Anmar Dağına gitmek için hazırlıkları yapıyordum. Kris de diger yandan gerekli olan iksirleri Suho'dan almaya gitmisti. Baekhyun'a daha açıklamamıştım. Kısacası bunu Kris geldiginde açıklamak için gidecektim.
Kapı açıldığında o tarafa baktım. Kris yanında Baekhyun ile gelmişti. Benim cennetten düşmüş meleğim ağlıyordu. Yanıma yaklaşmasını bekledim. Yüzünü kaldırmaya bile tenezzül etmeden kafasını kalbimin olduğu yere koydu. İpeksi saçlarını okşadım.
"Baekkie neden ağlıyorsun huh? Bak gerçekten ağlamana gerek yok" kafasını salladı. Gözlerini gözlerime sabitleyip gülümsemeye çalıştı.
"Chan g-gelemeyeceksin. Ben korkuyorum gitmesen huh? Burda kalsan. Beni benden alıp kendini tehlikeye atmasan?"Ona baktım. Yalvaran gözlerle süzdü beni. Gülümsedim ve yanaklarını okşadım.
"Eğer seni bırakacaksam, alsınlar benden kalbimi meleğim. Birşey olmayacak bana güven. Gerekli herşeyi aldık" dememe kalmadan dudaklarımı öpmeye başlamıştı. Biraz eğildim ve karşılık verdim. Hemen de geri çekilmişti."Sus chan. Seni kimse benden alamaz. Şimdi bana sıkıca sarıl ve git. Seni bekleyeceğim. Hemen gelmeyeceksin biliyorum ama hemen gelmeye çalış chan" gülümsedim ve dudaklarına öpücükler koyup geri çekildim.
"Geri döneceğim baek. Ne olursa olsun geri döneceğim" son kez alnına öpücük bırakıp onu gönderdim...
*1 Saat Sonra*
Hala karanlık bir mağara da ilerliyorduk. Arada bir Kris ile saçma espiriler yapsak da ikimizin de gülecek gücü yoktu. Ne kadar gizlese de korkuyordu. Ben hic saklama geregi duymadan gosteriyordum. Kardeşim içindi. Ben sırf bu yüzden bile ölüme giderdim.
"Kris döndüğümüzde ne yapacaksın? " bana bakıp gülümsedi. Elindeki taş parçası ile oynayarak cevapladı.
"Aslında kraliyet işlerine geri döneceğim için çok düşündüm sayılmaz Chan" küçük bir kahkaha attım."Çalışkan Kris ha? Yoksa kendini yanında çalışan koruma yüzünden mi bu kadar işe veriyorsun huh? Adi neydi? Buldum Tao!" Yine kahkaha atarak ona baktığımda elindeki tasi sertçe koluma fırlattı. O da yetmezmiş gibi omzuma atlayarak dengemi kaybetmemi sağladı ve ben tutunacak yer bulamadığım için yere kapaklanmıştım.
"Chan seni burada öldürüp cadılara veririm ve kimse benim olduğumu bilemez!" Tısladığında omzumu silkip gülümsedim. Kendini haklı çıkarmaya çalışıyordu.
"Ne var lan yalan mı? Basbaya onun için. Biz birlikte büyüdük bana yalan atamazsınız Bay Kris" gözlerini devirip güldü.
"Evet etkileniyor olabilirim ama fazlası değil Chan!" Kahkaha atmıştım yine ve yine. Ilerlemeye devam ettiğimizde mağaranın içinde ki kayaların parlaması üzerine Baek'im aklıma gelmişti. Ne güzel de parlardı beni gördüğünde. Çok özlemiştim..."Chan buradan sonra biraz dikkatli olmalıyız. Trisin bölgesine yaklaştık" dediğinde kafamı salladım. Tris en büyük büyü yeteneğine sahip cadıydı ve anlaşma içinde olsak da hem kurtlar hemde vampirlerle uğraşmayı severdi. Fakat aralarında iyi cadılar da vardı. Bütün zamanlarını iyi geçirerek harcayan cadılar. Tabiki Tris onlardan değildi. Lanet olası benim atalarımın çoğunu yok etmişti.
"Kris açıkçası burası fazla güvenli gibi duruyor" bana bakıp belini tamamen japlayan çantadan iksir çıkarıp minik bir damlayı mağaranın taşlarından birine döktü. Etraf aniden ölen cadıların fısıltılarıyla oluşan sözlerle kaplandığında kocaman gözlerle ona baktım.
"Gerçekten de cok güvenli Prens Yeol" göz devirip önüme döndüm. Cadıların her biri aynı şeyi tekrar ediyordu ve bu da sanki mağarayı ayakta tutan birşeymiş gibi etrafı sağlamlaştırıyordu. Bütün cadıların sesini tiz ve kulak tırmalayıcı o ses kaplandığında kris tıslayarak önüme geçti."Oooo Prens Yeol ve onun kadim dostu gardiyan Kris? Burada ne işiniz var? Ama bilmeniz gerekir ki gizli girmek sizin için ölüm olacaktır! " Krisi önümden çekip Trise baktım. Düzgün bir yolla belki halledebilirdim.
"Tris bizim birşeye ihtiyacımız var. Ve bir anlaşma yapabiliriz diye düşünüyorum. Sence de uygunsa?" ona mimiksiz bir halde bakarken sarı ve bazı yerleri kırılmış dişleri ile sırıtıyordu. Açıkçası midem fazlasıyla bulanmıştı.
"Aynı şeyleri mi düşünüyoruz Prens Yeol?" Kafamı hafifçe salladım. Ona istediği şeyleri verecektim. Kris koluma dokunup gözlerime baktı. "Bunu onu öldürerek halledebilirim Chan. Herhangi birşey yapmana gerek yok!" Kafamı salladım. O anda cadılar kraliçesi bağırarak "Tris hiçbir anlaşma yapılmayacak! Yakalayın onları! " diye bağırmıştı. Kris hızla önüme geçtiğinde mağara kıpkırmızı olmuştu.
Buradan çıkmamız için kaçmalıydık!
(Bölüm çok uzun değildi fakat giremiyorum. Bazı sorunlardan dolayı. Okuyun ve oy verin :) devamı gelecek umarim hikayeyi unutmamissinizdir. Sizi seviyorum)
-MusHyun
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK
Teen Fiction''Seni seviyorum Baekkie'' demişti. Yavaşça yaklaşıp alnımı öptü. 'bende seni seviyorum aptal dev ama söyleyemem artık vazgeçme zamanı *KUBA* bize izin vermiyor. Eğer senden vazgeçmezsem *KUBA* seni yok eder. Sadece ruh olarak yaşarsın ve bu bizim ı...