(Önceki bölümü okuduğumuzdan emin olunuz💃🏽)
Telefonu yavaşça cebime koydum ve yeni çiselemeye başlayan gökyüzüne yüzümü çevirdim. Burnunun üstüne inen su damlasıyla yüzümde bir gülümseme oldu. Aklıma yeni okuduğum kitabın sözleri geldi; Bu dünyada hiçbirimiz gözyaşlarımızdan utanmamalıyız; çünkü, katı kalplerimizi çölleştiren kumların üzerine dökülen yağmur gibidir gözlerimizin yaşı.
Bu yaşıma kadar ağlamaktan asla utanmadım, duygularımı gösterip yaşamaktan da. Hayat bazen yıktı bazen dağılmamı sağladı, ama günün sonunda hep bir güneş ışığı çıkardı karşıma. Öyle bir ışıktı ki sanki hissin ipleri var gibi beni kendine çekiyordu; çekmesiyle burnuma gelen lavanta kokuları sarıyordu etrafıma.
Başımı gri bulutlardan kaldırdım ve önümde duran pembeli çocuğu gördüm. Bir eliyle kafasını tutuyor, düşünceli bir şekilde gökyüzüne bakıyordu. Son adımlarında ani heyecan oluşmuştu. Koşar adımlarla hemen yaklaştım.
"Merhaba Hyung-"
Sözüne devam etmesine izin vermeden onu kollarım arasına aldım. Kollarımı beline sıkıca sardım ve kafamı omzuna koydum. Felix'in vücudunun biraz gerilemesini sağlamıştı. Şaşkınlığı geçer geçmez elleri sırtımda yerini bulmuştu.
Ondan yavaşça ayrıldım ve elimi çenesine koydum. Bu hareketimle gülümsedi ve bir eliyle diğer elimi tuttu.
"İçeri geçelim yağmur bastıracak gibi, keşke çıkmadan önce havaya baksaydım."
Felix'in hareketiyle elimi çenesinden çekmiş, yanıma koymuştum. Bir eli elimde bizi marketin içine yönlendirdi.
"Ne düşünüyordun?"
Aniden sorduğum soruyla Felix "Ha?" dedi ve bana baktı. Onun şaşkın ifadesine gülümsedim ve zaten üst üste olan ellerimizi kenetledim.
"Ben gelmeden önce havaya bakıp bir şey düşünüyor gibiydin."
Felix gülümsedi ve cips reyonuna doğru ilerledi.
"Ha o mu? Aklıma bir söz takılmıştı, onu düşünüyordum."
Kaşlarımı yukarıya kaldırdım ve geldiğimiz cips reyonundan bir cipsi avcuma aldım.
"Öyle mi? Hangi söz?"
""Yağmur yağarsa görüşemeyiz, gelmem" diyordu birisi, o da içinden "Bugünkü yağmuru fark etmemiş olacağını düşündüm, yine de gelmedi." diyordu."
Dediği kitabı biliyordum.
"Beyaz Geceler, Fyodor Dostoevsky"
Felix'in bakışları tekrar beni buldu ve işaret parmağını uzatarak konuştu.
"Biliyorsun."
Onu taklit ettim ve işaret parmağımı ona uzattım.
"Biliyorum."
"Yah, benimle dalga geçme."
Elime tokat attığında elimi acımış gibi davranarak dudaklarıma götürdüm. Felix canımı acıtmadığını bildiğinden güldü ve önümüzdeki sepete üç cips birden doldurdu.
"Başka bir şey yer miyiz?"
Başımı iki yana salladım ve yüzümü ona yakınlaştırarak konuştum.
"Neler olduğunu sormayacak mısın?"
Felix benden yana döndüğünde bir elini burnunun üzerine koyarak geri çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Levanter » Hyunlix✓
Fiksi Penggemar"Bir çocuk var. Baştan aşağıya lavanta kokulu. Her yanından geçtiğimde derin lavanta kokusunu uzaktan alabiliyordum." note: Kelime benzerliğinden lavanta kelimesini ön plana almadım kesinlikle... umarım seversiniz anlık gelen ilham perileriyle yazıp...