•V

1.4K 64 16
                                    

Batuhan Kordel-Sıcak Şarap

Küçükken gökyüzünü izlemeye bayılırdım. Kendince rüzgârdan dolayı şekil almış bulutları bir şeylere benzetmeyi oyun haline getirmiştim. Masmavi gökyüzünün altında sıcacık güneş tenimi ısıtırken hayaller kurardım. O hayallerim, o kadar saf ve güzellerdi ki...

Şimdi onlardan eser yoktu.

Çünkü ben bugün, burada kendi hayallerimin kurbanı olmuştum.

22 yaşında deneyimlediğim ilk aşk serüvenim güvensizlikle sonuçlandı. Şimdi 23 yaşındaydım. Ve gördüğüm tek bir görüntü beni darağacına götürmüştü. Söyleyin bana bunu adı neydi? Neydi de böyle ilacı bulunmuyordu? Kalbimi söküp önüne atsam diner miydi acısı? 'Bak, sen sebep oldun buna!' desem mesela söndürür müydü bu yangını?

Kafesin içindeki kuşun çağrılarını umursamamaya çalışıyordum. Zincirlerinden kurtulunca ne olacağını biliyordum çünkü. Ki buna gerekte yoktu artık. O, zincirler içerisindeyken bile kanamıştı. Bunu başarabilen sadece o'ydu.

Sakinleştikten sonra aşağı indim. Abimin yanındaydı; kız hala kolunu sıkıca tutuyordu. Gözlerimin tekrar dolmaması için başımı yukarı kaldırdığımda derin bir nefes alıp verdim. Merdivenin son basamaklarını da inince onların yanına gitmek yerine mutfağa adımladım. Sanırım soğuk bir suya ihtiyacım vardı(!)
Buzdolabını açtığımda aradığım şeyi bulmamla hemen kapağını açıp kana kana suyu yudumladım; içimdeki yangını bir nebze söndürsün diye...

Suyun yarısına geldiğimde tekrar kapağını kapatıp mutfak tezgâhına yasladım kalçamı. Öylece beyaz mermerle döşenmiş yeri izliyordum. Beynime fısıldananlar susmuyordu aksine çoğalıyorlardı. Ellerimle şakaklarımı sertçe ovaladım. Başım ağrımıştı. Gitmek istiyordum buradan. Onu görmek istemiyordum. Ben düşüncelere dalmışken ismimin seslenilmesiyle beraber irkilerek gözlerimi daldığı yerden çekip karşıya çevirdim.

"Sen iyi misin?" Gerçekten endişeli bir şekilde bana bakıyordu. Eskiden olsa inanırdım ancak şimdi ona olan inancımın esamesi bile okunmuyordu.

"Ne istiyorsun Dorukhan?" Dedim yorgun sesimle. Konuşmaya halim bile yoktu çünkü.

"Beni asla affetmeyeceksin dimi? Elis, ben gerçekten pişmanım. Bunu göremiyor musun cidden?" Bana bir adım yaklaştığında geriye gitmek istemiştim ancak arkam zaten tezgâha dayalıydı.

"Yaptığın affedilebilir bir şey değil. Gelip bir açıklama bile yapmadın. Ne bekliyordun ki? Hiçbir şey olmamış gibi tekrar senin kollarına atılacağımı mı? Hala aynı davranışları sergilerken gelip bir de benim seni affetmemi bekliyorsun Dorukhan. Dünkü kızın kim olduğunu fark etmedim mi zannediyorsun? Ya da elindeki o poşetleri?" Başıma giren sancıyla elimi alnıma koyup gözlerimi kapattım. Gözlerimi açtığımda üzgün halini görmek beni şaşırtmıştı.

"Bak gerçekten umursamıyorum artık, tamam mı? İstediğin kişiyle birlikte olabilirsin. Yüzüne bakıyorsam hâlâ, bil ki onca yaşadığımız şeyin hatırınadır. Lütfen, sen de artık bunu suiistimal etme! Zaten yeterince yoruldum bu gece. Bir de sen gelme üstüme." Gözlerimin içine pişman olmuş bir şekilde bakarken bu bende bir etki etmiyordu.

"Bir şey olmuş. O herif mi üzdü yoksa seni? Elis, sana o şerefsizden uzak durmanı-"

"Yeter! Dorukhan, ben sana ne anlatıyorum deminden beri. Yeter artık, rahat bırak beni! Yetmedi mi beni kırdığın? Allah aşkına, ben daha ne yapabilirim kendimi anlatmak için?" Sesim gittikçe titremeye başladığında dayanma noktamı çoktan geçmiştim. Ağlamamak için dişlerimi sıkarken bir adım daha attı bana. Sol elini kaldırdı çekinerek. Bana dokunmak istedi ancak bundan vazgeçip elini güçsüzce yanına bıraktı. Ben kalçamı tezgâhtan ayırdığımda içeri giren kişiyle birlikte göğsümde ki yangın büyüdü, kafesi alevler içerisinde bıraktı.

Trouvaille • Altay BayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin