yorum yorum yorum
_
Minho sabah uyanıp yanında Jisung'u görünce bir şaşırsa da aklına dün olanlar gelince sakinleşti. Telefonunu alarak Changbin ve Seungmin'e onlara acil gelmeleri hakkında mesaj attı.
Jisung uyanmasın diye sessiz sessiz çıktı odadan. Kahvaltı hazırlamalı mıydı? 'Anasını satayım ben kendime hazırlıyor muyum da ona hazırlayacağım!' Kendi düşüncesine hak verip banyoya girdi. Elini yüzünü yıkayıp mutfağa gitti.
Kendine kahve yaparken düşünüyordu. Neden almıştı Jisung'u eve? Neden suya atladığında bir şey olacak korkusuyla peşinden girmişti? Ya da neden yanında uyumuştu? Kendi kendine cevap veremiyordu. Merak ettiği bir çok şey vardı; mesela o böyle sorularla boğuşurken Jisung uyandığında aynı sorularla boğuşacak mıydı?
Hazır olan kahveyi eline aldı. Başka şeyler düşünmeye çalışsa da aklını kurcalıyordu tüm bunlar. Kısa bir süre sonra kapı çalınca düşüncelerini biraz olsun kafasından atacağı için mutluydu. Hızlıca gidip kapıyı açtı. "Bak acil dedin kalktım yataktan geldim. Acil değilse harbi sikerim belanı." Evet yine Changbin. Yine uykusundan uyandığı için sinirli...
Seungmin onun arkasında göz deviriyordu. "Sus artık Changbin gelene kadar söylenip durdun zaten." Changbin'in kenara çekilmesini beklemeden girdi içeri. Changbin de onu takip etti.
Minho ne olduğunu anlamamıştı kapıyı kapatıp salona gitti peşlerinden. "Bir şey içer misiniz?" Nezaketen sormuştu arkadaşlarına. Changbin ağzını açıp kahve isteyecekti ki Minho devam etti. "İstiyorsanız biliyorsunuz mutfağın yerini, gidin alın." Gözlerini devirip Minho'nun elindeki kupayı aldı. "Kabasın."
"Konuya gir yoksa imdat diye bağıracağım artık." Minho dün Jisung ile konuşunca Jeongin'e hak vermiş ve arkadaşlarıyla da bu konuyu konuşacaktı. Tam konuya girecekken odasından çıkan Jisung ile herkesin gözü o tarafa kaymıştı. "Hasiktir lan." Changbin ağzı beş karış açık üzerinde Minho'nun kıyafetleri olan Jisung'a bakıyordu.
"Lan anlaşma yaptınız da herkes birbirinin arkasından iş mi çeviriyor?" Minho ne diyeceğini bilemeyip sadece arkadaşlarına bakıyordu. Olayı tamamen yanlış anlamışlardı. "Noluyor amına koyayım? Ne bakıyorsun Changbin mal gibi." Jisung en sonunda çemkirmişti hepsine. "Asıl size noluyor ya?" Seungmin çatık kaşlarıyla Minho'ya döndü.
"O kadar laf söyledin Jeongin'e. Aynısını sen yapıyormuşsun."
Changbin en sonunda şoku üstünden atmış ve patavatsızca sormuştu. "Seviştiniz mi lan?" Bunu duyunca Jisung ve Minho ikilisi önce birbirine bakmış ardından kahkaha atmaya başlamışlardı. "Saçmalama." Jisung kahkahasının arasında söylenmişti.
"Ne saçmalam Jisung? Benim kıyafetlerimi giyiyorsun, benim odamdan çıkıyorsun. Öyle anlaması normal değil mi?"
Jisung oturdukları kanepeye yaklaşarak bir yastık aldı. Gülümseyerek tam Minho'nun kafasına attı. "Eski hâline dönmüşsün."
"Bakın benim sabrım taşıyor. Ne oluyorsa anlatın çabuk." Seungmin ikisine de kötü bakışlar atarak konuşmuştu. Tabii ki Jisung ile aralarında bir şey olsa ona kızmazdı. Ama Jeongin'e o kadar yüklenmişti, şimdi kendinin aynısını yapıyor olması saçmlalıktı.
"Dün ben iyi değildim. Minho ile karşılaştık. Bir de ben biraz suya girmiştim ıslandım. Minho da evim yakın falan dedi. Üzerimi değiştirdim sonra uyuyakalmışım olan bu." Minho'ya döndü. "Anlatmadığım bir şey?"
Minho biraz düşündü. "O güzel dakikalar."
"Ben güzelce amına koyacağım şimdi."Minho sinir bozucu gülümsemelerini Jisung'a yolluyor. Biraz da dudaklarını büzüyordu. Jisung'un gözleri dudaklarına kayınca hemen kafasını Seungmin'e çevirdi. "Öyle yani. Gidiyorum ben." Kapıya doğru ilerledi Jisung. Minho da ayağa kalkıp kapıya kadar peşinden gitti. "Teşekkür ederim Minho."
"Bir öpücükle ödeşiriz." Minho gülümseyerek yanağını uzattı Jisung'a. Minho yüzüne vurulmasını beklerken yanağına değen dudaklarla gözleri fal taşı gibi açıldı. "Ödeştik o zaman." Kapıyı açıp evden çıktı Jisung. Minho hâlâ ne olduğunu idrak edememişti. Bir de üstüne kalbi saçma ve düzensiz atmaya başlamıştı.
"Lan gelsene." Changbin'in bağırmasıyla tarnstan çıkmış salona arkadaşlarının yanına girmişti. Kanepeye oturup direkt söze girdi yoksa Seungmin'in bir şeyleri anlayacağından emindi.
"Dün Jisung ile karşılaştık anlattı işte. Hyunjin ve Jeongin hakkında konuştuk biraz. Belki siz yalan söylemeye mecbur bıraktınız falan dedi. Haklı da özellikle ben çok üzerine gittim bu konu da. Bir de mesajları gösterdi Hyunjin ben onlarla konuşayım diyordu. Jeongin de daha çok cephe alırlar sana demiş."
"Haklı."
"Kesme lan sözümü." Changbin'e dönüp koluna vurdu hafifçe. "Neyse işte. Hyunjin de alsınlar sen üzülme yeter falan demiş. Bilmiyorum belki de korktuğum gibi arada bırakmayacak onu."
"Salaksın ki. Neden bıraksın zaten?" Seungmin ellerini göğüsünde birleştirmiş kanepede iyice yayılmıştı. "Benim o konuda bir şüphem yoktu zaten. Ama yalan söylemesine kırıldım işte." diye devam etti.
"Ben Hyunjin'e gıcığım evet ama Jeongin onunla mutlu olacaksa yapacak bir şeyimiz yok gibi." Changbin geldiğinde eline aldığı soğumuş kahveyi içti.
"Konuşalım o zaman. Kendini kötü hissediyordur."
"Siz konuşun o benimle konuşana kadar konuşmayacağım ben." Seungmin pozisyonunu bozmadan söylendi.
Minho telefonunu çıkararak hemen Jeongin'e mesaj attı. Bir an önce aralarının düzelmesi gerekiyordu. Jeongin de bunu bekliyormuş gibi mesajına anında cevap vermiş koşar adımlarla Minho'nun evine gelmişti.
Zil çalınca Changbin kapıyı açtı. Jeongin mahçup bir şekilde gülümseyip içeri girdi.
Kanepede oturan arkadaşlarına başıyla selam verdi ve ayakta beklemeye devam etti. Arkasından gelen Changbin onun mahçup halinde gülümseyip omuzlarından tuttu. "Azarlanacak çocuk gibi bekleme otur şuraya."
Jeongin onun dediğini yapıp oturdu. Gergindi. Başını aşağı eğmiş elleriyle oynuyordu. "Ben üzerine çok geldiğimi düşünüyorum. Bu yüzden özür dilerim senden." Jeongin başını kaldırıp Minho'ya gülümsemişti. "Ben özür dilerim asıl sizden. Yalan söylememem gerekiyordu."
Changbin kolunu Jeongin'in omzuna attı. "Yalan söylemeye mecbur bıraktık sayılır." Jeongin, Changbin ve Minho'ya sarıldıktan sonra geldiğinden beri kendisi hariç her yere bakan Seungmin'in yanına ilerledi. Seungmin hâlâ ona bakmamak için direniyordu.
"Özür dilerim Min, en çok senden özür dilerim." Seungmin ona dönmeden yandan Jeongin'e baktı. Büzülmüş dudaklarıyla karşısında mahçup bir şekilde duran Jeongin'e dayanamayıp sarıldı.
Ayrılıp koluna bir tane geçirdi. "Gerizekalı ne kadar kırıldım haberin var mı? Bir de bu konuda en çok ben destekliyordum seni."
"Özür dilerim gerçekten ya."
"Tamam neyse oldu bitti. O Hyunjin itine söyle çiçek çikolata alıp istesin seni." Changbin gülerek söylediğinde hepsi kahkaha atmıştı.
"Onlara gerek yok Jeongin'i alıp götürebilir çok uğraştık biraz da o uğraşsın." Minho'nun söylediğiyle Jeongin kaşlarını çatıp karşısında dikilmeye başladı. "Madem öyle ne trip atıyorsun be?!"
Minho da ona karşılık ayağa kalkmış; "Ben yalan söylemene kızıyorum, ağzına sıçarım senin çocuk." diyince Jeongin hemen Changbin'in arkasına saklanmıştı.
Bir süre daha gülüşüp sohbet ettiler. Daha doğrusu biraz Jeongin ile uğraştılar. Sonra olay bir anda bugün Jisung ve Minho arasında olanlara döndü. Jeongin duydukları karşısında kısa bir şok geçirdi. Bir süre de Minho ile uğraştılar.
Jeongin en sonunda tuvalete kaçıp telefonunu cebinden çıkardı.
.instagram.
[yangin size bir mesaj gönderdi!]
yangin
hyunjin
beni sevmene izin veriyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
inattendu, stray kids
Fanfiction-hyunin, minsung, changlix, chanmin (texting, story) @againstbitches #2 changlix, 09.06.23 #1 chanmin, 24.06.22 #1 felix, 03.06.22 #2 minsung, 11.06.22 #1 changbin, 03.07.22 #2 hyunin, 26.06.22 #1 bangchan, 04.08.22 #1 chan, 04.08.22 #2 minho, 14.10...