•VII

1.2K 61 9
                                    

Ghostly kisses-Garden

Bazen tüm sorumluluklarına rağmen her şeyden kaçmak, uzaklaşmak istiyordu insan. Gülünçtü. Çünkü her ne kadar istesek de asla gerçekleştirmeye cesaretimiz olmazdı. Ve öylece istediğimizle kalırdık... Bende kaçmak istemiştim; çıkılamaz kadar karışık olan bu labirentten.

O'ndan. Hissettiklerimden.

Yapamadım. Ne ondan kaçabildim ne de bu hissettiklerimden. Her geçen gün biraz daha acı çekiyordum çünkü gittikçe durdurulamaz bir hal alıyordu. Kırılmış olmasına rağmen kanatlarını çırpıyor bununla yetinmeyip her çırpışında acıyla tekrar dönüyordu kafesine. Ben nerede hata yaptım diye düşündüm. Aptal bir parti de göz göze gelmiştik ilk. Daha doğrusu onu bana bakarken yakalamıştım. Ve sanki evren bizi birleştirmek istercesine sonrasını getirmişti işte.

Göğüs kafesimde yaşayan kuşun sonunu da öyle...

Zayıf biri değildim ama onun karşısında sürekli aciz duruma düşüyordum. Kendimi günün sonunda sürekli ağlarken buluyordum. İşin kötü yanı kendimi ondan koruyamıyordum. Her ne kadar kendimden nefret edecek olsam da itiraf ediyorum: O, bana zaaftı. Kahverengi gözleri yeşillerime değsin diye nelerimi verirdim, biliyordum. Bir kerecik, tek bir kerecik o kıvırcık saçlara dokunayım istiyordum. Sonra gözümün önüne başka bir sahne evriliyor. Koskoca duvarların aramıza örüldüğünü hissediyordum. Başka bir parti gecesinde koluna taktığı kız geliyor aklıma. Birden tüm o isteklerim zehir olup göğsümü yakıyordu.
İşte böyle yüzleşemem dediğim her şey teker teker sancı olup sokuluyordu.

Diziden gelen ani yüksek sesle irkilmiştim. Gözlerim daldığı yerden çıkarken bilgisayarda oynayan diziyi durdurdum. Dizi izliyor gibi gözüküyordum ancak düşüncelerim bambaşka yerlerde geziniyordu. Eve geldiğimde kimseye görünmeden odama çıkmıştım hemen ve bir yarım saatte orada gözyaşı dökmüştüm. Şimdi ise öylesine dizi izliyordum; daha doğrusu izlemeye çalışıyordum. Sızlayan gözlerimi tek elimle ovuşturdum. Daha fazla dayanamayınca bilgisayarı kapattım. Masamın üstüne koyarken annemin içeriden yemeğin hazır olduğunu söyleyen sesi duyuldu. Üstüme bir hırka geçirip odadan mutfağa doğru adımladım.

"Gel kızım, otur" dedi annem tabağıma biraz taze fasulye koyarken. Önümde ki sudan bir yudum aldım. Midem bulanıyordu.

"Güzelim nasıl gidiyor staj?"

"İyi gidiyor ağabey." Canım hiçbir şey istemediği için çatalımın ucuyla tabağımdakilerle oynuyordum. Ağabeyim başıyla beni onaylarken bir süre herkes yemeğine odaklandı.

"Altay'da bugün hastaneye yeğenini getirecekti. Karşılaştınız mı?" Duyduğum isimle beraber elimde ki çatal tiz bir ses çıkartarak tabağıma çarpıp masaya düştüğünde herkes başını benden tarafa döndürmüştü.

"Elis, iyi misin?"

"İyiyim, elimden kaydı sadece." Zorlukla gülümseyerek verdiğim cevapla annem ve babam tekrardan odaklarını yemeklerine vermişlerdi. Ancak ağabeyimin bakışları hâlâ üzerimdeydi. Anlardı o bir şeyler olduğunda. Hiç kaçamamıştım ki zaten.

"Hastane çok yoğundu bugün o yüzden karşılaşmadım hiç." Ancak yalan söylemekle kaçmaya çalışıyordum. Diğer türlüsü doğru değildi. Takım arkadaşını ona ispiyonlayamazdım.

"Ben aç değilim, size afiyet olsun." Diyerek mutfaktan çıkıp tekrar odama geldim. Biraz kafamı dağıtması amacıyla masamın başına oturmuştum ders çalışmak için. Beş dakika olmadan kapım tıklatılmıştı. Kimin geldiği belliydi!

"Gel, ağabey." Dedim duyması adına biraz bağırarak. Kapıyı açıp direk gözlerini bana değdirmişti. Sıcak bir gülümseme yüzünde öylece bana bakıyordu.

Trouvaille • Altay BayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin