Lee Jihoon kırk sekiz saattir aralıksız çalışmanın devamında gecenin ilerleyen saatleri oldukça yoğundu. Wonwoo her ne kadar uyusa da uykuda cihazlarla takip edilmesi için sürekli başında dikiliyordu.
Soonyoung personel odasına uyumaya gittiğinden beri onu uyandıramamıştı doğrusu. Hasta haliyle gidip uyandırıp çalışmasını istemeyemezdi. Bu sebeple her şeye kendi yetişmeye çalışıyordu.
Yine de buna uzun süre dayanmışken daha fazla dayanabilmesi imkansızdı. Sabaha karşı Wonwoo'nun odasında oturduğu sandalyede tamamen aklı gitmiş bir şekilde uyuyordu. Takip etmesi gereken bulguları tamamen unutarak uyumuştu.
Onu o sandalyede iki büklüm uyandıran şey ise Seungcheol oldu. Herkesten uzun süre duran ve çalışan Seungcheol dün gece tamamen uykusuzluğa yenik düşerek evine dönmüştü. Şimdi sabaha karşı tamamen tazelenmiş şekilde geldiğinde ilk işi Jihoon'u uyandırmak oldu.
Jihoon iki büklüm sızdığı sandalyede telaşla uyandı. Birkaç saniye nerede olduğunu anlamadan etrafına bakındığında uyuyakaldığını anlaması zor olmadı.
"Kalk da eve git haydi."
Uykusu açılmış olmasına rağmen anlamamış bir şekilde ona baktı.
"Doktor Jeonghan'ı çağırdım, birazdan burada olur. Chan da bir saate gelecek. Git ve biraz dinlen artık."
Jihoon tamamen iflas bayraklarını vermiş bir şekilde itiraz etmeden yerinden kalktı. Jeonghan geldiğinde ne yapması gerektiğini bir bir ona mesaj attı. Hazır yeni uyanmışken unutmadan yapmak en mantıklısıydı. Odadan çıkmadan önce Seungcheol ona seslendi.
"Personel odasındakini de al."
Demek istediği şeyi bilerek önce ofisine gidip eşyalarını topladı ve ardından sakince personel odasına gitti. Soonyoung halen odada derin bir şekilde uyuyordu. Onu burada böyle bırakmaya gönlü el vermiyordu tabiki de ancak ona karşı nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değildi.
"Soonyoung."
Birkaç defa daha seslendiğinde bir gözünü alıp ona bakmıştı.
"Hadi kalk, gitme zamanı."
Dediği şeyi itiraz etmeden yaptığında şaşırdı. Ancak gözleri neredeyse yarı kapalı olduğunu fark etmesi uzun sürmedi. Uyanmaya çalışıyordu ancak halen yarı baygın gibiydi. Onu böyle tek başına eve gönderemezdi.
"Seni eve ben bırakacağım hadi."
İtiraz etmeden peşinden geliyordu. Arabaya bindiği an uyumaya devam eden Soonyoung'u günler sonra ilk defa bu kadar rahatça görebildiğini fark etti Jihoon. Günlerdir dip dibe çalışmalarına rağmen hiç bu kadar rahat izleyememişti onu.
Kısa sürede bunun bitmesini istemedi. Ayrıca hâlâ ısrarla boncuk boncuk terlemesiyle iyi olmadığının da farkındaydı. Hasta haliyle onu göndermektense peşine sürükledi. Uyandığında kızacağını bilse bile onu bu halde bırakmazdı. Buna içi el vermezdi.
Bu sebepten ötürü onu evine götürüp ısrarla uyanmadığı için koluna girerek odasına çıkardı. Soonyoung'u böyle görmek tüm uykusunu tamamen kaçıran Jihoon önce ateşini ölçtü. Çol yüksek olmadığı için daha iyi hissetti kendini.
Günlerdir hiç yorulmadığı kadar çok yorulduğunu fark ettiği için bünyesinin zayıf düştüğünü anlamak zor değildi. Onu güzelce yatırıp ateşi düşmesi için soğuk bezle temizledi. Ayrıca ilaç içirmek için büyük bir çaba gösterdi.
Onu böyle savunmasız kendi yatağında görmek Jihoon için günlerdir çektiği hasrete bir nebze su sermiş gibiydi. Kendisine karşı soğuk davranışlarının aksine şimdi başucunda ona karşı çıkmadan ya da resmi bir şekilde konuşmadan öylece uyuyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kidult | Wonhao
FanfictionÇocuk ruhlu Xu Minghao güç bela yeni bulduğu işte gönüllü denek Wonwoo ile tanışır.