•II

1.7K 67 19
                                    

Aşk.

Üç harf tek hece.

İnsanlar bunu rüyadaymışçasına yaşarlarken ben sadece acı kısmını deneyimlemiştim. Evet, belki ilk başta her şey güzel gözükebilirdi ancak daha sonra olacaklar bunların hepsini bir çıkmaza sokuyordu maalesef. En azından benim deneyimlediğim aşk böyle bir şeydi. Önce seni tatlı hayallere sokardı sonra tek bir hamlesiyle bu hayalleri kâbusa döndürürdü.

İşte bunun adı aşktı.

Benim lügatimde öyleydi.

Dorukhan Toköz. Ünlü futbolcu. Ve beşinci senesinde, çığ gibi birikmiş anatomi kitapları içinde kaybolan ben. Komik değil mi? Dorukhan gibi birinin benimle ne gibi bir ilişkisi olabilirdi. İlk başta bende öyle düşünmüştüm. Ama ilk tanışmamız da o kadar saygılı ve akıl çelici bir tavır sergilemişti ki hayran kalmamak elde değildi. Babamın teknik direktörlüğünü yaptığı kulübün sezon sonu maçlarından bir tanesine gitmiştim. Maç sonu babamı tebrik için soyunma odalarının olduğu bölüme giderken herkesten önce ilk o çıkmıştı odadan. İkimiz de koridorun ortasında birbirimize bakıyorduk öylece. Kaç saniye ya da dakika geçti bilmiyordum bile ancak gözlerimi ondan alamamıştım. O günkü ilk çırpınışlarını hatırlıyordum. Kalbim kuş olup kafesinden çıkmak istemişti kırılacağının farkında olmadan.

İzin verdim. Ben, o kafesin kapılarını bile isteye açtım.

Sonra zorla kapattım. Acıya acıya geri dönmek zorunda kaldı o kuş.

Sonraki her sezon maçına gitmeye çalıştım. Kazandılar mı? Tebrik etmek için gittim o koridora. Kaybettiler mi?
Üzgün olduğumu söylemek için gittim bu seferde. Onu görmek için sürekli bir bahane uydurdum. Bana karşılık vermeseydi belki de her şey sessizce yitip giderdi ama o kuşu besleyen bir şeyler vardı onda.

Sonra alıp kendi elleriyle öldürdü.

Bir buçuk yıl. Koskoca bir buçuk yılda öyle özgürce ve mutlu bir şekilde dolandı ki o kuş onun etrafında...

Bazı günler huzurla gözlerini kapatabildi başını yastığa koyduğunda. Bunun adı mıydı aşk diye sorgulattırmıştı mesela bana ilk kez. Belki ilk başta öyleydi fakat sonra derin bir yaraya döndü o aşk.

Her bana baktığında o kuşu özenle kanat çırptıran Dorukhan Toköz, tek bir gecede kanatlarını koparıvermişti en olmadık yerinden.

Bir erkek. Bir kız. Ve alkol.

Tanıdık bir sahne olmalı, öyle değil mi?

Sadece doğum günü için sürpriz yapmak istemiştim. Elimdeki pasta ve hediyeyle açtım kapıyı. Sessizce girdim mutfağa. Yaktım mumları. Bin bir zorlukla taşımaya çalıştığım pasta, gördüğüm manzarayla yeri boylamıştı bir saniyede. O sese uyanan Dorukhan ise başını önce solundaki çıplak bedene daha sonra kapıda yaşlı gözlerle onu izleyen bana çevirmişti. O yataktan çıkıp üstünü giyene kadar ben çoktan kapıyı çarpıp çıkmıştım.

O, kuşun kanatlarını koparmıştı ben ise kafesi zincirlemiştim.

Abim ve Aysun olmasaydı asla toparlanamazdım kısa sürede. Abim biri yüzünden perişan halde olduğumu biliyordu ancak o birinin Dorukhan olduğunu bilmiyordu. Öğrenmemesi çok daha iyiydi. Bunun yerine öylesine üniversitede ki bir çocuğun adını vermiştim. Tabi ertesi gün mor gözle okula gelerek benden hesap sormuştu.

Aylar sonra ilk defa geçen günkü partide gördüm. Sorun olmamıştı onu görmem çünkü orada olacağını biliyordum. O böyle şeyleri kaçırmazdı zaten. İçimde ki tüm o acıyı bir gün bastırmam gerektiğini de biliyordum ve bunu, aylar sonra görsem de kırıntı derecesinde bile bir şeyler hissetmeyince onaylamış oldum. Bir daha bu acıyı çekmek istemediğimdendi zincir vuruşum o kafese.

Trouvaille • Altay BayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin