Minghao son bir haftadır işe gitmesine rağmen çok durgun ve tuhaf bir şeyler olduğunun farkındaydı. Wonwoo ile aralarına yüzlerce duvar girmiş gibiydi. Konuşmaları sıfıra inmiş hatta yüzüne bakmaz olmuştu test gününden sonra.
Birkaç gündür tuhaf bir şekilde Doktor Jihoon işe gelmiyordu. Soonyoung'un kafası tamamen gitmiş sürekli dalgın gezer olmuştu. Chan da ne olduğunu bildiği halde ağzını bıçak açmıyordu. Ortalıkta sesi soluğu çıkan bir tek Seungcheol vardı ve her şeyi düzende tutmak için büyük bir çaba gösteriyordu.
Bir şeyler döndüğü çok aşikârdı ve bu canını sıkıyordu. O gün işten çıktığında dahi aklından geçen şey buydu. Herkese ne olduğunu ve neden bu kadar dağıldıklarını merak ediyordu. En çok da Wonwoo ile aralarının bu kadar kötü olmasına katlanamıyordu.
Ondan cevap alamamak veya yüzüne bakmaması fark ettiğinden daha çok canını yakıyordu. Onunla eskisi gibi olabilmek hatta daha fazlasını istiyordu. Tüm bunlara dalmış eve doğru tenha sokakta ilerlerken karşısında duran iki kişi ona bakıyorlardı. Duraksadı Minghao.
"Sen şu sıska çocuk değil misin? Neydi adın?"
Siktir! Minghao onları o an tanıdı. Önceki kovulduğu işten kalma haraç kesen çeteydi bunlar. İzini kaybettirmek için büyük bir çaba sarf etmişti hâlbuki. Bu sefer kaçacağına inanarak arkasını döndü ancak arkasında da iki sopalı tanımadık yüz vardı.
"Nereye gidiyorsun böyle?"
Önceden tanıdığı yüz yanına kadar gelip ona zorla diz çöktürdü.
"Borcunu ödemeden gidebileceğini mi sanıyorsun?"
Sıkıntı şuydu ki onlara borcu yoktu. Bunu onlara söylemeyi daha önce denemişti ancak bir faydasını görmemişti. Parasını gasp edebilmek için her şeyi deneyeceklerdi. Bu yüzden itaat etmeye çalıştı.
"En kısa zamanda getireceğim."
Dört kişiye karşı çıkamazdı ki bulunduğu konum da hiç tekin bir yer değildi. Bu maçı başlamadan kaybettiği için olay çıkarmamak kendisi için en iyisiydi.
"Vereceksin tabi ama önce gecikme bedelimizi alalım biz."
Minghao'yu dört kişi orada bir güzel hırpaladılar. Bilerek çok ağır bir şey yapmadan uyarı mahiyetinde dayak yedi. Cebindeki tüm nakit parayı da alıp gittiklerinde Hao zamanlamanın harika olduğunu düşündü. Bu suç şebekesi gibi olan mahalleden çıkıp daha güvenilir bir yere gitmeliydi ancak borçlarını bile yeni yeni kapatıyordu.
Sonraki gün işe gittiğinde kaşında yara bandı ve dudağında morlukla dayak yediği çok aşikârdı. Şu an kimsenin onu fark edemeyecek kadar dalgın olduğunu düşünerek gitti işe. Daha personel odasında üzerini değiştirirken Chan fark etti onu.
"Ne oldu yüzüne? Kim dövdü seni?"
Minghao sorularından kaçınmaya çalışsa da sonunda bezdirip söyletti.
"Borçlu olduğum bir iki işi var, onlarla takıştım."
Buna da inanmadığı açık açık tehdit edildiğini ima etse de Chan kendisi sesini çıkarmadı. Polise gitmesini söylese de daha önce denediği bir şey olduğu için bunda sesini çıkarmadı. Bu tipler ayda üç dört defa içeri girip döverek insanların şikâyetlerini geri çektiriyorlardı. Kurtulabilmesinin tek yolu kaçmaktı.
Chan'dan ve sorgusundan kurtulduğunu düşündüğü an şansına bugün Doktor Jihoon'un işe geldiğini öğrendi. Zamanlama gerçekten harika ilerliyordu. Wonwoo'nun odasına gittiğinde en azından o bir şey fark etmemiş gibiydi. Yüzüne bakmadığı için fark etmesi imkânsız gibiydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/278990464-288-k311264.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kidult | Wonhao
FanficÇocuk ruhlu Xu Minghao güç bela yeni bulduğu işte gönüllü denek Wonwoo ile tanışır.