Minghao günlerini Wonwoo ile geçirmeye gittikçe alışıyor yeni başladığı bu işte kovulmayacağına inancı gittikçe artıyordu. Bunda etrafın sanki çok büyük bir şey yapıyormuş gibi görmelerinin de etkisi vardı.
Doğruyu söylemek gerekirse Wonwoo gün geçtikçe daha normalleşiyor gibiydi. Belki de sürekli onunla olduğu için kendisine böyle geldiğini düşünebilirdi ancak Wonwoo öncekine göre daha fazla konuşuyordu. Bunun herkes farkındaydı. Ortalıklarda daha çok dolanıyor ve sesi daha çok çıkıyordu.
O gün bütün haftanın yorgunluğu üzerine binmiş gibi hissediyordu kendini. Sabah erkenden geldiği koca binada üzerini değiştirip omuzlarını ovalayarak Wonwoo'nun odasına girdi. Yarının kendisi için tatil olmasının hayalini kuruyordu. Wonwoo çoktan uyanmış oturduğu yerde yine boş boş duvarı izliyordu.
"Günaydın."
Bileğindeki saate baktı. Kahvaltı ettikten sonra bugün fiziksel kontrollerini sağlayacak ve günü böyle bitirecekti.
"Günaydın."
Halen kendisine cevap vermesine alışamamıştı. Önceden yüzüne bile bakmayan Wonwoo gerçekten daha da iyiye gidiyordu. Aldığı tek kelimelik mutluluk ile kocaman gülümsedi.
"Hadi kahvaltıya gidelim."
Uzun zamandır personellerle birlikte yemekhanede yiyorlardı. Bu da günlük bir rutin haline gelmişti. Wonwoo kendi için sıraya giriyor istediklerini doldurtuyor ve Minghao ile birlikte ufak sohbetlere ederek kahvaltı ediyordu. Diğerlerinin bu rutine alışması uzun zaman almıştı.
Yemekhanenin fazlasıyla kalabalık olması başta rahatsız edecek bir durum olsa da Wonwoo çok kontrollü ve rutinine sağdıktı. Bu yüzden bir şey olacak diye hiç dert etmiyordu. Yemekhanede görevli insanlar bile Wonwoo'ya selam verir olmuştu.
Yine de Wonwoo dışarıya kendisine olduğu gibi açık değildi. Belirli kişilerde işe yarıyordu ve bu listede en başında Minghao ile Doktor Jihoon vardı. Gerisi biraz yavaştan geliyordu sanki. Cevapsız kalan selamların ardından ellerinde kahvaltıları ile boş buldukları ilk yere yerleştiler. Minghao mutlulukla önündeki yiyeceklere baktı.
"Felaket acıktım."
Daha erken gelebilmek için evden kahvaltı etmeden çıkıyordu ve uzun yolculuğu onu acıktırıyordu. Daha fazla beklemeye takati kalmadığı için çatalının tüm uçlarını çılgınlar gibi batırıp ağzını tamamen doldurdu.
"Yavaş ye."
Ona emir veren yüze karşı şişkin yanaklarını yüzünden ağzını açamıyordu. Başını olumsuz anlamda salladı. Aradaki sessizliği arka masalarındaki sohbet doldurdu.
"Halen burada olmasına inanamıyorum. Bay Lee onu herkesin önünde reddetmesine rağmen yüzsüz gibi gitmiyor."
Minghao kim hakkında konuştuklarını anlar gibi olduğu için sessizce bekledi. Bir diğeri az önceki şeyleri söyleyene sitem etti.
"Sus, duyacak şimdi!"
Etrafına bakındığında ise yan masadaki Yardımcı Doktor Soonyoung'u fark etti. Masalar rası boşluk olsa da bu sohbeti duyabilecek kadar yakındaydı ancak umursamıyormuş gibi duruyordu.
"Duyarsa duysun! Onun gibi yapışkan birinin bunları söylemesi gerek. Kimse yüzüne söylememiş ki halen burada."
Minghao tamamen doldurduğu ağzındakileri çiğnemeyi bitirmemesine rağmen sinirle yuttu.
"Böyle yapışkan tiplerin ne kadar aptal olduğunu bilemezsin. Birkaç kere yüzüne söylesen bile anlamaz."
Tamam, kendi mevzusu değildi ancak Minghao şimdiye kadar hiçbir mevzuda sessiz kalmamıştı. Kesinlikle bu sözleri bardağı taşıran son damlaydı. Yerinden kalkarken sandalyesini bilerek daha da geriye itti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kidult | Wonhao
FanfictionÇocuk ruhlu Xu Minghao güç bela yeni bulduğu işte gönüllü denek Wonwoo ile tanışır.