Chiyoung teyzemden aldığım tepsiyi yukarı bay Chunho'ya götürüyordum. Bugün yine bay kim evinde çalışıyordu, duyduğuma göre yetiştirmesi gereken bir sunum vardı.
Tepsiyi bay Chunho'ya bırakıp aşağı indim. Zilin çalmasıyla kapıya yöneldim
" ben bakıyorum"
kapıyı açtığım zaman karşımda takım elbiseli, esmer bir adam ile karşılaştım.
"sen kimsin ufaklık"
bana ufaklık demesi sinirimi bozmuştu ilk başta ama bunu kötü niyetli söylemediği belliydi.
"jeongguk ben, peki siz kimsiniz"
" bay kim'in sekreteri kendisi odasında değil mi?"
Hemen onu içeriye alıp " evet evet" dedim. Saçlarımı karıştırıp gülümseyerek yanımdan geçti. Anlamsız bakışlar atsam da, bu yaptığını takmadım.
" Ne yapıyorsun chiyoung teyze"
mutfağa girdiğim zaman gene bir şeylerle meşguldü.
" Bay kim için atıştırmalık hazırlıyorum yavrum" hazırladığı tabakta sevdiğim kurabiyeleri görmüştüm. Hiç düşünmeden bir tanesini alıp koşarak mutfaktan çıktım. Chiyoung teyze arkamdan bir şeyler diyordu ama duymadan koşmaya devam ettim. Ta ki sert bir yere çarpana kadar. Ağzım dolu elimde kurabiye ile, çarptığım şeye baktığımda bunun bay kim'in göğsü olduğunu anladım.
Eğilerek " ozor dolorom" dedim, ağzım dolu bir şekilde. Bay kim bir şey demeden yanımdan geçip gitti. Arkasından dil çıkarıp " gıcık" dedim.
-
Akşama doğru bay Chunho'nun yemeğini verdikten sonra, şimdide elime tutuşturdukları bay kim'in kahvesini çalışma odasına götürüyordum. Odaya, kapıyı tıklatıp girdiğimde kimsenin olmadığını farkettim. Belki hava almak için bahçeye çıkmışlardı.
Elimdeki kahveyi tam çalışma masasına koyacağım sıra, yerdeki bilgisayar kablosuna takılarak kahveyi masaya döktüm. Yerden kafamı kaldırdığım sıra şokla gözlerim açıldı. Bay kim'in tüm gün uğraştığı sunum benim yüzüme artık her yeri kahve ile kaplıydı.
Ben öyle şaşkınca sunuma bakarken, kapı açıldı ve içeri sekreteri ile bay kim girdi. İlk başta yüzüme bakan bay kim, sonradan benim odaklandığım yere masasına baktı. Yanıma gelip masanın üstünden sunumu kaldırmaya çalıştı fakat sunum parçalara ayrıldı. Sinirle elindeki sunumu yere atınca yerimden zıpladım. Bana dönü
"çık dışarı!"
diyerek kükreyince hızlı adımlarla odadan çıktım. Kendimi çok kötü hissediyordum, çünkü bütün gün uğraştığı şeyi 1 saniyede mahvetmiştim.
-
Normalde eve gitmem gereken saatte hala yaptığım hata yüzüne burdaydım. Özür dilemem gerekiyordu ama bay kim'in azda olsa sinirinin geçmesini beklemiştim.
Yavaş adımlarla çalışma odasına gitmeye başladım. Vardığım zaman derin nefes alıp kapıyı tıklattım. Hiç bir ses gelmeyince kapıyı açıp kafamı uzattım. Bay kim'in önündeki sunumla ilgilendiğini görünce içeri girdim. Masada karşısına geçip bana bakması için konuştum.
" Bay kim" kafasını yavaşça kaldırdı.
" Ben.. gerçekten özür dilerim bilerek yapmadım size kahve getirmeye geldim ayağım birden kabloya takılınca istem dışı yemin ederim öne tözekleyip sizin sunumunuzu mahvettim gerçekten is-"
" susucak mısın"
" özür dilerim" dedim kafam aşağı eğik bir şekilde
"dediklerin bitti ise çıkabilirsin" kafamı kaldırıp önündeki sunuma baktım daha çeyreğindeydi. Aklıma gelen fikirle
" bay kim çizimim çok iyidir, size yardım edebilirim isterseniz, hem böylelikle hızlı bitmiş olur " yüzüme ifadesizce baktı
" tekrardan sunumu mahvetmeni istemiyorum " deyip işine devam etti. Ben ise masadan boş bir kağıt ve kalem alıp masanın önündeki koltuğa oturdum ve onun sunumuna bakarak çizmeye başladım.
Bay kim beni umursamayarak işine devam ediyordu. Aradan 10 dakika sonra kağıdı ona gösterdim.
"bakın, gerçekten sunumunuzu mahvetmem, izin verin yaptığım hatayı telafi edeyim."
Masum gözlerle bay kim'e baktım, kimse bu bakışımı red edemezdi. Oda edememişti zaten kafasını hafiften sallayıp masasında yana kaydı. Sandalyeyi alıp yanına oturdum. Heyecanlı bir şekilde ellerimi çırpttım ve taslağı olan sunuma başladım.
Kollarımız sürekli bir birine değiyordu, hatta arada ellerimiz bile değiyordu. Onun yaptığı tarafa bakınca yanlış yaptığı bir şey farkettim, ona göstermek için onun tarafına önüne gelecek şekilde yaklaştım.
" Bay kim burda yan-" konuşurken ona dönmemle aramızda santimler olduğunu farkettim. İkimizde birbirimizin gözlerine bakıyorduk o sanki bişey için kendini zor tutuyordu. Gözleri gözlerimden ayrılıp dudaklarıma gidince otomatikman dudaklarımı yaladım. Onun yutkunduğunu duyduğumda, geri gitmem gerektiğini anlayıp hızlıca çekildim fakat sandalye kayınca arkaya düşer gibi oldum. Ama bay kim'in belimden tutmasıyla kendimi toparladım.
" Dikkat et" diyerek çekildi, ben ise hızlı atan kalbimin sesini duymaması için ondan uzaklaştım. Ne diye bu kadar hızlı atıyordu şimdi, neden yanmaya başlamıştım. Kendime gelebilmek için
" lavaboya gidip hemen geliyorum"
diyerek hızlıca odadan çıktım. Lavaboya girdiğimde, aynadan yüzüme baktığım zaman gözlerim kocaman oldu. Yanaklarım kızarmış sık sık nefes alıyordum. Ne oluyordu bana böyle.
-
Jeongguk'un odadan çıkmasıyla derin nefes alan Taehyung, küçük bir çocuğa karşı kendini tutamamanın siniri vardı üstünde. Kendine hakim olamıyordu o çocuk ona böyle yakın olunca. o yüzden sunumu bir an önce bitirip o çocuktan uzaklaşması gerekiyordu. Yoksa kendisini ona bırakacak ve o çocuğunda canını yakacaktı.
______Yav hehe tae
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prince of darkness -taekook-
FanfictionKaranlıklar prensi, evine gelen bakıcının onun içinde ki ışığı ortaya çıkarıcağından habersizdi.