2 HAFTA SONRA...
Sokaktan gelen korna sesiyle irkilerek kan ter içinde uyandı. Her gece aynı şeyleri tekrar tekrar yaşıyordu, sanki o kabustan hiç uyanamayacak gibi hissediyordu. Gözlerini açtığında yine aynı kabusu gördüğünü anlayıp üzerindeki pikeyi kafasına kadar çekip tekrar uyuyacakken odanın kapısı yavaşça açıldı ve kapının gıcırdayan sesiyle birlikte Nurcan Hanım içeri girdi. Yatağa yaklaşıp, köşesine oturdu ve titreyen elleriyle örtüyü açıp Akın'ın koyu dalgalı saçlarına dokundu. Terden sırılsıklam olan saçlarının arasında parmaklarını gezdirerek,"Hadi yakışıklı oğlum benim, kalk artık. Okula geç kalacaksın. Hocaya söz verdim bugün gideceksin diye. Devamsızlıktan kalacaksın yoksa."
Akın gözlerini açmadan uykulu sesiyle annesine, " Ne okulu anne ya, gitmeyeceğim ben okula falan."
"Oğlum sen de üzme beni. Hadi kalk ne olur benim için. Ben kahvaltını hazırlıyorum, hadi kalk duşa gir, hazırlan sen de. Bugün okula döneceksin. İtiraz istemiyorum"
Babasını kaybetmesinin üzerinden tam iki hafta geçmişti. Koca iki hafta.. Akın bu süre boyunca kendini odasına kapatmış, adeta sessizlik yemini etmişti. Yemeğini bile odasında yiyordu, annesinin ısrarları olmasa onu bile yapmayacaktı neredeyse. Nurcan Hanım'ın odadan çıkmasıyla birlikte gözlerini açtı. Öylece hiç hareket etmeden tavana bakıp düşünmeye başladı. Daha ne kadar devam edecekti bu sessizliği, artık kalkması gerekiyordu. Yavaşça doğrulup elleriyle yataktan destek alarak ayağa kalktı. Ayaklarını sürüyerek kapıya doğru gitti, kapının arkasında asılı olan havluyu alıp banyoya gitti.
Sokaktan gelen "Akın! Akıın!" seslerini duyan Aysel mutfak penceresinden aşağıya baktı ve seslenenlerin Mert ve Hasan olduğunu gördü.
Hasan, "Günaydın! Akın uyandı mı Aysel abla, bugün okula dönüyor değil mi?" dedi.
Aysel, "Uyandı, uyandı. Hadi siz de yukarı gelin, kahvaltı yapıp gidersiniz." diyerek çocukları çağırdı.
Mert, " Yok abla, biz burada bekliyoruz, zaten geç kaldık. Hem biz ona en afillisinden çifte kaşarlı tost yediririz. Siz hiç merak etmeyin." dedi.
Akın o sırada banyodan çıkmış, üzerini giymiş, saçlarını elleriyle gelişigüzel düzelterek hızlı adımlarla kapıya doğru gidiyordu. Nurcan Hanım, oğlum bir şeyler ye diyemeden, Akın ayakkabılarını alıp hızlıca çıktı. Sokakta onu bekleyen Mert ve Hasan'ı görünce hafifçe başıyla selamladı ve hadi der gibi eliyle işaret edip yürümeye koyuldu.
Mert, Akın'ı tekrar dışarda görebilmenin verdiği heyecanla ona arkasından sarılarak, " Keke, iyi ki döndün be!" dedi.
Hasan,"Dönecek tabi lan, yoksa valla adam toplayıp o odayı basacaktık." diye güldü ortamın havasını yumuşatmak istiyormuşçasına.
Mert, " Odayı mı basacaktın? O biraz sıkar oğlum." diyerek güldü ve elini Akın'ın omzuna attı ve yürümeye devam ettiler.
Akın, sessizliğini bozmadan yürümeye devam etti. Mert ve Hasan sanki orda değillermiş de boşlukta yürüyormuş gibiydi. Okulun sokağına döndüklerinde Akın durdu ve iki saniyeliğine okula doğru baktı.
O sırada Mert, " Özlemişsindir keke." dedi tebessüm ederek.
Hasan, Akın'ın sırtına yürümeye devam edelim der gibi dokundu ve okula doğru ilerlediler.
Okulun önündeki kalabalık Akın'ı biraz rahatsız eder gibi olmuştu. Günlerce kalabalıklardan uzak, odasında tek başına kalan Akın bir an duraksadı, nefes aldı ve yürümeye devam etti Mert ve Hasan'ın bir iki adım gerisinden.
Mert bir anda sol tarafa yöneldi, hemen 9-10 metre ileride bir grup genç kavga ediyor gibiydi.
"Ne oluyor lan yine orada?" diyerek koşar adımlarla olayın olduğu yere doğru gitmeye başladı. Hasan da onu takip etti. Akın umursamaz ve yavaş adımlarla peşlerinden yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENDELE
ActionAkın, isteksiz adımlarla yavaş yavaş kapıya doğru giderken, ' Ne var amınakoyim!' dedi ve Hasan'la Mert'i iki yana iterek ortalarından geçip başını kaldırıp içeri baktığında karşısında kocaman karanlık bir salonun ortasında koşan, kum torbalarıyla ç...