Akın, Mert ve Hasan, salondan çıkıp mahalleye doğru yürüdüler. Mert içindeki heyecanı daha fazla bastıramadan Hasan'a dönüp, "Nasıldım ama Haso, aslında bizde de iş varmış ha.. " dedi.
Hasan, "Yaa, ne demezsin! Oğlum adam seni on saniyede devirdi lan!" diye alaycı bir tavırla cevap verdi.
Mert, "Ne var oğlum, ben de öyle sabah akşam o salona gidip hayvan gibi çalışsam benim de karşımda kimse duramaz, yıkar geçerim herkesi." dedi.
Hasan " Hee, tabi tabi! Tayfun Amca da öyle diyordu zaten... Biz kim, spor yapmak kim oğlum! Aç karnımızı zor doyuruyoruz, bu zengin bebelerinin yapacağı iş, bize göre değil." dedi sitemkar bir tavırla.
Akın, tam bu esnada araya girerek, "Boş yapmayın iki dakika, anlamadınız mı daha, Hoca'nın ne yapmaya çalıştığını?" dedi ikisine birden bakarak.
Mert, " Harbiden keke, niye böyle bir şey yaptı bu herif, bizi niye götürdü ki oraya?"
Akın, " Adam, gözümüzü korkutmaya çalışıyor işte. Öyle pata küte kimseye dalmayın, el elden üstündür diyor işte kendince, anlasanıza."
Hasan, "Aynen aga, bana da öyle geldi. Tabi bu hıyar, sazan gibi, adamın oltasına gelip girmeseydi o ringe, daha iyi olacaktı ama." dedi Mert'e bakarak.
Mert, " Ya ne yapsaydım oğlum, adam bize korkak mı deseydi? Ben, orda hepimiz için girdim o ringe." dedi.
Akın, " Neyse ne, beyler! Siktir edin şimdi bunları, akşam şu diğer mevzuyu konuşalım detaylı bir şekilde. Araya bir şeyler girdi, ertelendi bayadır." dedi Mert'e imalı bir bakış atarak.
Mert, "Aynen aga, hadi ben kaçtım. Geciktik yine, peder caz cuz yapıyor sonra malum." deyip babasının oto tamir atölyesinin yolunu tuttu.
Hasan, " Ben de kaçıyorum keke, benimki bekliyordur. Dünden para verdi, şunun nevalesini götüreyim." dedi mahallenin büfesini göstererek ve gitti.
Akın az sonra, ileride onu bekleyenin ne olduğundan habersiz bir şekilde yürümeye devam etti. Tam evinin olduğu sokağın köşesinden döndüğünde, kafasında hissettiği şiddetli bir acıyla yere yığıldı. Yarı açık gözleriyle üç dört kişinin üzerine çullandığını gördü ve ellerindeki sopalarla vurup tekmelemeye başladılar. Akın her ne kadar çabalasa da kafasına aldığı darbe yüzünden ayağa kalkamadı. Kendini korumak için dizlerini karnına çekip kafasını kollarının arasına aldı. Tekmeler durup, ona saldıranların geri çekildiğini fark ettiğinde başını hafifçe kaldırdı. Yüzü gözü kanlar içinde kalmıştı, kafasına vurulduğunda açılan yarıktan yüzüne akan kanı elinin tersiyle sildiğinde önünde durup ona bakanın, sabahki kavgada dövdüğü çocuk olduğunu gördü.
Çocuk, Akın'a doğru eğilerek, "Öyle her boka ulu orta burnunu sokarsan, adamı böyle ezerler işte." dedi ve arkadaşlarına hadi gidelim der gibi eliyle işaret etti ve uzaklaştılar.
Akın, var gücüyle duvara doğru yaklaştı ve duvara yaslanarak ayağa kalktı. "Hepinizi öldürecem lan, hepinizi!" diye bağırdı arkalarından son gücüyle. Zar zor yürüyerek evin önüne kadar geldi ve kimseye görünmeden odasına çıktı. Birkaç parça temiz eşya alıp, hızlıca banyoya girdi. Yaralarını temizleyip üzerini değiştirdi ve banyodan çıktığında abisiyle göz göze geldi. Sendeleyerek ona doğru yaklaşan abisi belli ki yine içmişti.
Abisi elini Akın'ın omzuna atarak, "Yine üzerine vazife olmayan işlere burnunu soktun, değil mi?" dedi.
Akın, abisinin omzuna attığı elini iterek, "Şu haline bak, yazık! Acıyorum sana!" dedi ve odasına gitmek için arkasına döndü.
Abisi, "Her şeyi çok iyi biliyorsun, değil mi? Bir bok bildiğin yok!" diye arkasından bağırdı.
Akın, odasına girip hemen yatağının yanı başındaki komidinin üzerinde duran babasının fotoğrafına bakarak " Ahh bee baba..." diye iç çekti ve yatağına uzanarak acı içinde gözlerini kapattı. Bu onun ilk acılar içinde kalışı değildi. Son olacak gibi de görünmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENDELE
ActionAkın, isteksiz adımlarla yavaş yavaş kapıya doğru giderken, ' Ne var amınakoyim!' dedi ve Hasan'la Mert'i iki yana iterek ortalarından geçip başını kaldırıp içeri baktığında karşısında kocaman karanlık bir salonun ortasında koşan, kum torbalarıyla ç...