Arkadaşlar, çok beklettim biliyorum.
Biraz kararsız kaldığım bir bölüm dü.
Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur .Yorumlarınızı benden eksik etmeyin....
Siizi seviyorummmmm...Parçalaya parçalaya koşarak geliyordu vicdanım.
Bütün ihanet zincirlerini kopara, kopara geliyordu.Feryad ederek koşuyordu.
Kılıcını kuşanmış intihar ediyordu resmen.
Önce dizlerimden çekildi gücüm.
Sonra da bu ellerden çekildi var olan insanlığım.Dudaklarımda çalan ıslıkla birlikte çekiliyordu ruhum.
Gözlerimi kapadığımda sadece o lanet günü hatırlıyordum.Yaptığım şeylerden bu yüzden pişman değilim.
Brian'la o gün buluşacaktık, heyecanlıydım. Onu gerçekten sevdiğim için pişman değildim.
Herzaman ki kafede onu bekliyordum. O kadar mutlu ve heyecanlıydım ki, kelebekler içimde dans ediyorlardı.
Kapının açılma sesiyle başımı o yöne çevirdim.Brian gelmişti. Kahve tonlarında saçları, ve yeşil gözleri vardı.
Yine siyah bir kaban giymişti, çok yakışıyordu zaten.
Brian için giydiğim siyah elbisenin üstüne kırmızı bir ruj sürmüştüm.
Dudaklarım dolgun olduğu için, mat bir kırmızı kullanmıştım.1 haftadır hap almadığım için de ten rengim daha bir canlanmıştı.
Bazen kriz gelse bile ev arkadaşım beni sakinleştiriyordu.Daha doğrusu odaya kilitliyordu.
Yanıma gelince direk karşıma oturdu. Eliyle yüzümü avuçladı, elini tutup öpücük bıraktım.Gözlerimle bir kez daha onu sevdiğimi söyledim.
"Evet, bebeğim bana ne söyleyecektin."O, bu kadar rahatken ben karnımda ki ufaklığı tanıtmaya korkuyordum. Korkmak değil aslında, daha düne kadar kafayı bulup birlikte oluyorduk. Yani bilemiyorum ben daha masum bir gece de bu ufaklığın var olmasını isterdim.
"Yani, nasıl başlasam bilemiyorum... Sevgilim, ben seni çok seviyorum.""Ben de seni çok seviyorum. Bunu mu söyleyecektin?"
"Hayır" nefesimi dışarı verdim. Gülümsemenin bana yakıştığını söyleyen adama baktım. Ve onun sevdiği gibi güldüm. Tebbesüm dudaklarıma iyice yayılıyordu.
"Roze, bebeğim bir sorun mu var? Dengesiz davranıyors-"
Sözünü kestim, ve hemen konuşmaya başladım.
"Brian, ben hamileyim."
"Ne!"
"Sevgilim bende 1 hafta önce öğrendim."
"Ve bana şimdi söylüyorsun."
Niye kızıyordu ki, yani sonuçta er yada geç öğrendi değil mi.
"Aradım, arada bir telefonuna baksaydın belki görürdün."
Kafasını salladı, sinirli olduğunu iki metre öteden anlayabilirdiniz.
Başını ellerinin arasına aldı. İstemiyormuydu ama bebekleri herkes sever. Fakat bir fark vardı, kimse bir sokak serserisiyle çocuk yapmak istemez di.
"İstemiyormusun?"
"Ne önemi var."
"Nasıl yani."
Gerildiğimi çatılan kaşlarım gayet net bir şekilde ortaya koyuyordu.
"İstemiyorsun"
Gözümde biriken yaşları tutmaya çalışıyordum. Gözlerimi kırpmıyordum bile. Çünkü; biliyorum kırparsam gözümden süzülen yaşların ardı arkası kesilmeyecekti.
Ne olmuştu bu adama daha, daha düne kadar beni sevdiğini söylüyordu.
Oturduğum sandalyeden kalktım. İki adım attım ve başımı hafif çevirdim ve konuşmaya başladım.
"Ben istiyorum. Sen olsan da, olmasan da ben bu bebeği doğuracağım."
Devam ettirdim adımlarımı. Kocaman kocaman yalnızlık adımlarıydı bunlar.
Kolumda ki montu, omuzlarıma bıraktım. Ağırlık yapıyordu sol tarafıma.
İnsanın omuzlarındaki yük, kalbinede ağırlık yaparmıydı.
İstemiyordu, demek ki benimle sadece yatak ilişkisi varmış.
İyi de niye ben?
Hep yanlış insanlara değer veriyordum zaten. Anneme değer vermeliydim, kız kardeşime değer vermeliydim.
Benden hamile kalınca nefret eden bir adama değil.
Ne kadar da aptalım. O, zengin bir adam dı. Benimle evleneceğinimi sanıyordum.
Tabiki de, düşündüm. Beni sevdiğini dahi düşündüm.
Ama ben onun için bir fahişeden farksızdım.
Oysa herşeyin ilki onla olmuştu.
Bana "sen benimsin" dediğin de inanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK (askıda)
Teen FictionYaşadıklarının izinden kurtulamayan böğürtlen kokulu katil bir kadın. Mükemmel denecek kadar iyi bir hayatı olan yakışıklı bir adam. İyi bir ressam olması bir yana aynı zamanda iyi bir yazar. Kitap yazması için aşık olması gerektiğini düşünür ve kat...