🍻

391 47 66
                                    

3. Bölümü fişekliyorum bence seveceksiniz ayrıca Kaeya'nın bahsettiği tablo'nun resmini üste koydum.-Maki
-03
Tablomun yanına geldiğimizde Kaeya elini dudağının kenarına götürüp incelemeye başladı, gözleri kısılmıştı sanki birşey düşünüyor gibiydi, ardından yeniden bana döndü. "Çizimlerden pek anlamam açıkçası ama senin bu portren Vincent van Gogh'un 'yıldızlı geceler' tablosuna benziyor, birileri esinlenmiş galiba." Dedi alaycı bir tavırla. Aslında bu portreyi çizerken aklımda sadece Kaeya ve gözleri vardı fakat bir bakıma haklıydı, Yıldızlı Geceler tablosuyla benzer bir tablo yapmıştım.

"Eh, yani esinlenmekte kötü bir yön göremiyorum." Diyerek arkamı dönüp yürümeye başladım onu düşünerek çizdiğimi söyleyecek halim yoktu, Kaeya da peşimden geldi." Hayır beni yanlış anlama tüm içtenliğimle söylüyorum bence senin portren daha güzel." Dedi ve kolumu tuttu beni durdurmak için. Birden baskıyı kolumda hissettim ve yüzümü ona çevirip baktım, benden daha uzun boylu olduğu  için birazcık kafamı kaldırmam gerekiyordu. Kaeya'nın yüzünde çok ciddi bir ifade vardı.

Dürüst olmak gerekirse biraz korkmuştum ama Kaeya bir cevap bekliyordu. "Anladım yani kötü bir niyetin yok tabii ki çok teşekkür ederim." Dedim. Kaeya omzuma bir kolunu attı ve "rica ederim." Dedi huzurlu bir sesle, bu kendimi daha onun kolunun altında daha rahat hissetmemi sağlamıştı.

Köprünün oraya geldiğimizde bizi kocaman bir ağaç karşıladı. Hava sıcak olsa bile gölgesi kesinlikle bizi serin tutabilcek büyüklükteydi. Bu yüzden elimizdeki bira bardaklarıyla ağacın gölgesine oturduk. Kaeya baya terlediğinden dolayı üstündeki garson yeleğini çıkardı, artık üstünde sadece düğmeleri gögüs kısmına kadar kapalı olan beyaz gömleği vardı. Birasını bir kenara koydu ve yüzünü nehirin suyuyla yıkayarak ardından gözünün önüne gelen saçları eliyle arkaya itti.

Kaeyayı izlerken tüm vücudumda bir sıcak terleme hissettim ve yine her zaman ki gibi utandığım için tek elimi boynuma götürdüm ve dudağımın bir kenarını ısırdım. Kaeya yüzünü yıkamayı bitirince bana ve giydiklerime baktı. "Sence de fazla kalın giyinmemiş misin şuanda Dragonspine'de değiliz." Dedi. "Böyle rahatım, gerçekten." Diye yanıtladım ama gölgede olsak bile nem fazlaydı.

Kaeya oturduğu yerden bana uzandı ve üstümdeki kahverengi süveteri çıkarmaya çalıştı. "Yalan söyleme." Dedi gülerek. Ama o sırada Kaeya'nın yere koyduğu biranın yarısı birden süveterimin kenarına döküldü. Kaeya ellerini geri çekti ve süveterimin kenarına baktı. "Seni zorladığım için özür dilerim! İstersen yeni süveter alabilirim fakat bira lekesi suyla geçer mi bilmiyorum yani cidden kusura bakma." Dedi, gerçekten aşırı hızlı konuşmuştu ve ben onun bu endişeli yüzüne bakınca ona kızamıyordum bile daha doğrusu elimde değildi.

Hiç cevap vermedim ve süveterimi çıkarıp bende yüzümü nehirin suyuyla yıkadım. Gerçekten rahatlatıcıydı ve su buz gibiydi. Yüzümü yıkadıktan sonra elime birazcık su alıp kaeyanın üzerine fırlattım. Kaeya'nın yüzü şok olmuş bir ifadeyle bakıyordu ama yaptığım şeyden eksik kalmamak adına o da benim üzerime su fırlatmaya başladı.

İkimizde birbirimize büyük bir azimle su firlatiyorduk  hatta benim tokam su yüzünde gevşeyip açılmıştı ve saçlarım salık bir halde Kaeya'ya su fırlatmaya devam ediyordum. Bi süre birbirimize su fırlattıktan sonra durduk ve birbirimizin sırılsıklam haline bakıp gülmeye başladık, belki de bugün uzun zaman sonra ilk defa içten bir şekilde gülüyordum.

Ağacın oraya geri döndüğümüzde Kaeya yanıma yaklaştı ve elimdeki tokayı aldı. "Bağlamana yardım etmemi ister misin?" Diye sordu. "Su savaşından kuaförcülüğe geçiş yaptık." Diyerek güldüm ve Kaeya yüzündeki aynı tebessümle ıslak saçlarımı ufak bir topuz yaptı. Kendi saçları sadece ıslaktı ama bozulmamıştı çünkü tepeden sıkıca bağlanmıştı.

picture of him| KaebedoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin