''Selam anne'' anneme sırıtarak baktım annem yanıma yaklaşıp gülümseyerek saçlarımı okşamıştı ''seni küçük Channie. Bu aralar sana kırgınım oğlum. Sürekli şehirde işim var diyerek çıkıyorsun. Yoksa bir kurt ile mi buluşuyorsun?'' suratı kızgın bir ifade aldığında ona baktım.
''Tabii ki de hayır anne. Benim bir kurtla ne işim olabilir ki? Sadece sarayda sıkılıyorum'' dediğimde gülümsedi ve yanağımı öptü. ''Tatlım dikkatli olmalısın yanında kris ve kardeşin Jongin olmadan tek başına gezme. Biliyorsun kardeşin sana çok düşkün ve Suzy ile sıkılıyorlar'' gülümsedim.
''Peki anne. Suzy ve Jongin neredeler? İkisi de bu aralar ortalıkta görünmüyorlar'' diyip parmak uçlarıma basarak zıpladım. ''Suzy'nin odasındalar. Kız kardeşin bu aralar odasından çıkmıyor. Ve Jongin de onu keyiflendirmeye çalışıyor'' gülümseyip önünde eğildim.
''İzninizle anneciğim'' kafasını sallayıp geçmem için izin verdi. Koşar adımlarla Suzy'nin odasına çıktım ve kapıyı açtım ''Küçük fareler ne yapıyorsunuz?'' dediğimde Suzy bana bakmadan kitaplarına geri döndü.
Yüzümü asarak ikisine de baktım ''hey küstünüz mü? Ama ben sizi çok seviyorum'' dudak büzdüğümde ikisi de bana baktı. ''Hyung biz de seni seviyoruz ama sürekli bizi ihmal etmen hiç hoş değil'' dediğinde Suzy kafasını salladı.
''Evet oppa. Çok kıskanç biriyim ve sevgiline söyle ondan nefret ediyorum'' tısladığında yatağına ilerleyip sıkıca sarıldım. ''Benim minik Suzy'im gel bakalım abisinin güzel meleği. Seni ne kadar çok seviyorum biliyorsun'' kıkırdadığında omzumu ısırdı ''seni uzun dev oppa. Çok sıkıldım hadi şehre inelim lütfen. Yada ormana gidelim olmaz mı?'' ona baktığımda sırıttı.
Jongin kafasını sinirle sallayıp ''ormanda bir ağaç gördü. Bir çocuk ağaçlarla konuşuyordu. Suzy'nin dikkatini çekti hyung'' dediğinde Suzy sinirle eşyaları onun üzerine savurduğunda kai ışınlanarak arkama saklandı.
''Yaah! Seni... Seni öldürücem oppa. O çocuk benden çok senin dikkatini çekti'' büyük bir ilgiyle aşağı çoküp Jongin'in kalktığı sandalyeye oturdum ''kardeş kavgası ha? Mükemmel'' kıkırdadığımda Suzy özel gücü sayesinde bütün kitapları benim üzerime gönderince kahkaha atarak ''sanmıyorum'' dedim ve bütün kitapları yaktım.
''Hey onları neden yaktın ki? Benim onlarla işim oluyor oppa!!'' diye çığlık atarak ayaklandığında ikimiz yer değiştirdik ve ben kitapları kafama yedim. ''Hey dur! Ağh seni küçük fare, Baekhyun yenilerini getirir. Ağh cidden'' kafamı ovduğumda bana bakıp kıkırdadı.
++
Ormana gittiğimizde Suzy elimi tutuyordu. Ağaçların arkasından başımı ağrıtan
bir uğuldama yükseldi. Yerime hareket edemezken durdum. ''O-oppa iyi misin?'' Suzy seslendiğinde yere çöktüm. Başım çok ağrıyordu. Jongin yanıma ilerlediğinde ''hyung iyi misin? Ne oldu? Yine o uğuldamalar mı?'' kafamı salladığımda yavaşça beni kaldırdı. ''Baek hyun'a gidip haber vereceğim. Suzy tehlikeye girdiğiniz anda benimle nasıl haberleşeceğini biliyorsun. Ve nasıl kendinizi koruma altına alacağınızı da. Hiçbir şeyden çekinme'' dediğinde gözlerimi kapatmış ve kendimi karanlığa bırakmıştım.
++
Oturmuş Kuba'nın olduğu odada kitap okumaya devam ederken aniden birisi içeri ışınlandı ''K-kai?'' seslendiğimde kafasını salladı ve bana yaklaştı. Karanlıkta esmer teni belli olmuyordu. Sadece koyu kahverengi parlıyordu ''Baek hyung. Chanyeol hyung'um iyi değil'' gözlerimi kırpıştırdığımda bana baktı ''n-ne oldu J-jongin? O iyi mi?'' diyebildim. Kafasnı 'bilmiyorum' anlamında salladı.
Gittiğimizde yerde ağlayan bir Suzy ve önünde yatan Chanyeol ile karşılaşmıştım. ''C-chanyeol!!'' bağırarak yanına geçtiğimde kollarında kutsal kitabımız olan 'Kubanın' işareti olan adamlar son bir sıvıyı da Chanyeol'un üzerine döktüğünde. Suzy ağlayarak.
''G-göremiyorum!! Lanet olsun !! N-ne yapıyorsunuz? Oppa!!'' diye bağırarak ağlıyordu. Yanlarına yaklaşıp gözlerimi üzerlerine diktiğimde beni fark etmişlerdi. Koşarak yanlarına gittim ve yakıcı ışığımla onları cam küreye hapis ettim.
Jongin koşarak Yeol'un yanına gittiğinde kalbim teklemeye başlamıştı. Chanyeol'un ellerinde ateş topları olmasına rağmen elleri bembeyaz, saçları ve kıyafetleri ıslak, sadece onun üzerinde esen bir rüzgar ve etrafında yatak şeklinde oluşmuş şekilde kanlar içinde yatıyordu. ''Y-yeol'' bedenim benden izin almadan yerimde çakılmama sebep olmuştu. Kalbim oraya gitmemi söylerken aklım aksi yönü tercih ediyordu. Öleceğinden korktuğum için hareket edemiyordum.
Sonunda derin nefes alıp titreyerek yanına yaklaştığımda yere çöktüm ve sıkıca sarılarak kulağına fısıldadım ''seni kutsal kitap koruyucularının bu hale getirmesi benim suçumdu. Onları bulup öldüreceğime söz veriyorum sevgilim''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK
Teen Fiction''Seni seviyorum Baekkie'' demişti. Yavaşça yaklaşıp alnımı öptü. 'bende seni seviyorum aptal dev ama söyleyemem artık vazgeçme zamanı *KUBA* bize izin vermiyor. Eğer senden vazgeçmezsem *KUBA* seni yok eder. Sadece ruh olarak yaşarsın ve bu bizim ı...