•IV

1.4K 69 50
                                    

Tamino-The first disciple

22 yaşımda gerçek aşkı bulduğumu düşünmüştüm. Herkesin ayaklarını kesen o duyguları sonunda keşfe çıkan kalbim bana gerçekten bunu düşündürtmüştü. Ne kadar aptalmışım...

Çünkü koskoca bir buçuk yıl tamamen yalanlardan ve yanlışlardan ibaretmiş.

Güven; herkeste aradığınız ama maalesef ki bulunması zor olan. Buldum dediğiniz anda da sizi ansızın terk eden o duygu. Bir kere kaybedildi mi kolay kazanılmıyordu. Ben bunu bir buçuk yıl öncesinde çok iyi anlamıştım. Altay'a karşı bu kadar duvar örmem bundandı işte. Tekrardan birilerine güvenmek zordu kendi içimde. Duygularımı bastırmak bundan daha kolaydı benim için; o da bir yere kadar.

Şimdi ise bana bu güven duygusunu bir hiç yüzünden yitirdiğimi anlatıyordu karşımdaki manzara. Dorukhan Toköz. Ve yanında mankenlere taş çıkartacak fiziğiyle oturan sarışın bir kız. Artık şaşıramam dediğim her anda beni şaşırtmayı tekrar tekrar başarıyordu. Tebrik etmem gerek! Kendisini her geçen gün daha da rezil konumuna düşürüyordu benim gözümde.

Biz sessizce yemek yerken bir anda ikisinin oturmasıyla Altay'da olmak üzere şaşkına dönmüştük.

"Demek işiniz bitti ve beni aramadınız! Hâlbuki sizi kahveye içmeye çağırmıştım. Neyse canım, yemekte olur." Sesinden sahtelik ve alay akıyordu. Sakinleşmek adına derin bir nefes aldığımda Altay'a baktım. Yüzünün ortasına bir yumruk sallamak istermişçesine bakıyordu. Biçimli kaşları çatılmış sağ elinde tuttuğu çatalı sıkmaktan parmak boğumları beyazlamıştı. Ani bir şey yapmaması için dua ediyordum şu an. Anlamadığım şey, Altay'ın neden bu kadar sinirlendiğiydi.
Yüzümüze karşı hala pişkince sırıtan Dorukhan bir Altay'a bir bana bakıyordu.

"Seni çağırmak zorunda olduğumuzu bilmiyorduk Dorukhan." Dedi Altay elindeki çatalı masaya bırakırken. Dorukhan bu sözler üzerine bozulurken kısa sürede toparlanarak tekrardan sırıtmıştı.

"Aşk olsun Altay! Sen ve Elis'le takılma şansını nasıl kaçırırım." Adımı bastırarak söylerken bana bakmıştı aynı zamanda. Yanındaki kız bundan rahatsız olmuştu ki yerinde kıpırdandı bir süre. Dorukhan da bunu fark etmişti.

"İzninizle tanıştırayım. Melis, Altay ve Elis. Melis benim yakın bir arkadaşım." Eliyle bizi takdim ederken son sözleriyle bana dönmüştü bakışları; sanki bir şeyleri açıklar gibiydi. Onun açıklamasını dinlememi istiyorsa çok geç kalmıştı.

Tam bir buçuk yıl kadar.

Umursamaz bir ifadeyle yüzüne baktım. Daha sonra pizzamla ilgilenmeye devam ettim. Dorukhan'ı görmezden gelmekten başka çarem yoktu. Kendisi arsız olup çıkmıştı malûm. Onlarda kendilerine bir şeyler sipariş ettiklerinde gelen yemekleriyle beraber hepimiz uzun bir sessizliğe gömüldük. En sonunda hepimizin yemeği bitince üstüne de birer kahve sipariş ettik. Dorukhan'ın yemek yerken sık sık bakışlarının üstümde olduğunun farkındaydım. Tabi, sadece ben farkında değildim. Altay iyiden iyiye sert görünen ifadesini yüzüne takınmış yemek boyunca da çıkartmamıştı. Melis denen kız ise sipariş verdiği salatasından başka şeyle ilgilenmemişti.

"E, Altay sezon nasıl geçiyor? Gerçi sosyal medyada görüyoruz, her maç maçın adamı seçiliyorsun." Dedi bu sefer ciddi bir ifade takındığında.

"Gayet güzel gidiyor merak etme! Asıl seni sormalı yurtdışı hayallerinden Trabzonspor'a transfer olmuşsun." Dışımdan gülmek gelse de yapmamıştım çünkü zaten kıpkırmızı suratıyla Altay'a bakan Dorukhan bunu engellemişti.
Dorukhan tam cevap verecekti ki Altay'ın çalan telefonuyla susmak zorunda kaldı.

Trouvaille • Altay BayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin