Nerita'nın bir efsanesi varmış.
Evvel zamanlardan kalma, asırlar öncesine dayanan bir efsaneymiş.
Tanrılar'ın çiçeğine yazılan, tüm evreni sarsan türden... Tüm küçük çocukların ilgiyle dinlediği, kulak vermemeye çalışanın dahi zihninde canlanacak akıl almaz bir hikaye.
Derler ki güneş sabah doğduğu zaman, onunla beraber Işık tanrıçası da uyanır, ısı ve ışığını güzel gezegenlerinde hissettirmeyi çok sever. Hatta gündüzleri eğlenceler güneş doğduğu gibi başlarmış, insanlar ve insanüstüler gündüzün kendilerine verilen en büyük nimet olduğunu düşünürlermiş.
Tanrıça da bu eğlencelerden geri kalmaz, mutlaka halkın arasına karışırmış. Onlarla beraber şarkılar söyler, danslar edermiş. Mutluluğunu insanlar arasında bulurmuş. Tanrıların rekabet içerisinde asırlardır yaşadığı Olimpos'ta ona huzur veren ufacık bir şey dahi yokmuş. İnsanlar, zamanın kıymetini Tanrılardan iyi biliyor ve anı sonuna dek yaşıyorlarmış, bu da Tanrıça'yı en çok çeken, cezbeden şeymiş.
Kayıplara karışmadan önce.
Derler ki Tanrıça'nın tapınağı güneş tapınağına gün doğmadan evvel giren lanetlenir, gün doğumunda giren ödüllendirilir. Peki ya neden böyledir, hiç kimse sorgulamış mıdır?
Güneşin ışığına, göğün karalığına; günün berraklığına ve gecenin huzuruna aşık olan bir genç sorgulama hakkını kendinde görmüştür. Arafın çocuğu.
O ki, gri teriminin kendisiydi. Karanlık Ana ve Gün Ana'dan gücünü alan, babası Tanrıların Tanrısı olan... O evrenin kendisiydi, dengenin kendisi.
Öyle ki yıldızlara baktığında yıldızlar mutluluktan kayar, aşkı ile alev alev tutuşurmuş.
Gözleri öyle güzelmiş ki, göğün maviliğini, evrenin karanlığını içinde gizlermiş.
Saçlarında yıldızları saklarmış, her saçları kıpırdadığında etrafa yıldız tozları saçılırmış.
Teni kar beyazı, ışık değdiği an göz kamaştıran türdenmiş. Ona bakabilen herkes, böyle güzel bir varlığın bir Tanrıça olduğunu düşünürmüş.
Kimisi güzelliğinin Afrodit'in bir hediyesi olduğunu dile getirir, kimisi ise Afrodit'in güzellik uğruna öldürebileceği belki de 2.kadın olabilecek kapasitede olduğunu söylermiş. Güzellik tanrıçasından da güzelmiş...
Bilmezlermiş ki kendisi zaten bir Tanrıça'nın tek ve biricik kızıymış. Güzelliği annesinden gelirmiş, fakat annesini doğru düzgün bile tanımazmış..
Bir gün güneş doğmadan evvel Güneş tapınağına gitmiş. Kapıları ne kadar zorlasa da içeri asla adımını atamamış. Çabalamış etmiş, en sonunda kapı büyük bir gürültü ile açılıvermiş. İçerinin büyük bir ışıkla dolu olduğunu görmüş, gözleri kamaşmış. Bir anda sert rüzgarlar esmeye başlamış.
Göz kapaklarını zorlayan ışık azalınca endişelenerek gözlerini açmış. Karanlığın ta kendisi, tapınağın içine girmeye, orayı yıkmaya çalışıyormuş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nerita'nın Kalbi (Düzenleniyor)
DiversosGün geçtikçe yıkıma sürüklenen gezegenlerin, günahkar ve çaresiz insanlarının hikayesine hoş geldiniz. "Her şey bir kırgınlıkla başladı. Afsız biten kırgınlığın sonu da yıkım olur. Nasıl bilmezsin? Her şey bir hataya bağlı... Pişmanlık vücudu sardı...