3

276 37 11
                                    

Minghao o kavgalı gecenin sabahını Wonwoo'nun odasının kapasında geçirdi. Polise ifade verip şikayetçi olunmasının ardından hastaneye gelmesine rağmen daha yanına girmeye cesaret edememişti.

Omzundan darbe almasına rağmen pillerinin sağlam olması herkesi rahatlatsa da Doktor Jihoon önlem olarak sabaha kadar uyutulmasını istemişti. Bu yüzden Wonwoo halen deliksiz uyuyordu.

Bu sırada Hao onun odasının önünde sabahlamıştı. Aslında Soonyoung ona defalarca eve gidip üzerini değiştirmeyi teklif etse de kabul etmemiş nihayetinde pes edip tek gitmişti.

Olayların suçlusu olarak kendini nasıl affettireceğini düşünmekten gözüne uyku dahi girmemişti. Doktor Jihoon da onunla birlikte geceyi hastanede geçirmiş, sürekli kontrole gelmişti. Bu gidiş gelişlerin hepsinde Jihoon onun suçu olmadığını söylese de Hao buna inanamıyordu.

Öğlene doğru bu yalnızlık ve sessizlik sürmüştü ancak gün iyice kendini belli ederken etraftaki sesler ve insanlar kalabalıklaşmaya başlamıştı. Amir Seungcheol ve stajyer Chan çok geçmeden geldiklerinde onu burada gördüklerine şaşırmamışlardı.

"Sen daha uyumadın mı?"

Sadece tuhaf bir durum vardı ki Chan amirin peşinden kafası yere eğik suçlu çocuk edasında yürüyordu. Yine de buna takılmayıp Seungcheol'ün sorusuna yöneldi.

"Ben böyle iyiyim."

Seungcheol cevabı beğenmemiş olacak ki yüzü ciddi bir hâl aldı.

"Böyle iyi olup olmadığını sormadım sana, belli zaten uyumamışsın."

Sohbetin tam ortasında Soonyoung elinde ufak bir çantayla geldi.

"Uykusuz Hao için teslimat var! Temiz kıyafet getirdim sana."

Seungcheol ve Soonyoung iş birliği yapıp onu elini yüzünü yıkaması ve üzerini değiştirmesi için ikna ettiler. Hao ısrarlarını reddetmenin yersiz olduğunu bilerek hem de onu görmeden uyumamak adına çantayla birlikte lavaboya gitti.

Ayna karşısında kendisini gördüğünde sandığından fazla ağladığını ve yüzünün hem ağlamaktan hem uykusuzluktan şiştiğini fark etti. Uykusuzluğa alışıktı aslında ancak son zamanlarda ki ruh hali böyle görünmesi için yeterli bir sebepti.

Üzerini kabinde değiştirdikten sonra tam yüzünü yıkarken telefonuna gelen mesaj onu durdurdu. Soonyoung, onun uyandığına dair kısa mesaj atmıştı. Hao bir anda, mesajı okur okumaz, heyecanlandığını hissetti. Aceleyle lavabodan çıkıp koşturdu.

Wonwoo'nun odasının önüne geldiğinde kimse yoktu. İçeride olduklarını tahmin etmek zor değildi kendisi için. Yine de girmeden önce duraksadı. Dün gece olanlardan sonra nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını bilmediği için korkuyordu bir bakıma da .

Derin bir nefes alıp odanın kapısına yanaştığında aralık kapıyı ve içerideki herkesi gördü. İçeri girecekti ancak onu tam olarak durduran bir şey oldu.

"Hao'yu kovmamı istedin ama kalkıp sen peşinden gittin."

Doktor Jihoon'un dediği şey ile kapının ağzında durdu Minghao. Duyduklarını idrak edemedi en başta. Ettiğinde ise içinde büyük bir üzüntü hissetti. Onu işten çıkarmamışlardı. Aksine bilmediği bir sebepten kovulmuştu. Hem de Wonwoo istediği için.

"Ne yapmak istediğini anlamıyorum Wonwoo. Onu kovmazsam eski haline dönmekle tehdit ettin beni."

Minghao o an yıkıldığını hissetti. Başından aşağıya kaynar suların tamamen dökülerek eriyip bittiğini hissetti. Tüm vücüdunda katran karasına bulanarak yanarak dağılan bir şeymiş gibi hissetti.

Kidult | WonhaoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin