•XIV

887 48 25
                                    

Redd-Her neyse

Yalanları koynunuza mesken ederseniz eğer, günün sonunda gelip sizin boynunuza dolanırdı. Dorukhan'ın yalanları onun boynuna dolanmış olabilir ama sonuç olarak beni nefessiz bırakmıştı. Her seferinde bir şeylerin yolunda gittiğini sanırken ben, önüme engeller çıkıyordu. Tam rahat bir nefes alayım derken biri gelip ellerini boğazıma sarıyor, nefesimi kesiyordu. İçimde biriken koca bir hayal kırıklığı silsilesi vardı. Ağzımı her açtığımda dudaklarımdan kopmayı bekleyen çığlıklarım vardı benim. İçimde yaşattığım her bir hayal kırığına karşılık bir tanesini daha yutuyor, içime atıyordum.

Yaşlar hâlâ yüzümde kurumamışken soğuk rüzgâr onlara vurunca titriyordum. Beni bu hâlde görmesi hiç iyi değildi, her an ağabeyimi arayıp haber verebilirdi. Verse gelir miydi ki? Sahi, onun da kalbini kırmıştım ben değil mi? Kalbimde ki sancıya bir tanesi daha eklendi. Kendime gelmek adına başımı silkeledim ve zorlukla bacaklarımdan güç alarak ayağa kalktım. Ben kalkarken o da benimle kalkmıştı ayağa.

"Biri bir şey mi yaptı Elis? Bak eğer biri bir şey yaptıysa sakın çekinme, iki dakika da ağzını burnu-" derken sözünü kestim. Gaza gelmiş gibi sinirle elini kolunu havaya sallarken bu haline gülmek istedim. Mert Hakan iyi bir adamdı.

"Ben iyiyim s-sadece-" istemsizce sesim titrerken bu sefer de benim sözüm kesilmişti.

"Elis!" Nefes nefese kalmış koşturan Dorukhan telaşla adımı haykırmıştı. Mert Hakan'ın dikkati o yöne kayarken, Dorukhan çoktan yanımıza gelmişti bile. İçimde büyüyen sıkıntıyla bir elimi belime koyup diğer elimle alnımı ovalarken arkamı döndüm. Sanki ne dersem diyeyim boş kalıyordu. Ne benim acımın dinmesini sağlıyordu ne de o acının üstüne acı kattığını fark ediyordu. Cidden laftan anlamıyordu.

Arkama döndüğümde tekrardan Mert Hakan çattığı kaşları ardından Dorukhan'a bakıyordu.

"Senin ne işin var burada?" diye sordu Dorukhan.

"Aynı şeyi ben de senin için soracaktım. Ne işin var burada Dorukhan?" Mert Hakan gözünü kırpmadan ona bakıyordu. Saklanılmazdı ki bu, anlaşılması an meselesiydi. Titrek bir nefes verdim dışarıya. Ya yanlış anlarsa... Mert Hakan gözlerini bana değdirdiğinde kaşları daha çok çatılmıştı. Kafasında bir şey şekillendi tam şu an biliyordum ama beni asıl endişelendiren nasıl şekillendiğiydi.

"Sana hesap verdiğimi bilmiyordum," dedi alayla konuşurken. "Hem sen bana hesap soracağına o piç kurusu arkadaşına söyle Elis'den uzak dursun!" diye devam etti bir eli yumruk olurken. Sesi bir anda sert bir tona bürünürken hayretler içerisinde onu izliyordum.

"Yeter Dorukhan!" diye sinirle bir adım öne atmışken, Mert Hakan ben daha neler olduğunu anlayamadan "Ne diyorsun lan sen?" diyerek Dorukhan'ın suratında bir yumruk patlatmıştı. Ağzımdan kaçan kısa süreli çığlıkla ellerimi kapattım hemen dudaklarıma. Gözlerim kocaman açılmış ikisine odaklıydı. Dorukhan sarsıntıyla arkaya doğru sendelese de Mert Hakan yakasından tutarak düşmesine izin vermemişti.

"Doğru konuş şerefsiz herif!" diyerek tuttuğu yakasından silkeleyerek kendine bakmasını sağladı. Daha sonra aklına bir şey gelmiş gibi bana baktığın da yutkundum usulca. Bakışları tekrar ona dönerken, "Ulan bu kızı da böyle sen ağlattın değil mi, haysiyetine çomak soktuğum?" diyerek bir tane daha yumruk sallamıştı yüzüne doğru. Bu sefer kaşından yüzüne doğru yayılan kan, acıyla suratını buruşturmasına sebep oldu Dorukhan'ın. Titreyen ellerimle öylece orada durmuş, ne yapacağımı bilemiyordum.

Dorukhan bir anlığına acısını ifadesine yansıtsa da toparlanıp o da kafayı Mert Hakan'a gömmüştü. Ağzımdan ikinci bir çığlık kaçmıştı bile. Mert Hakan bu darbeyle sertçe sarsıldı. Dorukhan'ın yakasında olan elleri serbest kalırken bu sefer de Dorukhan, Mert Hakan'ın yakasından sıkıca tutarak kendine çekti. Olanlar karşısında hayretle ikisini izliyordum. Gözlerim biraz daha böyle açık kalırsa eğer yuvalarından çıkacaktı.

Trouvaille • Altay BayındırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin