Arabada ikimizde sessizce oturuyorduk. Bay kim kendini toparladıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi arabaya binip yola koyulduk.
Eve vardığımız da arabadan indik. Kapının önüne geldiğimizde hala ikimizden de çıt yoktu. Zili çalmış kapının açılmasını beklemiştim. İstemsizce gözüm yüzüne çıkıyordu ama o hiç bana bakmamıştı. Kapının açılmasıyla içeri girdik.
" Hoşgeldiniz bay kim" kafasını hafifçe salladı chiyoung teyzeye. Bende selamlaştıktan sonra mutfağa ilerliyecek iken bay kim seslendi.
" Jeongguk akşam odama gelir misin?" Bunu gayet normal bir şeymiş gibi söylemişti. Asla onu red edemiyeceğimden kafamı salladım.
-
Akşam vakti heyecandan yerimde duramıyordum. Ne diye beni odasına çağırmıştı acaba. Aklımdan doğru olmaya düşünceler geçince hafifçe kendime tokat attım.
" Kendine gel jeongguk. Nasıl şeyler düşünüyorsun öyle"
merdivenleri elim kalbimde bir şekilde çıktım. Odasının önüne geldiğimde derin nefes aldım ve kapıyı tıkladım.
İçerden "gir!" diye sesini duyduğumda kapıyı açıp içeri girdim.
Bay kim yatağında oturuyordu. Üstünde eşofman ile kısa kollu bir tişört vardı. Karşısına geçip ayakta durdum.
" Otursana" diyerek yanınını gösterdi. Bir şey demeden yanına oturdum.
"senden sadece bugünlük bir isteğim olacak, istemiyorsan dediğim şeyden sonra cevap vermeden çıkıp gidebilirsin."
Bu dediği ile tedirgin olmaya başlamıştım. Tam ağzını aralayacaktı ki tekrardan vazgeçti.
"Bay kim sizi dinliyorum"
" jeongguk?"
"Efendim"
" bugün.." konuşmakta zorlanıyordu.
" Evet bugün"
" bugün... Benimle uyuyabilir misin?"
Yüzümü incelediği sıra bir tepki vermememe karşın
" istemezsen sorun değil, sadece bugün kötü bir gündü. Babamın ölüm yıl dönümü ve bana iyi gelecek şeylerden biride bu"
onunla uyuma fikri karnında kelebekler hissetmemi sağlasa da, belli etmemeye çalıştım.
"Siz kendinizi iyi hissedicekseniz benim için sorun olmaz"
bu dediğime gülümseyip yatağına uzanmak için hareketlendi. Galiba bugün gene jimin'e işim düşecekti. Hızlıca ayağı kalkıp jimin'e babama onda kalıcağımı söylemesi ve bir kaç yalan uydurmasını istedim. Telefonu bırakıp yatağın diğer ucuna giderken düşüp bayılmamak için kendimi zor tuttum.
Bay kim uzanmış beni izliyordu. Bende yanına yavaşça uzanmış sırtı üstü yatmıştım. Bay kim boğazını temizleyip beni oracıkta öldürücek şeyi söylemişti.
" Peki.. sana sarılabilir miyim?"
O an titremiş, kalp atışım hızlanmıştı. Ona sarılmak demek, ona dokunmuş olmam, kokusunu doyasıya çekiyor olmam demekti. Cevap bekler gibi yüzüme dönüp baktığında kolumu kaldırmıştım.
Bunu cevap olarak algılayıp beni göğsüne doğru çekmişti. Kollarıyla belimi sarmış, kafamı göğsüne bastırmıştı. Sıkı sıkı sarmalamıştı beni. Kendimi burda o kadar güvende hissetmiştim ki, bay kim'e duygularımın sadece hoşlanmak ile kaldığını düşünmüyordum artık. O an tek ilgilendiğim şey kalp atışlarının ben den farksız olmayışıydı.
Onun kokusuyla yavaş yavaş mayışmaya başlar iken en son hatırladığım şey, onun saçıma eğilip derin bir nefes aldığı ve küçük bir öpücük kondurduğuydu.
_____
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prince of darkness -taekook-
FanfictionKaranlıklar prensi, evine gelen bakıcının onun içinde ki ışığı ortaya çıkarıcağından habersizdi.