18.bölüm

514 53 4
                                    

Uyandığım zaman kendimi hiç beklemediğim yerde bulmuştum.

Bay kim'in yatağı.

Buraya nasıl geldim anlamamıştım. Kendimi toparlayamadan kapının çalmasıyla oturur pozisyona geçtim. Kapı açılınca içeri bay kim girdi.

" Uyandın mı"

bu an sanki evliymişizde beni uyandırmaya gelmiş gibi düşündürdü. Suratımda ki anlamsız gülümsemeyi görmüş olacak ki

" Neye gülüyorsun öyle"

" ee.. hiç.. hiç bişey"

yanıma gelip saçımı karıştırdı. Ne oluyordu böyle. Bu yaptıkları kalbime zarardı.

" Aşağı in hadi kahvaltın hazırmış" gözlerinde bir hüzün vardı ama anlamamıştım. Kafamı sallayıp ayağı kalktım. Odadan çıkmadan beni şaşırtıcak bir şey daha yaptı.

"bugün benimle biryere gelmek istermisin. Seni tanıştırmak istediğim biri var" anlamaz bakışlar attıktan sonra

" lütfen?"

diyerek gözlerime hüzünlü bakışlarını yolladı.

"ama dedeniz?"

"Bugünlük chiyoung hanım ilgilenebilir"

"peki tamam" kabul ettiğimi duyduktan sonra yüzünde çocuksu bir gülümseme oluştu. Gözümü gülüşünden alamasamda odadan çıkmak zorundaydım. Çıkıp merdivenlerden aşağı indim. Chiyoung teyzeye günaydın deyip hızlıca kahvaltımı yaptım. Mutfağa bay kim'in girmesiyle ayaklandım.

"hazır mısın?"

"E-evet"

" arabada bekliyorum seni" kafamı sallayıp mutfaktan çıkışını izledim. Chiyoung teyzenin anlamsız bakışlarını görsemde, onu bekletmek istemediğimden hızlıca mutfaktan çıktım. Evden de çıktıktan sonra kapıda arabaya yaslanmış beni bekliyordu. Gelmemle bana kapıyı açması bir oldu.

"teşekkür ederim" diyerek arabaya bindim. Bu ufak hareketleri bile kızarmama engel olmuyordu. Yol boyunca yine konuşmamıştık. Geldiğimiz yerin mezarlık olduğunu görmem ile iyice paniklemiştim.

Arabadan ikimizde indik. Yanıma gelip elimi tutmuştu. Bunu sanki destek almak amaçlı yapmıştı. Birşey demeden beni ilerletmesine izin verdim. Bir süre ilerledikten sonra beni bir mezarlığın yanında durdurdu ve sonunda konuştu.

"baba, ben geldim"

o sıra hiçbir şey düşünemez olmuştum. Beni tanıştıracağı kişi babasıydı. Ne ara getirdiğini görmediğim çiçeği mezarlığın kenarına koydu.

"uzun zamandır gelmek istiyordum ama o cesareti bulamadım özür dilerim" sesi her an ağlıyacakmış gibi çıkmıştı.

"cesaretimi toplamak içinde yanımda biriyle geldim" bana dönüp hüzünlü bir gülümsemeyle

" jeongguk" dedi.

Benden cesaret alıyor olması gözlerimi doldurmaya yetmişti.

"söz veriyorum bundan sonra daha sık gelicem" diyerek tekrardan elimi tutmuştu. Ağlamamak için kendisini zor tutmasını sürekli gözlerini kırpıştırmasından anlamıştım.

O sıra patron işçi ilişkisini bir kenara bırakıp, asla cesaret edemiyeceğim birşey yapmıştım. Kollarımı açıp boynuna dolamıştım. Titrediğini tüm vücudumda hissetmiştim. Daha da sıkı sarılıp

" ağlayabilirsiniz, görmüyorum, söz veriyorum kimseyede söylemiyeceğim"

dedikten sonra birden kollarını belime dolayıp kafasını boyun girintime sokmuştu. Boynuma değen ıslakla ve sürekli titremisden ağladığını anlamıştım. Onu böyle görmek canımı yakmıştı.

Birşeyler yaşamıştı, evet ne olduğunu çok merak ediyordum ama bana anlatması için bir sebep yoktu. Onu bu hale getiren ne olmuştu acaba. Bana anlatsa istediği şekilde sarılır onu teselli ederdim.

Bana diğerleri gibi davranmayıp, farklı davranmasından birşeyler hissettiğini biliyordum, yada ben kafamda kuruyordum bilmiyorum. Ama bundan sonra ona karşı duvar örmeyecektim. Çünkü onun adım atmaya bile hali olmadığını biliyordum. Bütün herşey bana kalıyordu ve onun için bunu üstlenmeyede hazırdım.

___

Hüzünlü bir bıdığım😭

prince of darkness -taekook-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin