•VIII

1.2K 50 14
                                    

Yalnızlık-Cem Adrian&Melis Danişmend

Fırtınalar kopuyordu. Hem içimde hem de içinde bulunduğum tribünlerde. İnsanlar deli gibi bağırıp marşlar eşliğinde takımına destek olmak için yırtınıyorlardı. Ölü gibiydim. Suratım beş karış öylece sahayı izliyordum. Bunca coşkulu insanın içinde tek somurtan bendim. Arkamda bağıran binlerce insana inat, ben ölü gibiydim.

Az önce beni dinlemeyip kafesinden çıkan kuşun ilk intiharı değildi.

Toparlanmak adına zar zor bulduğum lavaboda yüzüme su vurmuştum ve daha sonra yine zar zor bulduğum Fenerium tribününde ki yerime geçtim hemen. Sahaya yakın alt kısımdaki D blokta oturuyordum. Sahayı rahatça izleyebilirken aynı zamanda iki kale de görüş açıma rahatlıkla giriyordu. Onun olduğu kısma bakmamak için efor sarfediyordum. Bu yüzden ben de bakışlarımı karşı tribünde oturanlardan çekmiyordum. Donuk bakışlarım direkt onları hapse alıyordu.

Bir anda yanımdaki taraftarlardan ses yükseldi. Ben girdiğim transtan çıkarken önce karşı tarafın, yani Göztepe oyuncularının sahaya çıktığını gördüm. Gözüm büyük ekrana kaydı usulca; maçın başlamasına beş dakika vardı. Daha sonra bizimkiler çıkmıştı teker teker. İlk başta o çıkarken gri formasıyla istemsizce yüzünü inceledim. Dalgın gözüküyordu ancak odaklanmaya çalışır bir hali de vardı. Kaşlarını çatmış ciddi ifadesiyle sırada yerini aldı. Ağabeyim de ilk onbir de çıkıyordu. O da sırada yerini aldığında iki takım da millî marşımızı okuduktan sonra oyuncular yavaş yavaş konumlarına yerleştiler. Ağabeyim orta saha oyuncusu olarak arkasında Crespo yazan uzun saçını toplamış, esmer bir adamın yanında yerini almıştı.

Bakışlarım ona dönmek için yalvarırken ben de daha fazla bu eziyete dayanamayıp gözlerimi ondan tarafa, doğrudan yüzüne kondurdum. Tribünlere bakıyordu teker teker. Daha çok birini arıyor gibiydi. Kalbim sıkıştı bu düşünceyle sonra saniyelik kirpiklerim titredi. Sıra oturduğum tribüne geldiğinde ona baktığımı görecek endişesiyle hemen bakışlarımı önüme çevirdim.

Sevgilisini arıyordu.

Oturduğum yerde biraz öne eğilip sağıma baktığımda Pervin gözükmüyordu. Aynı şekilde bu sefer de soluma baktığımda bacak bacak üstüne atmış bir şekilde bir kaç sıra ileride oturuyordu. Açık olan bacaklarına bakınca yüzümü buruşturdum. Benim içim titriyordu bu soğukta, o nasıl üşümüyordu anlamıyordum.

Maçın başladığını belirten düdükle beraber başımı sahaya çevirdim ve odağımı maça vermeye çalıştım. Hararetle devam eden maç çokta iç açıcı gözükmüyordu çünkü Göztepe oyuncularının baskısını bir türlü aşamıyorlardı. İnkar edemeyecektim 20 dakikadır topun Altay'ın kucağına düşmesini sağlayan bir sürü pozisyon elde etmişlerdi. Bu yüzden iyi ki kalede Altay vardı.

Kalenin sol kısmından yapılan bir orta ile Altay gelecek şuta odaklanmıştı ancak ondan önce araya giren Fenerbahçe savunması ile topu hızlıca eline alıp arkasında Serdar Aziz yazan 4 numaralı oyuncuya yerden yuvarladı. Şimdilik tehlike geçmişti ancak Göztepeli oyuncuların baskısı iyiden iyiye bizimkilerin moralini bir tık bozuyordu sanki. Top ağabeyime geldiğinde karşısına çıkan iki kişiyi sakin ve profesyonelce bir şekilde atlattığında pas vermek adına arkadaşına eliyle ceza sahası içini gösterdi. Gol şansıyla beraber sadece ben değil tribündekiler de heyecanlanmıştı. Stresle salladığım ayağımla beraber içimden de dua ediyordum.

"Hadi ağabey, gol olmasa da yap ilk asistini!" Fısıltı misali dışarı çıktığında kelimelerim ağabeyim de pasını atmıştı. Ancak ne yazık ki ağabeyimin attığı pası verimli kullanamayan Serdar Dursun, sol ayağıyla vurduğu topu aşırtmıştı. Herkes sinirli nidalar çıkartırken heyecanın verdiği hisle ayağa kalkanlar hüzünle yerlerine oturdular.

Trouvaille • Altay BayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin