Hwang Hyunjin...
Sevgili Hyunjin;
Yazamaya nereden başlamalıyım inan hiçbir fikrim yok. Açıklaması karmaşık bir durum, muhtemelen içinde yine de bana oluşan bir kırgınlık vardır. Üzgünüm, bazı şeyler böyle gerekti. Senin daha iyi bir hayat sürmen için bu gerekliydi, aksi takdirde bu köy dışında seni okutmak bizi aşabilirdi. Olayları merak ediyorsun, değil mi? Daha fazla uzatmadan başlayayım.
Ben, amcan ve eski dostumuz beraber arabada dolaşıyorduk. Amcan sürücü koltuğunda, eski arkadaşımız hemen yanında ve ben ise en arkada oturuyordum. Amcan o günün başlarında biraz alkol kullanmış, ehliyeti olan tek kişi de amcan olunca arabayı kullanmak için kendisini şartlamış. Bu yüzden de bize bir şey dememişti.
Başta her şey harikaydı, konuşup gülüşüp eğleniyorduk. Ta ki amcanın gözü kararana kadar. Fazla heyecan gülüşme enerjisini etkilemişti bir anda dikkati dağılıp kenarda park halinde bulunup traktör vagonuna çarpana kadar.
Üç kişi bindiğimiz arabadan iki kişi çıkmıştık. Amcan kafayı yiyecek gibiydi o gün, kenara çökmüş en yakın arkadaşının katili olması gerçeğiyle yüzleşmeye çalışıyordu. Amcan ailenin gurur kaynağıydı; herkes tarafından sevilirdi. Ailede tek okuyan kişiydi, gözümüzde çok büyük birisi gibiydi o zamanlar.
Bense basit bir çiftçiyim, seni en kaliteli okullara götürecek gücüm yetmezdi. Okul fiyatları her yıl gittikçe artıp duruyordu. Sen de daha dünyaya gelmiştin, senin benim gibi bir hayat asla istemedim.
Bu yüzden amcanla anlaşma yapmıştı, suçu ben üstlenecektim o da sana sahip çıkacaktı.
Sözünde gerçekten duruyordu.
Ailenin utanç kaynağı olmuştum bu yüzden de sana benden asla bahsetmediler. Babanın katil(?) olarak bilmeni istemedikleri için.
Senden özür dilerim, belki istediğin bu değildi ama buna kendimi zorunlu hissettim.
Yanımda teker teker gözyaşlarını döken Felix'i görünce dudaklarımı çizgi yaptım, elimi beline götürüp kendime çektim.
''Hangi ara ağlamaya başladın sen?''
Felix burnunu çekti ve kaşlarını çatarak konuştu.
''Ağlamıyorum ben.''
Ona emin misin? der gibi bakıp sırıtmama devam ettim. Felix sweatinin koluna yüzünü götürüp silmeye çalıştı.
Ne hissetmeliydim?
Bunca zaman bana bakan amcamın babamın hayatını mahveden kişi olmasına mı eski dostlarının oradan sağlam çıkamamasına mı üzülmeliydim, bilmiyorum. Ben onun çok sevmediğini hatta umursamadığının farkındaydım, ama bunun altında yatan nedenin bu kadar derin bir şey olmasını beklemiyordum.
Ağlamıyordum, onun veriği karar zorla saygı duymak için kendimi zorluyordum.
Yanımda duran sulu gözlü sevgilimin sweatinin kolunda tuttuğu kafasını oradan kaldırdım ve minicik yüzünü avuçlarımın içine aldım. Narin çenesinden tutup bana bakmasını sağladım, dudaklarına minicik bir öpücük verdim. Yavaş yavaş yüzümü çekip gülümsedim.
''Onun verdiği karara saygı duymaya çalışıyorum, her ne kadar hayatımı zorlaştıran bir karar olsa da.''
Bakışlarımı sağ tarafa çekip tekrar ona döndüm, ''Bu karar olmasa seninle belki hayatımın bambaşka evresinde karşılaşacaktım ya da hiç karşılaşmayacaktım. Bana kattığı iyi şey sanırım sadece bu, ha birde Minsung çifti var.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Levanter » Hyunlix✓
Fanfiction"Bir çocuk var. Baştan aşağıya lavanta kokulu. Her yanından geçtiğimde derin lavanta kokusunu uzaktan alabiliyordum." note: Kelime benzerliğinden lavanta kelimesini ön plana almadım kesinlikle... umarım seversiniz anlık gelen ilham perileriyle yazıp...