"Yıldızların hırsızları mı var? Tutamam, tutamam..."
Lee Felix..
Her aynaya baktıkça karnımdaki ağrı tekrardan kendini hissettiriyordu, önce yüzümü elliyordum, sonra ise karnımı... Yüzüme aptal bir sırıtış oluştu; artık karnımdaki kemikleri sayabiliyordum.
Bir ayda bir insan en fazla ne kadar fazla kilo verebilirse o kadar kilo vermiştim. Yüzüm küçülmüş, çene hatlarım ön plana çıkmıştı. Kollarımdaki kaslar gittikçe azalıyor, gücümü toplayamıyordum.
Ailemin Hyunjin'le olan ilişkimi öğrenmesinin birinci ayı dolmuştu, her homofobik aile gibi iyi karşılamadılar. Hyunjin'den uzaklaşmamı istemişlerdi, ben de kabul etmemiştim.
Tabii ki karşılıksız kalmadı, yemek yiyemez ailedeki kimseyle konuşamaz hale gelmiştim. Okulda bana verilen harçlık artık verilmiyor, akşam yemeğinde bir avuç yemek yiyebiliyordum. Eskiden kavga etsek bile beraber olduğum ailem, bana sırtını çevirmiş psikolojik olarak zarar veriyordu.
Aynadaki eriyen vücudumu ellerimle kapatmaya çalıştım. Sanki ellerimle kapattığımda kusurlarım yok oluyormuş gibi yaptığım bu harekete güldüm.
"Olması gerektiği gibi Felix, eriyorsun. Bu dünyadan yok olana kadar erimeye devam edeceksin."
Hyunjin bunu ilk fark ettiğinde endişelenmişti, sürekli bir şeyler alıp gizli gizli çantama koyuyordu. Sadece bununla kalmıyordu, para almadığımı fark edince ya iki tane alıyor ya da kendi yemeğini zorla yedirmeye çalışıyordu.
Ona son olayları anlatmamıştım, ailemin yaptıklarından haberi bile yoktu bu yüzden. Ona bahsetmemem çok yanlış bir şeydi, ilişkimiz için. Her şeyin farkındaydım, ama benimle uğraşıp kafasını yakmasını istemiyordum.
Gay olarak aileme en kötü şeyi verdiğim gibi onun da korktuğu şeyleri yaşadığımı bilmesini istemiyordum.
Soruyorum, kim haklı peki? Sevdiği için uğraşıp sorunun kaynağını araştıran Hyunjin mi? Sevdiği üzülmesin diye gerçekleri ondan gizleyen ben mi?
Siz demeden söyleyeyim, suçlu benim. Her konuda olduğu gibi burada da haksız olan bendim. Aileme göre duygularımda yanlış olan da..
Okul için çıkardığım kıyafetlerimi giyinip omuz çantamı kafamdan geçirdim. Ekranın her yeri parçalanan telefonuma bakıp buruk bir şekilde gülümsedim.
Dünkü kavgada hasar alan şey telefonum ve kalbim olmuştu. Bana fiziksel olarak bir zarar olmasa da psikolojik olarak aynı şeyi diyemezdim.
Babamın bana bağırması ve yasaklar koymasındansa her gece dayak yemeyi tercih ederdim.
Çatlak olan telefonumun üstündeki isimle içim bir hoş olmuş, gözlerim dolmuştu. Ne zaman mutsuz olsam hissediyormuş gibi beni arıyordu.
Tournesol...
Onu bu şekilde kaydetmiştim; bu kelime Fransızca da "Ayçiçeği" demekti.
"Alo? Aşkım, nasılsın?"
Hyunjin'in uykulu olduğunda çıkan uyuşuk çıkan sesine karşılık sırıttım ve iki elimi de telefonuma koyarak kulağıma daha da çektim.
"İyiyim sevgilim... Sen?"
Hyunjin'in aldığı derin nefes ile nefesimi tuttum. Hyunjin ne zaman önemli bir şey diyecek ise bunu yapıyordu.
"Felix.. diyetini bırak lütfen. Uyandığımda dün çekildiğimiz resme bakıyordum. Her geçen gün daha da kilo veriyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Levanter » Hyunlix✓
Fanfic"Bir çocuk var. Baştan aşağıya lavanta kokulu. Her yanından geçtiğimde derin lavanta kokusunu uzaktan alabiliyordum." note: Kelime benzerliğinden lavanta kelimesini ön plana almadım kesinlikle... umarım seversiniz anlık gelen ilham perileriyle yazıp...