1-BEYAZ DERİN

841 50 50
                                    

"Sizden hiç birini zorla çaldılarmı?"

Boş boş bakıyordum etrafıma, bu yaşadıklarımı anlamaya çalışıyordum. Tek noktaya odaklandım aklım başımda değildi. Delirmiş olabilirim öyle karmaşık duygulardayımki; bedenim alev alırken içim üşüyordu. Üşümek ne kelime buzlar vardı yüreğimde. Beynimin bir oyunu olmalı bu etrafıma son kez bakıp bir kahkaha patlattım gülüyordum taa ki, olanları idrak edene kadar. Bu sefer ağlamaya başladım. Bu gördüklerim beni mahvediyordu. Gözlerimi her kapatıp açtığımda daha çok ağlıyordum. Siyah beni daha çok içine çekiyordu çiçeklerin renkli olmasının bile bir anlamı yoktu gökyüzünün mavi olması, geceleri parlayan yıldızlar artık ne anlamı var birileri size hak etmediğiğiniz bir bedel ödetirken, yada artık ne fark eder. Ben artık eski ben olmayacağıma göre başımı kaldırıdım. Düşen göz yaşlarıma yenisi eklenirken bağırmaya başladım, ciğerlerim bile ağırıyordu. Konuşup babamı durdurmak zorundaydım. Anneme öyle işkence ediyorduki ellerini ve ayaklarını bağlamıştı, ağzınıda başının etrafından dolayarak bantlamıştı. Bu onu bağırışlarını diğer insanların duymaması için değildi. Konuşupta onu yapacaklarından vazgeçirmemesi içindi. Bağırarak konuşmaya başldım. "Babaaaa, napıyorsun sen anneme " sinirliydi bunu iğrenç küfürleriyle ortaya koyuyordu. "Seni küçük o***pu sakın bana birdaha baba deme, " dedi.
"Baba yalvarırım anneme dokunma, onun canını yakma sen, sen benden nefret ediyorsun ondan değil" dedim.
Dememle bana doğru sert ve sinirli yürüyordu. Attığı tokatla bedenimi soğuk beyaz fayansla birleşti. Bu nefretti, bu onun intikam alış şekliydi. Belki suçlu bir kişiydi ama bedelini hep birlikte ödediğimiz bir bedel, hani okuladaykende olur biri hata yapar ve öğretmen sınıftaki herkezi cezalandırır. Oysa suçluyla suçsuzu bir tutmak suçsuza ihanet olmazmı. Yada bedeller bu kadar ağır olmak zorundamı. Babamın annemin bedenine çakıyla derin çizikler atıyor ve bunu kızının gözleri önünde yapıyor. Peki ya sonra. Sonra nolacaktı, annemi öldürecekmiydi. Bedenim fayansa dahada yapıştığında bedenimde titreme olmuştu. Tokat attığı yer alev almış gibi yanıyordu. Yüzümü fayansa dayamak istiyordum. Beni tutan adam saçlarımdan tutup kaldırdığında canım bile yanmıyordu. Alışmıştım bedenim artık alışmıştı babamdan gelen yumuruklara, tekmelere ilk değil yani , babam bana yaklaşıp diziyle karnıma vurduğunda nefesim kesildi. Dizlerimin üzerine düştüm. Nefesimi büyük nefesler alarak düzene sokmaya çalışıyordum. Güya babam olan pislik herif konuşmaya başladı. " bana baba deme"dedi. Anneme doğru yürüdü ve çakıyla sırtına büyük bir çizik daha attı. Annemin ne kadar acı çektiğini kalbimde ve gözlerinde hissediyordum. Annem gözlerini kapatıyordu belki acısı hafifler diye, ama biliyorum azalmayacak belki çoğalacak ama azalmayacak sinirlenmiştim bu sefer konuşma sırası bendeydi.
" evet haklısın sana baba dememeliyim sana nedemeliyim biliyormusun oruspu çocuğu" dedim.
Gözlerime bakıyordu sinsi bir gülümseme aldı yüzünü çakıyı annemin boğazına getirdi.
" senin Allah belanı versin , bırak annemi bırakkk," dedim. Hıçkırıklarımın arasında konuşurken zorluk çekiyordum."annemi bırakkk o naptı sana neden böyle yapıyorsun yeter artık yeterrr"dedim . Başını kaldırdı gözlerini bana dikti ve konuşmaya başladı." Biliyormusun Beyaz adını annen koydu, annen en temiz rengin beyaz olduğunu düşünüyordu." Dedi ve annemin saçlarına öpücük kondurdu." Ama üzgünüm sana en büyük lekeyi ben bırakacağım," tekrar derin bir nefes aldı ve devam etti. "Annene gelirsek çok kötü birşey yaptı. Hemde çok kötü birşey ne yapmış olabilirde ben böyle yapıyorumdur. Immm or***puluk yapmış olabilir ha nedersin"dedi. Bu duyduklarım kulaklarımda çınlama hissi bırakırken boğazıma yumuruk inmiş gibiydi ağlayamıyordum bile, karnıma aldığım darbede bile nefesim kesilmemişti böyle, bu yalandı annem yapamaz böyle birşey yapmazdı. Siyah beyaz değildi hayatım siyah griydi. Hayatımdaki tek beyaz adımdı. Ben, Beyaz Derin 18 yaşındayım ve babam annemi bir vahşi gibi öldürüyor. Benimse tek yapabildiğim tek şey, bağırıp ağlamak. Kalbim kaburgalarımı dövüyordu. Dizlerimin üstündeydim, başımı dizimi koydum gözlerimi kapadım. Ne zamandır ağlıyordum ben bile bilmiyorum. Okadar canım yanıyorduki, bunu bütün bedenim hissediyordu. Sanki içim yara yara olmuştu. Aslında yara kurumuş kandır. Yara tutmuş heryer ağrıyordu. Okadar yorulmuştumki kolumu sıkıca tutup büken adamın ellerini bile hissetmiyordum. Orada öylece yok olmak istedim. Acılarımızı bir buz kütlesine koysak geçermiydi. Görünmez bir bıçak içimde nasıl bir katliam yapıyordu. Kalbimi kaç defa parçaladı bende bilmiyorum. Şu saaten sonra keşkeler bile yok olmuştu, sahi kötü anlarda keşkeler araya girmezmiydi. Keşke yapmasaydımlar. Acaba annem de 'keşke' diyormudur. Ben diyemezdim annem bu kadar aciz bir kadınken, babam bu kadar adi bir adamken ' keşke' bile utanır var olmaktan ben neye keşke diyebilirimki neye doğduğum günemi seçimler bize ait değildi. Babamamı keşke demeliydim, yoksa annememi. Yoktu işte yoktu bana 'keşke' demek. Şeytanın bu tatlı kelimesi bana haram kılınmıştı, aslında bütün insanlara günahlanmıştı. Ben mecburen farkındaydım. Başımı kaldırdırdım annemin kanlar içindeki beyaz teni solmuştu daha fazla bakamıyordum. Gözlerimi kapadım. Tekrar konuşmaya başladım bu sefer sinirimi yutarak konuşuyordum.
"Faruk Derin senden rica ediyorum, yalvarırım annemi bırak, " derin bir nefes aldım göz yaşım bitmiyordu. Bundan sonra dinermiydi. Başımı iyice eğdim ve devam ettim, " yalvarırım her ne yaptıysa ben özür dilerim senden, hem belki yanlış anlamışsındır" Durdu ve bıçağı boynundan çekti bu sefer bana yaklaştı ve konuşmaya başladı. " Beyaz sen benim hiç yanıldığımı görüp yada duydunmu.?" Annemi gösterdi çakı olan eliyle " o benim ortağımla yatıyor. Ortağımı öldürmeyeceğim ona daha beter şeyler yaşatacağım. Annen kârlı çıkıyor bu işten,"dedi.
Bu sefer ağlamaklı ve hafif kısık sesle konuşuyordum." Sende onu defalarca aldattın. Ama sen yine her gece annemin yatağında rahatça uyudun."dedim. Düşünüyordu, gözleri daldı bir ara sonra gözlerini baygın anneme çevirdi, konuşmaya başladı. "Tamam anneni ve seni bırakacağım hadi kalk," dedi. Anneme bakıyordum. İçimde bir his vardı bana ağırlık yapıyordu. Elini omzuma koydu, " sen kalk üstünü değiştir. Bende annenini çözeceğim, " dedi. Ayağı kalkmaya çalışıyordum babam beni kaldırdı. O adamda bırakmıştı kollarımı, babam kesin birşey yapacaktı. Bu davranışlarına inanmıyorum. Kalkarken dizlerim ağrıyordu. Bu yüzümü buruşturmama neden oluyordu. Hafif topallıyordum kapıya doğru yöneldim. Kapının kolunu indiriyordumki babamın sesini duydum. " Beyaz" bu ses tonu beni korkutmuştu, arkamı döndüm dönmemle elindeki çakıyı annemin kasığının biraz üstüne soktu ve gögüslerinin altında bitirdi.
"Aneeeeeeeeee" diyip gözlerimi yumdum. Bağırıyordum ona yaklaşamıyordum. Artık dayanamıyordum yer ayağımın altından kayıyordu. Bayılmıştım fayans suratımı ve ön yüzümü üşütüyordu....

........................

Gözlerimi kırpıştırdım üşüyordum ses tellerim acıyordu. Yorgundum kalkamıyordum. Başımı çevirdiğimde annemin cansız bedeni yerde yatıyordu. Sesim çıkmıyordu sadece anneme bakıyordum içerimde fırtınalar kopuyordu ama ben hareket dahi edemiyordum. Sonra annemin yarı çıplak olduğunu yeni fark ediyordum. Kesin üşüyordu koşarak annemin odasına gidip yatak örtüsünü çekip tekrar aşağı inip annem üstünü örtüm, ona baktım rengi solmuştu. Onu seyrediyordum. Kesin üşüyordu ona sıkı sıkı sarıldım. Ama ısınmıyordu. İyice sokuldum yanına kulağına eğilip, "annecim seni seviyorum" saçlarından ellerimi geçirdim. Öldü kesin öldü yoksa ona 'seni seviyorum' dediğimde kesin sarılırdı. Çünkü öyle diyordu "sen bana seni seviyorum de yeterki, ölmediğim sürece ben sana hep sana sarılırım ' bende seni seviyorum' der gibi sarılırım" öyle demişti. N'apıcaktım şimdi ben annemi bırakamam o zaten hep yalnız kalmıştı. Yanına uzandım ona sarıldığımda böğürtlen değil kan kokuyordu kokusu kana karışmıştı. Öyle gözlerimi kapadım bir süre uyuya kalmıştım kalktığımda annemin üstünden çekmiştim battaniyeyi hemen üzerimden atıp annemin üzerine örttüm, anlından öptüm uzun uzun "özür dilerim anne , özür dilerim" dedim. Boş odada kısık ve boğuk bir sesle, ayağı kalktım mecalim yoktu, ölmeye bile mecalim yoktu. Kapı açıktı merdivenlerden teker teker çıkıyordum. Önce mutfaktan keskin bir bıçak aradım ama bunlar isteğim kadar keskin değildi. Uzun ve yeşil renkte olan bardağı kırdım. Keskin parçasını aldım. Parçalar ayağıma batmıştı. Banyoya doğru yürümeye başladım. Yerler kan içindeydi ayaklarımı sürüyerek çektiğim için kırmızıyla başlayıp soluk sarıya dönük bir renk almıştı kan, küvete su doldurdum. Tıpasını kapatarak, aynanın karşısındaki yansımama baktım. Gözlerimin içi kırmızıyken göz altlarımdaki morluk ve beyaz soluklaşmış yüzümde şişlik vardı. Buda o adamın iziydi annemin katilinin. Küvetteki su hafiften dolmaya başlamıştı. İçine girip cam parçasıyla bileğime derin bir çizik attım, ince bir sızı vardı. Peki ya annemin vucudundakiler onlarda böyle sızlıyorlarmıydı. Benim bileğimdeki kesik suya koyunca geçiyor gibi oluyordu. Bileğimi suya değdirince kan önce kırmızı oluyordu ve sonra dağılıp soluyordu. Şimdi, geriye sadece azraili beklemek kalıyordu. Onunla karşılaşmak kalıyordu. " Allahım sen beni affetmelisin biliyorsun dayanamıyorum artık " su iyice dolmuştu. Artık ölmek vaktiydi. Gözlerimi kaptıp suyun dibine soktum kendimi sonsuzluğa ittim kendimi.Su yavaş yavaş beni iyice içine çekiyordu. Sadece bekliyordum, belki cehhenemde yanacağım, belki cennete annemi mükafat ederlerdi bana artık ölüyorum ben , oysa ben defalarca ölmüştüm. Tek fark, artık ruhum bedenimde olmayacaktı.

MELEK (askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin