Bankada oturmuş üzümlü suyumu içerken bir yandan içimde duran çocuk deli gibi içimde oyun oynuyordu. Arada oturup Joker gibi kahkaha atmak istiyordum, içimde olan bu hislere karşı kendimi sakinleştiremiyordum.
Felix benden hoşlanıyordu.
Beni yıllardır fark etmeyen çocuk benden hoşlandığını itiraf etmişti.
Gözlerim etrafımda onu ararken okul binasının arkasına saklanmış beni izleyen sarı saçlı civciv görmemle gülümsemem daha da artmıştı.
Onu gördüğümü anlamış olmalı ki ellerini arkasına koyarak yanıma yaklaştı. Yüzünü indirmiş bana bakmamayı tercih ediyordu, ayağa kalktım ve çenesinden tutup kaldırdım.
"Neden bana bakmıyorsun?"
Felix çocuk gibi omuzlarını silkti ve başka bir tarafa bakmaya başladı.
"Hislerim karşılıksız biliyorum, kendimi bu kadar kolay ele verdiğim için kendimden utanıyorum."
Alt dudağımı dişledim ve sırıttım.
"Bu konu hakkında konuşmadık mı? Kendini bu kadar ezdirme diye."
Nazik bir şekilde konuştum ve gülümsedim, Felix gözleri yerde konuşmaya başladı.
"Konuştuk, ama yi-"
Yeni fark etmiş olmalı ki gözleri anında büyüyüp bana baktı.
"Hyunj- Hyung bu konuşmayı nerden biliyorsun?"
Gülümsedim ve ellerimi boynunda birleştirdim.
"Belki de o kişi benimdir Felix?"
Onun şaşkınlığı aksine ben gülümseyip ona bakıyordum.
"Sen şaka yapıyorsun?"
Elini ağzıyla kapatıp bana bakıyordu, onun şaşkınlığı aksine gülüp duruyordum. Felix birkaç kahkaha attı ve mutlulukla bana bakıyordu.
"Nasıl? Sen olduğuna emindim son anda vazgeçtim..."
Felix anladım aslında diye birkaç makale sıralarken ona gülümseyerek bakıyordum. Elini, elime kenetledim ve onunla aramda olan minik aralığı da kapattım.
"Anlatacağım."
Felix'i de yönlendirip banka oturmasını sağladım. İkinci aldığım hiç açılmamış üzüm suyunu olan uzattım, ama nazikçe reddetti.
"Hyung.."
"Hyung lafını beğenmedim."
"Ne diyebilirim ki başka Hyung'dan başka?"
Felix şu ana kadar gördüğüm en nazik insandı şakasız, şakalar yapardı ve şakalar arasında bile karşı taraf kırılmasın diye şapşal kelimesini kullanırdı. Zaten şakaları da ciddi olmazdı. Bunu onu tanıyanlar da en az onun kadar bilirdi.
"Hyunjin demek de bir seçenek."
Güldüm, benim gülmem ile o da gülmüştü.
"Şu an bu ortamda olduğumuza inanmıyorum."
Eliyle yanaklarına doğru tutmuştu, yüzümü ona yakınlaştırdım ve sırıttım.
"Benim de ateşime baksana çıkmış mı?"
Felix şakasına elini yumruk yapıp omzuma vurdu.
"Dalga geçmesene."
Kahkaha attım, ne yapmam gerektiği hakkında bir fikrim yoktu. Gerçekten hiçbir fikrim yoktu. (Y/n: benim de yok inan. Ana verdim yazıyorum.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Levanter » Hyunlix✓
Fanfiction"Bir çocuk var. Baştan aşağıya lavanta kokulu. Her yanından geçtiğimde derin lavanta kokusunu uzaktan alabiliyordum." note: Kelime benzerliğinden lavanta kelimesini ön plana almadım kesinlikle... umarım seversiniz anlık gelen ilham perileriyle yazıp...