. "parmağına doladığı saçlarını bırakak geriye ilerledi.
" Senin böyle şeyler yapmayacağını biliyorum. Yapamazsın sen. "Asya saçlarını savurup giderken Yıldız'ın kısık çıkan sesini duydum." Keşke önceki konuda da beni çok iyi tanısaydın. "
Ahh kınalı kuzum Yıldızım...
Hala Furkan ve Yıldız çifti istemem normal mii? Aşırı harika olurlardı aslında awhalwbzjeks
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gençlik planı
Humor"Kim bilebilirdi ki her gece gökyüzüne bakıp dileğimi gerçekleştirmesi için yalvardığım yıldızın kayıp çok uzaklara gitmesi gerekirken yanı başıma düşüp hayatımı değiştirmesini." *** Her insan hayatında bir kez tanrı olm...