Çadırdan içeri girdiğimde Saliha'nın yatağa uzanmış, telefonu ile oynadığını gördüm. Tişörtü biraz açılmıştı ve ince beli hafiften belli oluyordu. Gözlerimi ondan çekip çantama yöneldim, bu arada onun da bakışları bana dönmüştü.
Onun kazağın çıkarmamıştım üzerimden çünkü yağmurlu bir hava var gibiydi, bu yüzden hafif bir esinti vardı. Kenarda duran telefonumu da aldım.
"Nereye?" diye sordu, kafamı ona çevirdim, yeniden telefonuna gömülmüştü. Müdürün saçma sapan konuşmalarından kaçmak için çadırda durmuştu tüm gün neredeyse. Arada çıkıp beni kontrol edip yeniden uzanıyordu.
"Kader ile ormanı gezeceğiz biraz." dediğimde anında gözlerini bana çevirdi ve saniyeler içinde oturur pozisyona geldi.
"Kader, sen, orman..." dedi ve ardından bakışlarımı eşofmanıma çevirdi. "Dar eşofmanı..." dehşetle konuştu. Dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Gitmeyeceksin." dediğinde, bu sefer alayla gülüp tek kaşımı kaldırdım.
"Gitmeyeceksin derken? İzin mi aldım dalyarak." elini yere koydu ve destek alarak daha çok doğruldu.
"Yani lütfen gitme." dedi gözlerini kırpıştırıp. Dişlerimi tatlılığı ile sıkıp elimi yumruk yaptım. Eğer kendimi tutmasaydım şimdi onu burada evire çevire si- öpecektim.
"Gidiyorum, kudur." dediğimde sinirli sinirli baktı yüzüme. İyice aşk kuşuna dönmüştüm, yeterdi bu kadar.
Sırıtarak bakışlarımı çektim ve çadırdan çıktım. Kader ve Beyza çadırların gerisinde beni bekliyorlardı. Evet sadece Kader ile gitmeyecektim ama sırf delirsin diye öyle demiştim.
Ben birkaç adım atmıştım ki yeniden çadırın sesi geldi. Muhtemelen o da çıkmıştı anında. Arkadaşlarının önünden geçerken onlar gülerek sohbet ediyorlardı.
"Ela, yürüyün ormana gidiyoruz." sanki bir padişahın sefere çıkma fermanı gibi ciddi bir sesle söyleyince kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum.
"Aa bu ayı acıktı, avlanmaya çıkacak." dedi Ela kahkaha atarak.
Yürümeye devam ederken onların sesi daha az gelmeye başladı. Kader ve Beyza'nın yanına gittiğimde onlar bir konu hakkında sohbet ediyorlardı. Beni görünce yaslandıkları ağaçtan ayrılıp yürümeye başladılar.
Birkaç adım atmıştık ki yoğun gürültü gelince arkama dönüp baktım, Saliha'nın tayfası güle eğlene arkamızdan gelmeye başlamışlardı. Tabii arkadaşları bu sebep için geldiklerini bilmiyorlardı.
"Nası gülüyorlar yav, yabani hayvan geldi sandım arkamızdan." dedi Kader arkaya bir bakış atıp. Ona sırıttım.
"İnşallah buranın yerlilerini rahatsız ederler de saldırıya falan uğrarlar." Benim salak hariç tabii ki.
İkisi de gülerken ben de sırıttım. Biz etrafa bakınırken onlar da arkada saçma sapan muhabbetler yapıp gülüşüyorlardı.
"Saliha şuradaki uzun ağaç var ya..." dedi Ela, Saliha'nın 'ee' diye cevap verdiğini duydum arkadan. "İşte o sana girsin."
Arkadakiler hayvan gibi gülerken biz üçlü olarak bu espri karşısında yüzümüzü buruşturduk. Onlara hâlâ gülmeye devam ediyorlardı.
Biz önde onlar arkada yürümeye devam ederken ormanı öyle bir dolanmıştık ki akşam çökmüştü. Bazen onlar başka tarafa doğru yürüseler de daha sonra yeniden arkamızda beliriyorlardı. Bazen de bize laf atıyorlardı ama biz aldırmıyorduk. Geldiğimiz yerde etrafıma bakındım, gerisinde öyle uzun ağaçlar vardı ki ay ışığı bile zor vuruyordu.
"Geri dönelim bence." dediğimde Beyza ve Kader dönmeye pek istekli değillerdi. Onların amacı zaten akşam saatinde ormanda durmaktı ama ben korkuyordum. Hele ki korku hikayelerinden sonra.
Biz geri arkaya döndüğümüzde gereksiz tayfanın da seslerinin yavaşça kesildiğini gördük. Yorulmuş olmalıydı lar, çünkü en son Ela tek elle ağaca tırmanmaya çalışıyordu.
"Hadi geri dönelim." Saliha bize bakıp döndüğümüzü anlayınca bu dahice fikri ortaya attı. Arkadaşları da ona katılırken yine bizim arkamızdan gelmeye başladılar.
Biraz ilerledikten sonra, değişik bir ses gelince aniden herkes adımlarını durdurdu. Kaşlarım çatık bir şekilde sesin geldiği yönü takip ederken kalbim hızlı hızlı atıyordu.
"O neydi lan." dedi sessizce Betül. O zaman bize yakın durduklarını anlamıştım.
Bu sefer daha büyük bir ses ve yaprak çatırtısı geldiğinde artık dayanamayarak küfür ederek arkama döndüm.
"Kul euzu birabbinnaassss..." Saliha korkuyla dua okumaya başlarken, arkaya doğru koşmaya başladık.
"Ananı sikim, ananı sikim..." Ela öyle bir bağırıyordu ki şimdi zaten o şey neyse daha da peşimizden ayrılmazdı.
Biraz koşup daha sonra nefesimiz kesilince soluk soluğa durduk. Ellerimi dizime koyup hafifçe eğildim ve nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Ama bir türlü düzelmiyordu, yüzümü buruştururken, herkesin nefes sesi kulağıma doluyordu.
"O neydi lan öyle?" dedi Betül korkuyla.
"Cin miydi lan." Ela nefes nefese konuşuyordu.
"Ya anma anma." sinirle söylendi Betül.
"Siz cidden cin olduğunu sandığınız için mi kaçtınız?" dedi Kader şok olmuş bir şekilde, ama orada bir 'inanamıyorum' ifadesi gizliydi.
"Ya kızım şaka mısınız siz?" dedi Beyza gülerek. "Ben de bizim gibi yabani hayvan falandır diye korktuğunuzu düşündüm."
Kader ve Beyza onlarla dalga geçerken sesimi çıkarmadım. Çünkü ben de öyle sanıp kaçmıştım, nedense yabani hayvan olma ihtimali hiç aklıma gelmemişti. Yabani hayvan olsa bizim elimizde daha güçlü silahımız vardı; Saliha.
"Biz ne taraftan kaçtık?" diye sordu Kader. Herkes eliyle farklı bir yeri gösterirken, birkaç saniye bakıştık. Saliha derin bir nefes aldı.
"Yarrağı yedik." dedi olayı özetleyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMAMIN KIZI -LEZ
RomanceUmay: Ele gelince şapur şupur, bize gelince yarabbi şükür. Saliha: Siktir amk ibnesi. @khaleessiiii 'nin kitabının gxg şeklinde uyarlanmış halidir. {texting- metin karışık}