9; pesimist prens ve optimist peri

46.1K 5.2K 14K
                                    

WHY AM I LIKE THIS
WHY AM I LIKE THIS
WHY AM I LIKE THIS
WHY AM I 💃💃💃💃🕺🕺

full medyayı dinleyerek yazdım...
iyi okumalar DOSTLAR!!

***


Jeon Jungkook

Karşısında durduğum pek de bakımlı olmayan apartmana baştan aşağı baktım. Altı katlıydı ve duvarları eskimişti. Balkonların çoğu biri hariç kirli ve eski görünüyordu. Biri diye ayırdığım balkonun her tarafında içinde çiçek ve bitkiler olan saksılar vardı. O kadar çok çiçek vardı ki başka bir şey görünmüyordu ve apartmandaki diğer balkonlara göre oldukça göze çarpıyordu.

"Kesin budur." dedim ve kapıya doğru yürüdüm.

Zili çalmak için teker teker apartmandakilerin isimlerine baktım. Sonunda on yedi numaraya geldiğimde aradığım adı gördüm. Kim Taehyung.
Ve beklemeden zile bastım.

Birkaç saniye sonra kapı açılmış ve kapıyı ittirip içeri girmiştim. Geleceğimden haberi yoktu. Ona hiçbir şey söylememiştim. Annem Taehyung'un neden birkaç gündür olmadığını sormuştu ve ben de hasta olduğunu söylemiştim. Bu yüzden kıyamayıp ona çorba hazırlamıştı. Ben de ona getirmiştim işte. Anlaşılan o kadar hastaydı ki sosyal medyada paylaşım yapmıyor ve bana daha az yazıyordu.

Bazen ben ona nasıl olduğunu sorarak mesaj atıyordum ama saatler sonra cevap veriyordu. Uyuyakaldığını söylüyordu. Benim bildiğim Taehyung gün içinde uyuyup vakit kaybetmezdi. Yani anlayacağınız o ki durum ciddiydi.

Asansöre bindiğimde çıkarken aynadan kendime baktım. Saçlarım dağılmıştı. İlk defa siyah eşofmanımı çıkarmıştım çünkü terliyordum artık. Bu sefer dizlerime kadar gelen bol siyah sport bir şort giymiştim. Üstümdeyse My Chemical Romance baskılı tişörtüm vardı ve belki üşürüm diye asla üzerimden çıkarmadığım ceketimi de giymeyi ihmal etmemiştim.

Yüzümü incelemeye devam ettim. Göz altı morluklarım tahminen ne zaman geçerdi acaba? Gerçi saçma sapan olan uyku düzenim böyle devam ederse bırakın düzelmesini, daha da kötü olabilirdi. İstesem de uyuyamıyordum. Kendimi düşünmekten uyumaya vakit kalmıyordu ama garip bir şekilde o kadar az uyumama rağmen uykulu hissetmiyordum. Sorun bende miydi yoksa bu normal miydi?

Asansör sonunda durduğunda kapıyı ayağımla ittirdim ve içinde annemin yaptığı çorba olan torbayı düşürmemeye özen göstererek kendimi dışarı attım. On yedi numaralı kapıyı gördüğümde sırıtmadan edemedim. Kapının üstünde motivasyon cümlelerin yazılı olduğu tabelalar asılıydı. Kimin evi diye düşünmenize gerek yoktu. Hemen anlaşılabilirdi.

Beklemeden kapının önüne doğru yürüdüm ve zile basıp kendimi duvara yasladım. Birkaç saniye evin içinden hiç ses gelmeyince yine bastım. Saat akşam sekizdi, acaba şimdiden uyumuş muydu? Gelmekle hata mı yapmıştım?

Biraz daha bekledikten sonra içeriden adım sesleri duydum. Kapı yavaş yavaş araladığında karşımda saçı dağınık, gözünü açamayan bir şekilde Taehyung beklemiyordum. Beni görünce kapıyı tamamen açmış ve muhtemelen yeni uyandığı için gözünü ovuşturmuştu.

"Jungkook?"

"Selam." dedim ve elimdeki torbayı göreceği şekilde havaya kaldırdım. Kaşlarını çatmış, ne olduğunu anlamaya çalışır şekilde bir bana bir de poşete bakıyordu. Saçları o kadar dağılmıştı ki gözlerini zar zor görebiliyordum. Altında kendisine bol gelen kareli kahverengi pijaması vardı. Üstündeyse sade beyaz oversize bir tişört. Anlaşılan benim siyah tişörtlerimi hiç çıkarmadığım gibi o da beyaz tişörtünü hiç çıkarmıyordu.  "O ne?" dedi en sonunda. Sesi boğuk çıkıyordu.

17 again | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin