Keyifli okumalar!
★
“Ateş’e silah çekmişsin.” Yüzüne doğru gelen sert yumruktan eğilerek kaçmış, kaçarken de adamın karnına bir yumruk atmıştı. İnleyerek geriye sendeleyen adam birkaç saniye karnını tutsa da hemen duruşunu düzeltmiş ve savunmaya geçmişti.
Omuz silkti Mira. “Yaptım öyle şeyler.”
Son saatlerde bölükte konuşulan tek konu buydu. Herkes şaşkın ve gergindi. Bir çömez nasıl olurda bir komutana silah çekerdi? Hadi çekti, nasıl ceza almazdı?
Mira bunun cevabını biliyordu. Komutan kendisine silah çekilmesini istemişti. Riskli bir durumdu. O an Mira dışında başkası silah çekseydi bu durumu kullanabilir ve komutanı öldürebilirdi. Kafasındaki tek soru; Ateş Uluhan’ın neden risk almayı seçtiğiydi. Mira bunu anlayamıyordu.
Karşısındaki adamın da anlamadığı şeyler vardı. “Anlamadığım tek bir şey var. Kimsenin ona silah çekmeyeceğini biliyordu ama çekmesini de istiyordu. O tek kurşunu istediği şeyi anlamanız için koymuştu. Peki, bilekliklerin içlerine neden şok cihazı yerleştirildi?” Dövüş eğitmeni aynı zamanda Mira’nın arkadaşı olan Alex, olayı duyduğu ilk andan itibaren bunu düşünüyordu.
Beklemeden cevap verdi Mira. “İsyancılar.”
Oldukları alanda daire çiziyorlar asla saldırıya geçmiyorlardı. Gözleri birbirlerinden ayrılmıyordu. Elleri yumruk halinde çenesinin yakınında duruyordu. Dizlerini çok hafif büktüklerinden dolayı bedenleri eğik duruyordu.
Çenesiyle Mira’yı işaret etti, Alex. “Açıkla.”
Mira karşısında duran Alex’i incelemeye başladı. Asker tıraşı kestirdiği kahverengi saçları biraz uzamıştı. Hafif uzayan kirli sakalları ile birlikte bir uyum içerisindeydi. Uzun bir burnu, kahverengi gözleri vardı ve düzgün kaşları vardı. Esmer tene ve oldukça kaslı bir vücuda sahipti. Boyu Mira’dan uzundu.
“Aramıza isyancılardan birisi sızmış olabilirdi. O silahı kullanarak komutanı öldürmek isteyen birisi çıkabilirdi. Önlem aldı. Bir adım ötesini düşündü. Benim tek anlamadığım kısım; neden ona silah çekmemizi istedi?” Sağ taraftan atılan bir tekmeden başarıyla kurtuldu ve kendisi bir tekme attı.
Şu an dövüşmüyorlar öylesine yumruk ve tekme sallıyorlardı.
“Ateş Uluhan, kilitlenmiş ve anahtarı denizin içine atılmış bir kutu. Kutuyu açmak için anahtara, anahtarı bulmak içinde denizin içine dalmaya ihtiyacın var. Bir kutuyu açmak için bu kadar çaba, gereksiz.” Son kelimesinde yüzünü buruşturmuştu Alex. Kesinlikle Ateş’i sevmiyordu.
“Ya kutunun içindeki, verdiğin bu çabaya değecekse?” Çenesini havaya kaldırdı Mira. Kesinlikle değeceğine inanıyordu. Ateş Uluhan’da bir şeyler vardı.
“İhtimaller, Ayral. İhtimaller. Ya değmezse?” Gözlerini kısmıştı Alex. Mira’nın Ateş için çaba harcayacak olması hoşuma gitmemişti.
Mira’yı süzme ihtiyacı hissetti. Saçları açıktı, kadının. Üzerine giydiği yarım siyah atlet göğüslerini güzel gösteriyordu. Köprücük kemiklerinde gözlerini gezdirdi. Boynundan kayan ter damlası, köprücük kemiklerine takılıyordu. Alex, zihninde canlanan görüntüler ile keyiflendi. Bakışları aşağılara kaydı. Açıkta kalan karın kasları kendisine görsel bir şölen sunuyordu. Kalın beli ona ayrı bir hava katıyordu. Dudaklarını yaladı istemsizce. Daha da aşağılara indirdi bakışlarını. Siyah yüksek bel taytı bacaklarını güzelce sarıyordu. Her zamanki gibi siyah postalları ayağındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Uyanış
Ciencia Ficción"Sessiz Uyanış'a hoş geldin Ateş Uluhan. Dikkatli ol. Bu uyanış sandığın kadar sakin ve sessiz olmayacak. Bu yolda biraz sarsıntı yaşayacak biraz da sarsıntı yaşatacaksın." Bir ihanet vardı, bir zafer vardı. Peki kim ihanet etti, kim kazandı? Erlik...