''Ben Bay Jung'un oğlu Min Ho prens hazretleri'' dediğinde. Yeol ona gülümsedi ve bana baktı. Kafamı anladığımı belirtecek şekilde salladım. Madem yeol beni kıskandıracaktı. Bende kıskandırabilirdim ki. Sonuçta benim de çok yakışıklı tanıdıklarım vardı. ''Baba Taemin de bugün gelecekti. Biliyorsun buraya gelmeyeli bayağı oldu. Bu nedenle onu almaya gitmek istiyorum izninizle'' dedim babama seslenirken. Yeol elleri ile oynarken bana baktı. Sen göreceksin pis koca kulaklı maymuna benzeyen yoda! Babam bana döndü ve kafasını salladı ''yanında giderken birkaç koruma al oğlum. Sonuçta Taemin seni çok seviyor. En azından buraya geldiğinde sıkılmaz'' dedi. Ayağa kalkarken içeri Taemin girdi. Aptal kapıyı tıklatmamıştı. ''Af edersiniz Kral'ım ben toplantıda olduğunuzu bilmiyordum. Misafirleriniz ve sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim'' dedi. Gülümsedim ve ayağa kalkıp ona sıkıca sarıldım. Tae böyleydi. ''Bir dahakine olmasın Taemin. Baban için geldiğini biliyorum. O şuan aşağıda hazırlıklar için uğraşıyor. Baekhyun toplantıdan sonra gelecek'' dedi. ''Bunlar da Vampir Kralı Bay Park ve oğlu Prens Yeol. Onlara da selam vermelisin Taemin'' dedi. Tae biraz bozularak onların da önünde eğildi. Yeol umursamazca cevap vermezken Min Ho onu neşelendirmek için birşeyler diyordu. Şuan sinirlerim altüst olmuştu. ''Kralım izniniz olursa biz biraz gezmek istiyoruz tabiki izin verirseniz Kral Byun'' dedi yeol. Gözlerim kocaman ona bakarken başını ovarak izin istediğini gördüm. ''İyi misiniz Prens Yeol?'' dedim. Bana baktı ve gülümseyerek ''Biraz midem rahatsız ve başım ağrıyor Prens Baek'' dedi. O yine burada etkileniyordu. Suho eğer hissediyorsa bana yine kızabilirdi. Abim ve aptal kardeşim bu toplantıdan kurtulurken ben burada yeol hastayken yardım edemiyordum. ''İsterseniz sizi ben gezdirebilirim Prens Yeol?'' diyerek öneride bulundum. Gülümsedi ve kafasını salladı.
+++++
''İyi olduğunu pek sanmıyorum istersen seni hastaneye götüreyim yeollie?'' dedim. Bahçede bir ağacın altına uzanmıştı. Başı çok ağrıdığı için çok da sesli konuştuğum söylenemezdi. Kafasının olduğu hizaya oturdum ve kusursuz yüzünü inceledim. ''Baekkie bana şarkı söyler misin? Cennete ulaştıran sesini duyarak başımın ağrısı gidecektir'' dediğinde yanağına eğilip öptüm. ''Peki yeolcuk seni uzun olup hala çocuk olan dev'' dedim. Gülümsedi. Cennetten bile güzel gülümsemesini bana sundu.
''Sence birgün tanrı seni benden alacak mı?
Eğer öyle olacaksa seni saklayacağım
Bırakmadan bekleyeceğim ve alacağım
Geleceksin, beni unutamazsın
Geleceksin ve beni öpeceksin
Tıpkı öncesindeki gibi,
Beni bulduğunda ki gibi
Seni saklayacağım''
''SENİ SAKLAYACAĞIM. BIRAKMAYACAĞIM''
Sonunu birlikte söylediğimizde ellerimi tuttu. Gülümsedim ve saçlarını okşadım. ''Yeol, biliyorsun eğer bütün ırklar birbirine girerse yeni anlaşma sonucu biz ayrılacağız. Yani kutsal kitaplar ayıracaklar-'' sözümü kesen mırıldanmayı dinledim.
''Öyle birşey olmayacak baek. Biliyorsun ki Elf'ler ve Cadılar hala anlaşmaya uyuyor'' gülümsedim ve kafamı salladım...
******Chanyeol*******
Toplantı odasına doğru yürüdüm. İçimde bir endişe vardı. Babam sürekli uykusuzdu ve bu bazı şeylerin kötü olacağını bana bildiriyordu. Gardiyanlara baktım. Birisi kapıyı açtı. İçeri girip selam verdim.
''Beni çağırmışsınız majesteleri'' merakla bana bakan suratları inceledim. Babam huzursuzca kafasını salladı. Her zaman anlayışlı olmuştu.
''Yeol senden birşey isteyeceğim. Anmar Dağına gidip hiç erimeyen kardan getirmen gerekiyor. Eğer bu olmazsa JongIn'in yetişkinlik töreninde sorunlar olabilir'' kafamı olumlu anlamda salladım.
''Ama majesteleri orası Cadılar tarafından korunuyor ve Cadılar buna izin vermezler'' diyip sustum. Gözlerinden endişe akıyordu.
''Biliyorum oğlum, sadece bunu JongIn'e sormadan sana söyledim. Anmar Dağı gizli büyülerle kaplı olduğu için hiçbir güç etki etmiyor. Sadece en iyi kılıç ustası oraya gidebilir. Ve bu kılış ustası kraliyet ailesinden olmak zorunda. Sen çok iyi bir kılıç ustası tarafından eğitildin, seninle birlikte Kris de öyle. Sen iyi bir savaşçı olduğundan bunu yapabilecek seviyedesin oğlum'' gözleri bıkkınlıkla açıp kapanırken kafamı salladım.
''Bunun için beni seçmeniz bir onur majesteleri'' gülümsemeye çalıştım. Herşeyden uzak ve yorucu geçecek bir geziden sonra buralarda ki son zamanlarımı geçirmeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARK
Teen Fiction''Seni seviyorum Baekkie'' demişti. Yavaşça yaklaşıp alnımı öptü. 'bende seni seviyorum aptal dev ama söyleyemem artık vazgeçme zamanı *KUBA* bize izin vermiyor. Eğer senden vazgeçmezsem *KUBA* seni yok eder. Sadece ruh olarak yaşarsın ve bu bizim ı...