13

4.8K 389 92
                                    

"Midem bulanıyor!"

"Sus artık ne olursun, kaç saattir midem midem diyip duruyorsun."

"İğrenç bir insansın cidden Jungkook. Arkadaşınım ben senin."

"Çocuk gibisin Taehyung ilaç iç ve uyu işte koskoca otobüs senin miden için ne yapabilir?"

"Nefret ediyorum senden- Ovv! Kusacağım, arabayı durdurun!"

Taehyung'un çıkardığı karmaşa yüzünden birkaç dakika içinde mola verme gereği duymuştuk. Herkes otobüsten inip muhteşem manzara önünde fotoğraf çekerken kendisi tuvalete gitmişti. Jungkook ise ona su almak için büfe arıyordu.

"Daldın gittin Jimin."

"Ah, şey... Abimi düşünüyordum. Sen ne demiştin?"

"Dans diyorum, benim gittiğim yere gel diyorum! Harika bir ortam ve eğitmenler çok iyiler. Eğer öğrenci getirirsem ikimize de indirim yapacaklar. Lütfen gel o yüzden."

"Zaten birkaç yeri dolaşmıştım ama eğer sen bu kadar fazla öneriyorsan, neden olmasın? Geziden dönünce bir göz atalım."

"Anlaştık öyleyse. Ben gidip Yoongi'ye bakayım. Muhtemelen Taehyung yüzünden onun da midesi bulandı... Bir yerlerde oturuyordur."

Hoseok, yanımdan ayrıldığında daldığım düşüncelerden tamamen sıyrılıp ben de abimin yanına gitmem gerektiğini anladım. Yol boyunca midesinin bulandığını söyleyip sanki arabayı o kullanıyormuş gibi Jungkook'a sızlanmıştı. Kıkırdadım.

"Neye gülüyorsun bakalım?"

Yerimde sıçradığımda her gün gördüğüm ikili bana güldü. "Korktum... Yanınıza geliyordum, nereden çıktınız?"

"Suyunu içip temiz hava alınca iyileşti Taehyung. Biz de senin yanına geliyorduk."

"Daha iyi misin hyung?"

"Elbette! Sanırım sabah turşu ile sütü aynı anda içtim diye oldu."

"Turşu ile sütü neden beraber içersin ki geri zekâlı?"

"Konuşma sen Jungkook, ben Jimin'e anlatıyorum. Benim bebeğim olan Jimin'e."

"Benim bebeğim o."

"Nereden senin bebeğinmiş lan?"

"Ne diyorsun lan?"

"Ben bebek miyim ya, ne diyorsunuz?"

Yüzümü buruşturup otobüse doğru ilerledim ve atışan ikiliyi arkamda bırakıp koltuğuma yerleştim. Yorgundum, sabah erken kalktığım için uykum vardı. Biraz şekerleme iyi gelebilirdi. Başımı cama yasladım, Jungkook yanıma yerleştiğinde başını omzuma yaslayıp o da yummuştu gözlerini.

Otobüs birkaç saat daha hareket etti ve sonunda otelin önünde durdu. Bizi birkaç görevli karşılarken abim ve Jungkook bavulları almaya gitmişti. Elleri dolu geldiklerinde gülüp kendiminkini aldım ve lobiye doğru ilerledik. Okulca gelmek bir hata mıydı karar verememiştim çünkü aşırı kalabalık görünüyordu her yer... Resmen biz gelince buranın nüfusu ikiye, hatta üçe katlanmıştı.

"Pekâlâ! Okulca gezemeyeceğimiz için herkes hangi otobüs ile geldiyse o otobüsteki öğretmeninin sorumluluğu altında olacak. Sözümüzden çıkan olursa döndüğümüz zaman sonuçlarını müdür ile konuşmak zorunda kalırsınız. Tatilin keyfini çıkarayım derken bokunu çıkarma- yani eğlenmenize bakın ama abartmayın. Anlaştık mı?"

Herkes bön bön Bay Won'a bakarken kendi kendine kafa sallayıp bizim tarafımıza doğru ilerledi. "Çocuklar, lütfen beni yormayın. Yeterince gerginim. Koskoca insanlarsınız, reşitsiniz, takılın işte! Alın, oda kartları. Rastgele yerleşin."

Öndekiler kartları kaparken "biz sonra alsak da olur" diye düşünmüştüm fakat alt sınıfların elindeki büyük odaların kartlarını onlardan çekip alan abim ilk dakikadan huysuzluk çıkartmıştı...

"Büyüğüne saygılı ol. Sen küçük odada da kalabilirsin. Yaylan."

"Taehyung, bazen zorba oluyorsun."

"Jungkook, bazen böyle olmak zorundasın. Yoksa hayatta kalamazsın."

İkisi konuşurken ben de bir kart alıp numaraya bakarak asansöre yöneldim. Jungkook omzumdan tutup beni kendine döndürürken sorgular bakışlar atıyordum. "Beraber kalacaktık?" dedi. Kafamı salladım, "Evet, ben gidiyorum işte. Oda numarası 505, aynı kartı bulup gelirsin."

"Nasıl yani? Jimin! Benimki de 505. Ah, biricik abin ile aynı odada kalacaksın. Görüyor musun, hiçbir güç bizi ayıramıyo- Hey! Jungkook kartımı geri ver!"

"Benim kartımı alıp o odada kal, ben Jimin ile kalacağım."

"Hayır!"

"Sus."

"Pardon... Asansöre binebilir miyiz?"

Aptal ikili birbirinin elindeki kartları almaya çalışırken asansör kapısının önünde bekleyen Hoseok ve Yoongi ikilisini görünce mahçup bir şekilde gülümseyip Jungkook ile Taehyung'u içeri çektim. "Tabii ki! Lütfen onlara bakmayın, şakalaşıyorlar." dedim. Hoseok hyung güldü, "Eğleniyor gibiler."

Abim somurtuyordu. "Aslına bakarsan çok da eğlenmiyorum güzel gülüşlü çocuk. Çünkü oda kartımı bu eleman aldı ve kimle kalacağımı bilmiyorum. Ya korkunç birisi denk gelirse?" dediğinde Yoongi'ye dönmüştü. "Yani, sana demek istemedim... Seni kast etmedim. Cidden, sadece konuşurken aniden sana döndüm refleks olarak, yani-"

"Sorun yok. İnsanların benden uzak durmasını seviyorum. Böylesi daha huzurlu." dedi Yoongi hyung. Herkes kahkahasını içine atmaya çalışırken Hoseok hyung konuştu, "Taehyung, ismin bu değil mi? Kartını gördüm sanırım... Aynı odada olabiliriz."

"Nasıl yani?" dedi abim. "Sen onunla aynı odada kalmayacak mısın?" Yoongi'yi işaret etti.

"Hayır, o ek para ödeyerek yalnız kalmak istediğini belirtti. Benim için sorun yok, kimle kalacağım önemli değil. O yüzden rastgele bir kart aldım. Sanırım aynı işte numaralarımız."

"Harika! En azından kendim gibi güler yüzlü birisi ile kalacağım. Jungkook ayısı ile kalmaktansa..."

"Ben Hoseok, bu da Yoongi. Siz de Taehyung ve Jungkook olmalısınız. Jimin ile zaten tanışıyoruz."

Kısa bir sohbet ve tanışma olayının ardından herkes odalarına dağıldı. Yeterince yorulmuştuk, bu yüzden kimsenin daha fazla ayakta duracak hâli yoktu. Duş alıp uyumak için can atıyordum.

"Neden iki tane yatak var? Ben filmlerdeki gibi yanlışlıkla tek yataklı bir odada kalırız sanmıştım."

"Beş yıldızlı otel burası hyung, öyle klişe şeylerin olacağını sanmıyorum." dedim gülerken. Ofladı.

"Beraber duş alalım mı?"

"Yok artık, deli miyim? Neden seninle duş alayım?"

"Neden? Sanki hiç çıplak görmedik birbirimizi. Utanıyor musun?"

"Utanmıyorum?"

"O zaman?"

fuego, jjk&pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin