"Acaba beni içeri davet etme nezaketini gösterecek misin sevgili oğlum?"
"Baba? Ben, şey, evet. Böyle geç."
"Teşekkür ederim."
Mehmet şaşkın şaşkın babasının salona geçmesini izledikten sonra anca kendine gelebilmişti. Kapıyı kapatıp salona girdi. Babası çoktan tekli koltukların birine kurulmuştu. Hemen karşısına oturdu.
"Evi iyi idare etmişsiniz. Gayet temiz ve düzgün görünüyor. Ee, sen nasılsın? İş miş var mı?"
"Baba, ben, iyiyim sağol ama senin burada ne işin var? Ve evet artık bir işim var, yani sanırım var."
"Hiç babaya 'burada ne işin var' denir mi? Hem insan bir işi olup olmadığını da bilmez mi?"
"Baba, uzatmadan söyler misin? Neden geldin?"
"İşim vardı geldim. Gelmişken de seni bir ziyaret edeyim dedim. Olamaz mı?"
"Senin gibi birisi için fazla duygusal değil mi bu?"
"Mehmet, sen benim oğlumsun. Seni ziyaret etmek istemiş olamaz mıyım?"
"Hayır baba, olamazsın. Bunlar senin sözlerin de değil. Nereden ezberlemişsen iyi ezberlemişsin."
"O kadar mı belli ediyordu yani?"
"Evet. O kadar belli ediyor. Ve sadede gelelim. İşin ne? Beni sana hatırlatacak kadar önemli olan şu iş..."
"Pekâlâ, seni bana hatırlatan iş aslında tehlikeli bir çete. Buraya onun için geldim. Bu suç çetesinin hedefleri diğerlerininkinden farklı. Onların hedefleri polisler."
"İyi de, her çete kaçar polislerden?"
"Durum daha karmaşık. Onlara düşman değiller. Biliyorsun ki çetelerle ilgili neredeyse her şeyi bilen birisiyim. Sık sık da devletin ihtiyacı olan birisi. Ama bu çetenin farkı stajyer polislerle olan ilişkisi. Stajyer olan polisleri kendi saflarına çekmek için türlü oyunlar oynuyorlar. Sahte suçlar üretip bunları stajyerlere veriyorlar. Daha stajlarını bile tamamlamamış kişilere hangi komiser dava verir ki?"
Mehmet "Benim komiserim..." diye içinden geçirdi.
"Tabi hevesli oldukları için hemen kabul ediyorlar. Sonra da çok tehlikeli bir suçmuş gibi göstermek için de telefonuna mesajlar atıyorlar. Mesela 'bu işin peşini bırak' gibi. Seninle alâkalı bir çok şeyi de yazıyorlar. Mesela stajyer olduğunu. Daha sonrasında ise eğer bu davadan vazgeçmeye kalkarsan sana göz ardı edilemeyecek derecede önemli bir ipucu veriyorlar. Sen de hooop onun peşinden... Bu çetenin içine düşüyorsun ve yetiştiriliyorsun. Daha sonra da komiser oluyorsun. O tür komiserler çok garip davranırlar. Saçma zevkleri vardır. Yada ne bileyim işte seni çalıştırırlar. Sen onla aranı bozacakken de sana bir dava veriyorlar kendilerini affetirmek için. Yada o kadar sessiz sakin oluyorlar ki, o kadar nazik oluyorlar ki onlar sana dava verince reddetmenin kabalık bile olduğunu düşünüyorsun."
"İşte. Oyunlar bunlar. Daha sonrada yeri gelince çete üyelerinden biri tutuklanınca komiser olan olaya müdahale ediyor ve en fazla 1-2 ay yatıp geri çıkıyor. Ayrıca komiserler stajyerlere dava veriyorlar ve bu böyle devam ediyor. Kısır döngü."
Mehmet konuşma boyunca gözünü yere dikmiş halının desenlerini inceliyordu. Aynı zamanda da kendi komiserini düşünüyordu. Daha adını bile bilmediği halde ona dava veren komiserini.
"Mehmet, bişey mi var?"
Mehmet babasının kendisine seslenmesiyle daldığı düşüncelerden sıyrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
P.A.
Aventura*Nezarethane* "Oh no diyor içimdeki Hollywood'da yaşayan Amerikalı. Sahi ben şimdi komiserden yardım da isteyemem. Sabahki olay malûm." "Hani sen polistin?" Mehmet, gardiyanın soruyla beraber daldığı düşüncelerden sıyrıldı. "Evet, polisim. Neden ne...